Entrikacılık ve ferasetsizlik diz boyu
Bizans entrikaları meşhurdur. Oldum olası hep bu entrikalardan şikâyetçi oluruz. Ama bunlara karşı önlem alma ya da karşı tarafı kurduğu tuzağa düşürmede pek başarılı olamayız.
Bu arada entrikadan ne anladığımı ifade edeyim. 'Rakibini istediği istikamete yöneltmek amacıyla yapılan ama mutlaka belli bir zekâyı gerektiren hile ve desiseler serisine' entrika diyebiliriz.
Aslında “entrika” entrikacı için kötü bir şey değildir. Müminler için önemli olan “Onlar tuzak kurdular. Allah da tuzak kurdu. Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır.” (ALİ İMRAN-54) ayeti celilesinde olduğu gibi düşmanın entrikalarına karşı daha etkili bir entrika ile onu kendi kurduğu tuzağa düşürmektir.
İyi tuzak kuran bir avcı avını kovalamak zorunda kalmaz, kendini yormaz, ok atmadan avın postunu delmeden onu ele geçirir.
Rakibin aptallık derecesine varan saflığı, dost-düşman ayrımındaki yeteneksizliği, cehaleti, aklının gözünde olması, yok denecek kadar düşük bir hafızaya sahip olması entrikacıya büyük avantajlar sağlar.
Kaliteli bir “YEM” ve bunu zahmet çekmeden elde etmeyi marifet sanan “AV” entrikacı için kaçınılmaz başarıyı getirir.
Entrikalara karşı Müminin en önemli silahı ferasettir. Tutarlı ve basiretli hareket etme, istikamet ve hakta isabet etme ve bir şeyin mahiyetini görebilme özelliğine feraset diyebiliriz. Bir mü’min önceden bir işin mahiyetini ve içyüzünü görebilecek seviyeye gelmişse ona ferasetli deriz. İnsanın feraset sahibi olabilmesi için kalbini art niyet ve peşin hükümlerden arındırması şarttır. Bununla beraber feraset delil, tecrübe, akıl ve fıtrata uygun geleceği okuyabilme özelliğidir. Bu özelliğe sahip olan bir “Mü’min bir delikten iki defa ısırılmaz.” (Buhari, Edeb,83;Müslim,Zühd,63) “Mü’min akıllı,zeki ve uyanıktır.” (Suyutî, Câmiu’s-Sağir, 2:571) Peygamberimiz (asv) da “Mü’minin ferasetinden korkun o Allah’ın nuru ile görür”(Tirmizi, Tefsir, 6)
Sadede gelelim. Şimdi düşman çok basit bir entrika ile Müminleri birbirine düşürebiliyor. Tuzağın basitliği ve içine düşenleri çokluğu insanı kahrediyor.
İki örnek verelim:
1 - CIA’nın eski başkanı Graham Fuller “İslamsız Dünya” adlı eserinde “ABD’nin dünya hâkimiyeti önünde tek engel Sünni Müslümanlardır. Vehhabilerle ortak çalışıyoruz. Şiileri kullanıyoruz. Sünni iktidarların yıkılması Sünniliğin kalesi olan Türkiye’nin yıkılması ile mümkündür. Önümüzdeki engel kalkacak Nil’den- Fırat’a Büyük İsrail ile Orta Doğu’ya yerleşerek enerji kaynakları ve enerji güzergâhları elimizde olacaktır.” demişmiş.
Şimdi bu çakkalın söyledikleri müminler arasında paylaşım rekorları kırıyor. Evvela bir İslam düşmanın Müslümanları kategorize etmesi “Sünniler, Şiiler, Vehhabiler, Türkler, Kürtler, Araplar, Farslar” diye cümleler kurması açıkça tuzağa işaret etmektedir. Kâfirler genellikle bu kavramları kullanırken birini överken diğerini kötüler, birine dostum derken diğerine düşmanım der, birini zalim göstermek amacıyla diğerinin mazlumluğundan söz eder. Bütün bu beyanlarda maksat onları karşı karşıya getirmektir. Onlar da bilirler ki mesela ABD’nin dostum dediklerine İslam dünyası “düşman” gözüyle bakacaktır.
Mesela yukarda belirttiğimiz ifadelere göre Vehhabi ve Şiiler ABD işbirlikçileri imiş gibi bir algı oluşturulup Ümmet nezdinde “hain” olarak gösterilmeye çalışılıyor. ABD düşmanı Sünniler derken sadece Türkiye’nin ismini zikrediyor. Peki, bu CİA ajanı hain Türkiye’nin Laik bir devlet olduğunu, Türkiye’de “İslam devleti” istemenin suç olduğunu, bu suçlama ile yıllardır zindanlarda çürütülen mazlumları bilmiyor mu? Bu kâfirin maksadı, göğsünü kabartarak ben Sünni’yim diyenleri NATO üyesi, ABD müttefiki, topraklarının önemli bir kısmı “ÜS” ler vasıtasıyla ABD işgali altında olan ülkeyi sahiplenmeye sevk etmek, İslami taleplerini anlamsızlaştırmaktır. Ferasetli Mümin bu zokayı yutmaz. Yukarıda zikredilen kategorilerin tamamının Müslüman olduklarını içlerinden işbirlikçi hain yöneticiler olsa da halkların tamamının ABD’ye düşman olduklarını bilirler.
2 - IKBY’nin 25 Eylül 2017’de yapacağı bağımsızlık referandumu için İsrail’in tavrı. İsrail’in bu referandumu iştahla, iştiyakla, yüksek sesle savunması da bir entrikadan ibaret. Ferasetli bir Mümin Siyonistlerin Müslümanlara dost olamayacağını asla onların hayrını istemeyeceğini bilir. Kürtler de Müslüman hem de Müslümanın Hası olduklarına göre Melun Siyonist neden onları desteklesin. Burada da çok basit hatta sırıtan bir algı operasyonu var. İsrail ümmetin kendisinden nefretini biliyor. Aynı nefretin “dostlarına” yöneleceğini de biliyor. Bu nedenle kendisini Kürtlere dostmuş gibi göstererek Kürtlerin de güya kendi dostuymuş algısı oluşturmaya çalışıyor. Görünen o ki çok da başarılı olmuş durumda. Hal bu ki, mesela Barzani’den İsrail için herhangi bir dostluk beyanı/eylemi yok. Mitinglere iştirak eden az sayıda İsrail ajanın tek tük İsrail bayrağını sallaması zumlanarak, ya da az sayıda ajanın Kürtçe konuşarak İsrail hayranlığını açıklaması “tuzağın yemi” mahiyetindedir.
Maksat ferasetsiz kitleleri Kürtlere düşman edip Kürtlerin diğer kavimler tarafından kucağına itilmesini sağlamak. Yoksa azıcık feraseti olan Müslüman bilir ki İsrail’in gerçek dostlarına kukla rejimlerinde hiç kimse yan gözle dahi bakamaz. İsrailliler ve ya dostları bu devletlerde göz bebekleri gibi korunurlar.
Mehmetçiğimiz en tepesindeki adamaların(!) ağlama duvarları önündeki ağlama fotoğraflarını ne çabuk unuttuk.
Uzadı galiba ama neyse…
(Ammar Güneş - Hürseda)