Ey zalim kardeşim!
Hani Efendimiz (sav) buyurmuştu ya: “Din kardeşin zalim de mazlum da olsa ona yardım et.”
Bir adam:
- "Ya Resûlallah! Kardeşim mazlumsa ona yardım edeyim. Ama zâlimse nasıl yardım edeyim, söyler misiniz?" sorusunu yöneltti.
– Peygamberimiz: “Onu zulümden alıkoyar, zulmüne engel olursun. Şüphesiz ki bu ona yardım etmektir” buyurdu. (Buhârî, Mezâlim 4)
İşte bu nedenle seni zulmünle baş başa bırakmayacağız. Zulmüne mani olmak için elimizden geleni ardımıza koymayacağız!.
Sahi sen ne ara zalim oldun?
Hani mazlumdun, mazlumlardan yanaydın, mazlumlar adına sahaya çıkmıştın!
Neden 28 Şubatlarda sana zulmedenlere gösterdiğin merhametin kırıntısını dahi “dava arkadaşlarından” esirgersin!..
Neden gençliğine tavsiye ettiğin fedakârlığın hasını gösteren, davası icap ettirdiğinde canları dâhil hiçbir şeylerini esirgemeyenlerden, bir avuç adaleti esirgersin!.
Sen ne zaman zalim olmaya karar verdin?
Kendinden önceki zalimlerin izinden gitmek zorunda mısın?!
Zalimlerin akıbetini görmez misin?!
Hiç mi akletmezsin, hiç mi ibret almazsın!
Ey zalim kardeşim!
Gücüne güç katmak için hep zalimlerle yürüdün. Bir kaç adım da mazlumlarla atmak çok mu zor!..
Sen geçmişte mazlumları savunurdun. Mesela, Sivas olayını “derin devletin komplosu” olarak niteleyip mazlumları sahiplendin. Ergenekoncuları ise terörist olarak tanımladın.
Şimdi ne değişti de Ergenekoncular mazlum! Sivas mağdurları hala mahkûm!..
Bak Ey Zalim! Bak Aliya İzzetbegoviç merhum ne diyor: “İnsanları genel olarak inanan ve inanmayanlar olarak ayırırız. Dikkat edelim bu ayrım çok basitçedir. Bunun içinde en kalabalık olan, üçüncü topluluk eksiktir. O topluluk, kendini inanan sayan ve öyle ifade eden fakat hakikatte öyle olmayan kimseler topluluğudur. Onlar az ya da çok Allah’a ibadet eden, bayramları kutlayan, dinin belli bazı “adet” ve sembollerini yerine getiren fakat korkudan savaş alanından hemen kaçan, ticarette son derece soğukkanlı olarak aldatan, vicdan azabı duymadan başkasının sırtından geçinen, içki içen ve eğlenen, bin sene yaşayacakmış gibi hayatlarını, mallarını ve makamlarını yitirmekten korkan veya kendilerinden güçlü olanlara yalakalık yapan kimselerdir. Bu tip insanların belirgin özellikleri korkudur. Hayat için korku, mal için korku, makam ve mevki için korku. Bütün bu korkular arasında bir tek korku eksiktir Allah korkusu. Bu ruhla ikiyüzlü atmosferde kendi nesillerini büyütürler.”
Evet, üçüncüsü olmayı sen seçtin. Kemalistlerden korktun! Ateist Alevilerden korktun! Siyonistlerden korktun! Ama Allah’tan (cc) korkmak hiç aklına gelmedi!.
Kızmak yok gücenmek yok!. Dost acı söyler. Çeyrek asırdan fazla süredir içeride olanlar Ergenekonculardan daha mı suçlu! daha mı tehlikeli!.. Bu gidiş iyi değil, akıbet korkunç görünüyor, şimdi seleflerinin maruz kaldığı korkunç akıbete doğru dolu dizgin koşuyorsun.
Dur!..
Biz sana ne zalimliği ne de kuvvetle muhtemel “acı akıbeti” yakıştıramadık. Sana mazlum iken yardım ettiğimiz gibi, zalim iken de yardımcı olmaya var gücümüzle çalıştık. Sen yıkılırsan enkazının altında mazlumlar da kalabilir endişesi ile seni hep ADİL olmaya çağırdık. Duymadın, görmedin; duymazdan, görmezden geldin!. Ama pes etmedik, Sen adil oluncaya kadar da pes etmeyeceğiz.
Yine çağırıyoruz, gel sadece Allah’tan kork!. Rakiplerinin gücünü hesaplıyor ve kendini “en güçlü” görüyor olabilirsin, ama sahipsizlerin güçsüzlerin mazlumların bir sahibi olduğunu O’nun(cc) gücünün sonsuz ve sınırsız olduğunu da hatırla!
Gel Adil ol!
Ey zalim kardeşim!.
(Ammar Güneş - Hürseda)