Etkinliklerde Ahlakımız
Yüce bir ahlaka sahip ve güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderilen Peygamberimiz (SAV)`in ümmeti olarak, her alanda yegâne ölçütümüz, davranışlarımızı kontrol etmektir. Sosyal hayatın içinde erdemlice var olmanın ve Allah (CC)`a istenilen yönde kul olmanın şartıdır güzel ahlak...
Malumdur ki siyasi depremlerin çokça yaşandığı bir dünya ve ülkede yaşıyoruz. Buna paralel olarak duruşumuzu, tepkimizi ve tarafımızı belli etmek adına ya da zalime dilimizle engel olma gayesiyle sık sık bir araya geliyor; basın açıklamaları, protestolar veya yürüyüşlerde buluşuyoruz...
Bazen de faydalı kutlu doğum etkinliklerinde ve anma programlarında toplanıyoruz.
Ele alacağımız mevzu, bu gibi etkinliklerde bizdeki ahlaki davranışların nasıl olduğu ve nasıl olması gerektiğidir.
Evvela genç kızlarımızdan başlayalım.
İzzet ve vakarın, hayâ ve iffetin en çok kendisine yakıştığı ve kendisinde olması gereken genç kardeşlerimize... Bu tür etkinliklere giderken öncelikle niyet sorgulanmalı ve adabına uygun hareket edilmelidir. Bazen karşılaşıyoruz; üzücü bir olay neticesinde düzenlenen bir basın açıklamasında süslü ve gösterişli giyinmeler, gülüşmeler ve öne geçmek için adeta bir yarış hali! Böylesi taşkınlıklar hoş olmadığı gibi ibadet amaçlı geldiğimiz etkinliğin feyzini söndürecektir ve şuursuzca yaptığımız amelin karşılığını alamayacağımızı bilmemiz gerekmektedir.
Yaşlısı, genci, kadını ve erkeğiyle bir araya gelinen mekânlarda azami derecede dikkat etmek, herhangi bir fitnenin çıkmasına mahal vermemek, sesimizi duyurabilme amacını taşımak ve bu minvalde programın seyrine ayak uydurmak, programın yapım ve sunum aşamasında verilen emeğe saygı gösterip sahneyi pür dikkat dinlemek… Bütün bunlar toplu mekânlarda uygulamamız gereken ahlaki esaslardan bazılarıdır.
Çocuk sahibi olan bayanlar ise bazen çocukları yüzünden bu tür etkinliklere katılmamayı tercih ediyorlar. Kendilerince haklı sebepleri olabilir. Lakin Allah ve Resulü’nün anıldığı mekânlardan çocuklarımızı mahrum etmenin, çocuğun eğitimi açısından sakıncaları olacaktır. Çocuk bu ortamlarda büyümeli; bilinçaltına hak ve adalet, sevgi ve bağlılık gibi kavramlar yerleşmelidir.
Ayrıca birçok kimse çocuk sahibidir. Bu sebeple annelerin bu ortamlardan uzaklaşması makul bir hareket değildir. Çocukların bizim için birer imtihan vesilesi olduklarını da unutmamalıyız. Allah Teâlâ Münafikun Suresi’nin 9. ayetinde şöyle buyurur:
“Ey İnananlar! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah`ı anmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa işte onlar ziyana uğrayanlardır.”
Başka bir ayette de evlatların bir fitne olduğu buyurulur. Onların fitne olması demek, ebeveyni Allah`ın zikrinden uzaklaştırması demektir.
Bir de işin farklı bir boyutu vardır ki, çoğumuz bundan mustarip olmuşuzdur. Özellikle konferans, panel gibi mekânlarda çocukların gürültüsü hem programın atmosferini bozuyor hem de dinleyenlerin dikkatini dağıtıyor. Bazı anneler maalesef çok rahat ve sorumsuz davranıyor. “Yeter ki beni bıraksın, ne yapıyorsa yapsın” düşüncesi, dinleyicilerin hakkının gasp edilmesine sebep oluyor. Tamamıyla bir sessizlik olması, kadınların (ve çocukların) bulunduğu bir ortamda elbette zordur, haksız bir istektir. Fakat biraz daha hassas davranılarak, çocuklara evde nasihat edilip sonrasında ödüllendirilerek, bu sorunu en asgari seviyeye indirmemiz mümkün olabilir. Hem bu sayede yapılan program çocuğun da dikkatini çekecek ve anlamaya çalışacak, hem de çocuk kaybolmalarının ve herhangi bir tehlikenin de önüne geçilmiş olacaktır.
Şunu diyenler olabilir; “Hem anneler çocukları olduğu halde gelsinler, hem de çocukları gürültü yapmasın, bu nasıl olacak?” İşte bu dengeyi çocuğunun ahlaki oluşumunda en büyük katkısı ve etkisi olan, çocuğunun neleri sevip nelerden hoşlanmayacağını, ne tür yöntemlerle sakinleşeceğini en iyi bilen anne sağlayacaktır.
Etkinliklerde göze çarpan bir diğer husus da, çevremizi kirli bırakmamız...
Herkes dağılıyor, sokak yarım bırakılmış yiyecekler, etrafa saçılmış ambalajlar, unutulan eşyalarla dolu! Bir Müslüman olarak ardımızda nahoş bir seda bırakmamalıyız. Bizler etkinliklere piknik yapmaya ve ya yiyip içmeye gitmiyoruz. Her şartta ve durumda güzel bir örneklik teşkil etmeliyiz. Ardımızdan İslami camiayı rencide edecek, davaya halel getirecek lafları söyletmemeliyiz.
Örneğin Peygamberimiz (SAV)’i anma etkinliklerinde ‘Onun Ümmeti’ne yaraşır şekilde davranılmalı. Yüksek sesle ve çok konuşarak çevredekilere rahatsızlık verilmemeli. Ve mutlaka programa iştirak edilmeli. Bazı kardeşlerimiz öne geçebilmek için bir başkasını ezebiliyor. Sonrasında ise dargınlıklar ve hatta kavgalar yaşanıyor. Bu çok yanlış bir tutumdur. Elimizden geldiği kadar sakin ve sabırlı olmalı, bulunduğumuz yerden programı izlemeli ve bununla yetinmeliyiz...
Tesettürümüzü muhafaza etmeli, buna paralel takva örtümüzü de giymeyi unutmamalıyız. Bir bayana yakışır şekilde hareketlerimizi kontrol etmeli, kavga ve tartışmaların önünü kapamalı, birbirimizle uğraşmayı ve gözetlemeyi bırakıp sahneyi, programın seyrini takip etmeliyiz.
Bu tür etkinlikler bazen buluşma ve hasret giderme imkânı sağladığından özellikle bayanlar birbirlerini gördüklerinde bazen çığlık atarlar, bazen çok uzakta olan bir yakınını yüksek sesle çağırırlar. Sonra da uzun uzun sarılır veya musafahalaşırlar. Bu durumu abartırsak hem geliş amacımızdan uzaklaşacağız hem de bir bayan olarak edebe uygun hareket etmemiş olacağız.
İhlasla yapılan her iyi amelin karşılığı misliyle verilecek ve Allah katında ibadet hükmüne geçecektir. Buna binaen evden çıkmadan önce niyetimizi sorgulamalıyız. Allah`ın rızasını, Müslümanların acısını veya İslami bir değeri savunmayı gaye edinirsek, o etkinlikten kazançlı çıkacağız inşallah. Tabi niyetle sınırlı kalmamak bunu ahlakımızda da pratiğe geçirmek gereklidir.
Belki küçük denilebilecek noktalara temas ettik fakat bu konuları küçümsememek gerekir. Yaşamımızın her bölümünün ahlaki kurallarını, yüce dinimiz ele almış ve öğütlemiştir. Yine yegâne örneğimiz olan Resulullah (AS) yemek yeme, uyuma ve hata lavabo ihtiyacını giderme adabından, insanlarla olan münasebetimize, giyiniş ve konuşmamıza kadar her alanda ahlaki erdemleri hem yaşayarak hem nasihat ederek bizlere öğretmiştir.
Rabbim ahlakımızı güzelleştirsin, amellerimizi halis kılsın. (Âmin) Vesselam, veddua...
Hacer Sara Arslan / Nisanur Dergisi - Ağustos 2015 (45. Sayı)
Malumdur ki siyasi depremlerin çokça yaşandığı bir dünya ve ülkede yaşıyoruz. Buna paralel olarak duruşumuzu, tepkimizi ve tarafımızı belli etmek adına ya da zalime dilimizle engel olma gayesiyle sık sık bir araya geliyor; basın açıklamaları, protestolar veya yürüyüşlerde buluşuyoruz...
Bazen de faydalı kutlu doğum etkinliklerinde ve anma programlarında toplanıyoruz.
Ele alacağımız mevzu, bu gibi etkinliklerde bizdeki ahlaki davranışların nasıl olduğu ve nasıl olması gerektiğidir.
Evvela genç kızlarımızdan başlayalım.
İzzet ve vakarın, hayâ ve iffetin en çok kendisine yakıştığı ve kendisinde olması gereken genç kardeşlerimize... Bu tür etkinliklere giderken öncelikle niyet sorgulanmalı ve adabına uygun hareket edilmelidir. Bazen karşılaşıyoruz; üzücü bir olay neticesinde düzenlenen bir basın açıklamasında süslü ve gösterişli giyinmeler, gülüşmeler ve öne geçmek için adeta bir yarış hali! Böylesi taşkınlıklar hoş olmadığı gibi ibadet amaçlı geldiğimiz etkinliğin feyzini söndürecektir ve şuursuzca yaptığımız amelin karşılığını alamayacağımızı bilmemiz gerekmektedir.
Yaşlısı, genci, kadını ve erkeğiyle bir araya gelinen mekânlarda azami derecede dikkat etmek, herhangi bir fitnenin çıkmasına mahal vermemek, sesimizi duyurabilme amacını taşımak ve bu minvalde programın seyrine ayak uydurmak, programın yapım ve sunum aşamasında verilen emeğe saygı gösterip sahneyi pür dikkat dinlemek… Bütün bunlar toplu mekânlarda uygulamamız gereken ahlaki esaslardan bazılarıdır.
Çocuk sahibi olan bayanlar ise bazen çocukları yüzünden bu tür etkinliklere katılmamayı tercih ediyorlar. Kendilerince haklı sebepleri olabilir. Lakin Allah ve Resulü’nün anıldığı mekânlardan çocuklarımızı mahrum etmenin, çocuğun eğitimi açısından sakıncaları olacaktır. Çocuk bu ortamlarda büyümeli; bilinçaltına hak ve adalet, sevgi ve bağlılık gibi kavramlar yerleşmelidir.
Ayrıca birçok kimse çocuk sahibidir. Bu sebeple annelerin bu ortamlardan uzaklaşması makul bir hareket değildir. Çocukların bizim için birer imtihan vesilesi olduklarını da unutmamalıyız. Allah Teâlâ Münafikun Suresi’nin 9. ayetinde şöyle buyurur:
“Ey İnananlar! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah`ı anmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa işte onlar ziyana uğrayanlardır.”
Başka bir ayette de evlatların bir fitne olduğu buyurulur. Onların fitne olması demek, ebeveyni Allah`ın zikrinden uzaklaştırması demektir.
Bir de işin farklı bir boyutu vardır ki, çoğumuz bundan mustarip olmuşuzdur. Özellikle konferans, panel gibi mekânlarda çocukların gürültüsü hem programın atmosferini bozuyor hem de dinleyenlerin dikkatini dağıtıyor. Bazı anneler maalesef çok rahat ve sorumsuz davranıyor. “Yeter ki beni bıraksın, ne yapıyorsa yapsın” düşüncesi, dinleyicilerin hakkının gasp edilmesine sebep oluyor. Tamamıyla bir sessizlik olması, kadınların (ve çocukların) bulunduğu bir ortamda elbette zordur, haksız bir istektir. Fakat biraz daha hassas davranılarak, çocuklara evde nasihat edilip sonrasında ödüllendirilerek, bu sorunu en asgari seviyeye indirmemiz mümkün olabilir. Hem bu sayede yapılan program çocuğun da dikkatini çekecek ve anlamaya çalışacak, hem de çocuk kaybolmalarının ve herhangi bir tehlikenin de önüne geçilmiş olacaktır.
Şunu diyenler olabilir; “Hem anneler çocukları olduğu halde gelsinler, hem de çocukları gürültü yapmasın, bu nasıl olacak?” İşte bu dengeyi çocuğunun ahlaki oluşumunda en büyük katkısı ve etkisi olan, çocuğunun neleri sevip nelerden hoşlanmayacağını, ne tür yöntemlerle sakinleşeceğini en iyi bilen anne sağlayacaktır.
Etkinliklerde göze çarpan bir diğer husus da, çevremizi kirli bırakmamız...
Herkes dağılıyor, sokak yarım bırakılmış yiyecekler, etrafa saçılmış ambalajlar, unutulan eşyalarla dolu! Bir Müslüman olarak ardımızda nahoş bir seda bırakmamalıyız. Bizler etkinliklere piknik yapmaya ve ya yiyip içmeye gitmiyoruz. Her şartta ve durumda güzel bir örneklik teşkil etmeliyiz. Ardımızdan İslami camiayı rencide edecek, davaya halel getirecek lafları söyletmemeliyiz.
Örneğin Peygamberimiz (SAV)’i anma etkinliklerinde ‘Onun Ümmeti’ne yaraşır şekilde davranılmalı. Yüksek sesle ve çok konuşarak çevredekilere rahatsızlık verilmemeli. Ve mutlaka programa iştirak edilmeli. Bazı kardeşlerimiz öne geçebilmek için bir başkasını ezebiliyor. Sonrasında ise dargınlıklar ve hatta kavgalar yaşanıyor. Bu çok yanlış bir tutumdur. Elimizden geldiği kadar sakin ve sabırlı olmalı, bulunduğumuz yerden programı izlemeli ve bununla yetinmeliyiz...
Tesettürümüzü muhafaza etmeli, buna paralel takva örtümüzü de giymeyi unutmamalıyız. Bir bayana yakışır şekilde hareketlerimizi kontrol etmeli, kavga ve tartışmaların önünü kapamalı, birbirimizle uğraşmayı ve gözetlemeyi bırakıp sahneyi, programın seyrini takip etmeliyiz.
Bu tür etkinlikler bazen buluşma ve hasret giderme imkânı sağladığından özellikle bayanlar birbirlerini gördüklerinde bazen çığlık atarlar, bazen çok uzakta olan bir yakınını yüksek sesle çağırırlar. Sonra da uzun uzun sarılır veya musafahalaşırlar. Bu durumu abartırsak hem geliş amacımızdan uzaklaşacağız hem de bir bayan olarak edebe uygun hareket etmemiş olacağız.
İhlasla yapılan her iyi amelin karşılığı misliyle verilecek ve Allah katında ibadet hükmüne geçecektir. Buna binaen evden çıkmadan önce niyetimizi sorgulamalıyız. Allah`ın rızasını, Müslümanların acısını veya İslami bir değeri savunmayı gaye edinirsek, o etkinlikten kazançlı çıkacağız inşallah. Tabi niyetle sınırlı kalmamak bunu ahlakımızda da pratiğe geçirmek gereklidir.
Belki küçük denilebilecek noktalara temas ettik fakat bu konuları küçümsememek gerekir. Yaşamımızın her bölümünün ahlaki kurallarını, yüce dinimiz ele almış ve öğütlemiştir. Yine yegâne örneğimiz olan Resulullah (AS) yemek yeme, uyuma ve hata lavabo ihtiyacını giderme adabından, insanlarla olan münasebetimize, giyiniş ve konuşmamıza kadar her alanda ahlaki erdemleri hem yaşayarak hem nasihat ederek bizlere öğretmiştir.
Rabbim ahlakımızı güzelleştirsin, amellerimizi halis kılsın. (Âmin) Vesselam, veddua...
Hacer Sara Arslan / Nisanur Dergisi - Ağustos 2015 (45. Sayı)