Azerbaycan'ın Siyonist İsrail ile Aleni İşbirliği
Türkiye kamuoyu olarak 44 gün süren İkinci Karabağ Savaşı'nda pür dikkat gelişmelere odaklanmıştık. Doğal olarak dua ve temennilerimiz kardeş Azerbaycan'ın zaferinden yanaydı. Nitekim 44 gün sonrasında Karabağ topraklarının 28 yıl süren işgali son bulmuştu. Başta Cumhurbaşkanı İlham Aliyev olmak üzere bir takım siyasî yetkililer Türkiyeli, İranlı ve Siyonist İsrailli gazetecilerin sorularına cevaplar verip yapılan mühimmat yardımları ve sağlanan lojistik destekten dolayı teşekkürlerini bildirdiler. Türkiye ve İran'ın yapmış olduğu yardımları anlıyoruz. Sonuçta Azerbaycan kardeş ülke. Fakat Siyonist İsrail'in başta insanız hava aracı olan Heron'ları vermesi ve başkaca askerî yardımlarda bulunması anlaşılacak durum değildir. Her Allah'ın günü mazlum Filistin halkını katletmeye devam eden bir terör rejimi nasıl olur da Müslüman bir ülkeye yardım eder? Burada bir bit yeniği, burada başkaca sinsi ve şeytanî hesaplar yok mu sizce? Elbette ki, Azerbaycan SSCB'inden ayrılıp bağımsızlığına kavuştuktan sonra bir başka emperyalist ülke olan büyük şeytan ABD'nin dümen suyuna girdiğini biliyoruz. ABD öteden beri uyguladığı bir taktik olarak hangi Müslüman ülkesine nüfus ettiyse ileri karakol olarak kullandığı hempâsı Siyonist İsrail'i de devreye sokup onunla da ilişkiler/ittifaklar geliştirilmesini dayatıp sağlıyor.
ABD bu taktiğini Azerbaycan'a da kabul ettirmişti.
Bunun sonucunda gelinen nokta itibariyle Siyonist çetenin Azerbaycan ile olan ilişkilerinin sadece askerî alanda olmadığı, her türlü ticarî, sosyal ve kültürel alanda da ittifaklar geliştirdikleri görülmektedir. Nitekim İlham Aliyev bazı Arap ülkelerinin yaptığı gibi gizli kapaklı değil aleni olarak ve hiçbir çekinceye mahâl vermeden, "Bizim ilişkilerimiz buzdağına benzer, göründüğünden çok daha derindir" diyerek "aysberg" metaforuyla münasebetlerin çok ileri boyutlarda olduğunu açıklamaktadır. Aslında bunda şaşılacak bir durum yok. Zira ABD ile ilişkiye giren her Müslüman ülke aynı zamanda Siyonist çete ile böylesine zillet ve ihanet içerisine girmektedir. Bu işin hiçbir mazereti olamaz.
Rabbimiz buyuruyor ki: "Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları veli edinmeyin. Onlar birbirlerinin velileridir. Sizden kim onları dost edinirse şüphesiz o da onlardandır. Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez." (Mâide: 51)
Ayette geçen "veli" sözcüğü Arapça "velâyet" anlamına gelmektedir. Olay bu kadar basit. Siz ABD veya başka bir emperyalist ülkeye "velâyet" yetkisi verirseniz kaçınılmaz olarak sonuç zillet ve aşağılanmadır. Ne yazık ki bu zillet halkasına Azerbaycan rejimi de bağımsızlığına kavuştuğu gün katılmış durumdadır. Eşyanın tabiatı boşluk kabul etmiyor. Siz hemen yanıbaşınızdaki komşunuzla hak ekseninde ittifak ve birliktelik arayışına girmezseniz şeytan sizi batıl ile iştigal ettirir ve batılın kucağına iter.
Azerbaycan rejimi ne yazık ki birçok Arap ülkesi gibi aynı zillete düşmüş bulunmaktadır. Müslüman komşu ülkelerle iyi ilişkiler geliştirmesi kendi güvenliği için yeterli bir done iken ABD ve onun hempâsı Siyonist çete ile buzdağı örneği verilerek bu derecede ileri boyutlarda ilişki içerisine girilmesi ve bununla adeta gurur duyulması başta Filistin halkı olmak üzere bütün bir İslâm ümmetine ne derecede ihanet içerisinde olduklarını bariz bir şekilde ibraz etmektedir. Siyonist çete ile böylesine derin ilişkiler içerisinde olmak itibar kaybı olmakla birlikte sicil bozulmasıdır. Müslüman kamuoyumuz Azerbaycan rejimini bu minvâl üzere değerlendirmeli. Özellikle Siyanist çete Gazze'ye yönelik bir bombalama ve katliam girişiminde bulunduğunda bir kınama mesajı bile yayınlamayıp sessiz kalmayı tercih eden Bakü hükümetine Müslüman kamuoyunun bakış açısı nasıl olmalıdır? Bir başka husus ise Siyonistler Gazze'ye yönelik saldırı yaptığında Cumhurbaşkanı Erdoğan tepkisel tavır sergiliyor diye Aliyev'in rahatsız olduğunu ve bunu dile getirdiğini biliyoruz. "Biz İsrail ile Türkiye'nin arasını düzeltmek için çabalarken şunların tepkisine bakar mısınız?" dediğinden haberimiz var. Sormuş olalım, Bakü ile Tel Aviv arasındaki sıkı diplomasi trafiği ve ticarî ilişkilerin varlığı Filistin davasına ihanet değil de nedir? Daha doğrusu Siyonistlerin işlediği cinayetlere tepki vermekten kaçınan ve tepki verenlere gücenen Aliyev’in bu tutumu ile Filistin davasına ne derecede ihanet ettiği bariz bir şekilde görülmektedir. Diyeceksiniz ki, başta Arap ülkeleri olmak üzere birçok Müslüman ülke de aynı aşağılık tutumu sergiliyor. Çok doğru, buna kimsenin itirazı yok. Ama, "Kötü örnek örnek değil." Bu zillet halkasına Azerbaycan'ın katılmış olması ve bunu aleni bir şekilde ibraz etmesinin Müslüman kamuoyunu ziyadesiyle rahatsız ettiği kanısındayız. Burada en çok rahatsız olan ülke elbette ki İran'dır. Zira Azerbaycan İran'ın sınırına yakın bir bölgede Siyonist çeteye üs verirse bu elbette rahatsızlık vesilesidir. İran bu saikle Bakü hükümetini uyarıyor ve uyarmakla da kalmayıp sınır boyunda büyük bir tatbikat yapıyor. Bakü hükümeti bu uyarıyı dikkate almak durumundadır. Siyonist çete ile stratejik işbirliği yapmak her şeyden önce Allah Teâlâ'ya, Kûr'ân'a, İslâm'a ve İslâm ümmetine ihanettir. Çünkü Allah Teâlâ diyor ki, "Yahudi ve Hıristiyana velâyet yetkisi verme." Ümmet olarak bizim kırmızı çizgimiz bu iken Müslüman ülkelerin başındaki siyasîlerin yaptıklarına bakar mısınız? Her şeyden önce Müslüman ülkelerin başındaki yöneticiler kendi halklarının aidiyet değerlerine mütenasip bir müesses nizam oluşturmak durumundadırlar. Bu onların en aslî ödevidir. Gâvurlara özgü bir yönetim anlayışı ile hareket ederseniz hem kendinize hem halkınıza zulmetmiş olursunuz.
İran İslâm Cumhuriyeti'nin haricindeki Müslüman ülkelerin hemen hemen hepsinde bu handikap yaşanmaktadır. Sonra ver gelsin ihanet anlaşmaları, vergelsin emperyal ülkelerin vantuzlamalarına maruz kalmalar, ver gelsin müstemleke zilleti. Böyle mi olmalıydı? Ne kadar onur kırıcı bir durum bu? Siyonist çete ile iş tutmak ve askerî stratejik ortaklıklar geliştirip üs imkânı sunmak komşunuzu katletmeye niyetli bir katile balkonunuzu kiraya vermek demektir. Bu ne büyük bir alçaklıktır. (İslamianaliz)