Katar ve Hamas'ın başına gelenler
Özellikle Hamas’ın başına gelenler sürpriz değil. Hamas'ın üst düzeyinden başlanarak bütün üyeleri ile Katar'dan çıkartılacağı artık kesinleşmiştir. Katarlı yöneticiler kendi ülkelerinin selameti! için üzülerek de olsa bu adımı atmak zorundadırlar. Bu operasyonun bir benzeri kısmen Türkiye’de başlatılmıştı, Türkiye hem İsrail’in istemediği bir Hamas yöneticisini ülkeden çıkartmış hem de Mavi Marmara olayında onur kırıcı bir manevrada bulunmuştu. İsrail’in bununla yetinmediği ve devamını beklediğini biliyoruz.
Hamas’ın Cihatta ve savaşta olanca tecrübesine, cesaretine ve ferasetine rağmen siyasette bu kadar beceriksizliğini anlamak mümkün değil!
Suriye savaşı başladığında Hamas’ın siyasi bürosu ve başındaki Halid Meşal Şam’da bulunuyordu. Bu savaşın gerçek maksadını ve arkasındaki güçleri, asıl savaşın İran’a karşı olduğunu, Beşşar’ın devrilmesi ile belki İran’ın bir kolunun kırılmak istendiğini biliyorlardı. Akabinde Hizbullah’ın devre dışı bırakılarak diğer kolunun kırılmak istendiği de biliniyordu. Bütün bunlar İsrail’in güvenliği için yapılacaktı. Zira İsrail İran’da eski rejime dönülmediği müddetçe kendisini güvende göremiyordu.
Hamas nasıl kendisini her konuda koruyan, kollayan, savaşta barışta destekleyen İran Suriye ve Hizbullah karşısında yer alabilirdi ki! Hamas'ın yaptığı bindiği dalı kesmekten ibaretti. Bu savaşın Suriye halkını diktatörlükten kurtarmakla uzaktan yakından ilgisi yoktu, olamazdı. Savaşın İran ile Suud arasında olduğunun en belirgin göstergesi de sahada İran’ın Kasım Süleymani’si ile Suud’un Abdullah Muhaysini’sinin karşı karşıya olmasıydı.
Halk, bu hâkimiyet mücadelesinin sadece kurbanı olmaktan ibarettir. Halk bu savaşın en net biçimde kaybedenidir. Halk, sadece yağmalanmaya, talan edilmeye, enkaz altından çıkartılan cesetleriyle “drama malzemesi” haline getirilmeye çalışılmıştır.
Belki Hamas, Türkiye ve Katar’a güvendi denilebilir. Ancak Hamas Türkiye’nin bir Nato ülkesi, Katar'ın da Körfez İşbirliği Konseyi üyesi olduğunu nasıl görmezden gelebilir. Nato ve KİK’in İsrail üzerine nasıl titredikleri, İsraill'i bir çocuğun ölmemesi için milyonlarca Müslüman çocuğu tehlikeye atabileceklerini bilinmiyor muydu?
Halid Meşal daha Şam'dan çıkmadan ve çıkmaya hazırlandığı sıralarda Nevvaf Takruri'ye ve bildiğim tanıdığım Hamaslılara: “Hamas yetkilileri ile İsrail ajanlarının güvenliğinin ters orantılı olduğunu” söylemiştim. İsrail ajanlarının güvende olduğu bir yerde Hamas üyelerinin güvende olamayacağını güvenli bir yer için bu kriterin mutlaka dikkate alınması gerektiğini söylemiştim. Türkiye ve Katar'ın İsrail ajanları için güvenli olmadığını kim söyleyebilir? O halde bu ülkeler Hamas için güvenli kabul edilemezler. Allah korusun 15 Temmuz darbesi başarılmış olsaydı belki buradaki Hamas’lılar paketlenip İsrail’e teslim edileceklerdi.
Esasen Hamas belki de geleceği ve güvenliği için Suriye’de iç savaşın önlenmesini isteyen sulh tarafında olmalı idi. Halkın haklarının müdafi ancak misyonuna uygun silahsız çözümün ısrarcısı olmalı idi. İsrail’den daha ağır zulümlerine rağmen El Fetih’e karşı silah doğrultmayı doğru bulmayan Hamas bu hassasiyetini Suriye’de de sergilemeli silahın karşısında yer almalı idi. Silaha karşı olmak asla Beşşar’ın yanında olmak demek değildi.
Suriye, Sudan, Hamas ve Hizbullah tarafından kuşatılan ve giderek çemberi daraltılan bir israil’den nereye geldik. Şimdi çökertilen bir Suriye, Sudan ve Hamas tan söz ediyoruz. Umarım yanlış Suriye politikası hiç değilse ibretlik bir hadise olsun. Bari Müslümanlar böyle vahim hatalar yapmasınlar diyeceğim ama maalesef ibret alınmıyor ve aynı delikten defalarca ısırılma pahasına aynı hatalara tekrar ediliyor.
Hama olaylarından ibret alınmış olsaydı son Suriye fitnesi yaşanır mıydı?
(Ammar Güneş - Hürseda Haber)