Bermuda Şeytan İkilisi 'Seçimler ve Seçilenler'
10 Mart 2023 tarihinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın seçim tarihini açıklamasıyla, resmi olarak ülke, seçim sathi mahalline girdi.
Evvela, kim gelirse gelsin adaletle, hukukla yönetmelerini dilemek her vatandaş gibi bizimde arzumuz.
Taraflar şimdilik dört ittifaktan oluşuyor.
Kaç adayın çıkacağı bilinmez ama muhtemel kazanma potansiyeli olan iki aday var.
Kemal Kılıçdaroğlu ve Recep Tayyip Erdoğan.
Bu seçim gerçektende Türkiye siyasi tarihi için bir dönüm noktası olacak nitelikler taşıyor.
21 yıl boyunca girdiği her seçimi farkla kazanan ve yenilmeye alıştırılmış muhalefetin zihninde oluşan 'yenilmez ' algısının delindiği Erdoğan için, çok zorlu bir sınav olacağı muhakkak..
Evet bir dönüm noktası olma özelliği var.
Her iki tarafta şimdiye kadar alışıla gelmiş seçim çalışmalarının çok çok ötesinde anlamlar yüklemiş durumdalar.
Ellerindeki bütün kozları kullanacaklar.
insanların korkularından tutun yaşam tarz tercihlerine kadar tüm söylemler, abartıla abartıla sunulacak seçmene.
Seçmeni korkuya sevk eden karşıt partilerin tüm icraat ve düşünce biçimi bir korku filmi gibi sahnelenecek.
Kuşkusuz 21 yıllık bir iktidar döneminden sonra, muhalif ittifakının en çok zorlanacağı konu bunu kendi seçmenine nasıl sunacağıdır. Çünkü iktidarın 21 yıl boyunca insanların tercihlerine karışmadığı bir realite.
Dolayısısyla bu noktalarda eli güçlü olan bir Erdoğan var.
Aslında Erdoğan ta 2002 den beri girdiği her seçimde yarattığı böylesi algılar sayesinde sürekli kazandı.
Hiçbir seçimi, kazanma ihtimalinin yüksekliğine rağmen bir hak batıl mücadelesi algısından kopmasına izin vermedi.
CHP'nin gelirse neler neler yapabileceğini tüm ayrıntılarıyla, CHP'nin yaralı bölgesine vura vura hatırlattı.
21 yıl boyunca tüm seçimlerde acıma hissini bir kenara bırakan bir Erdoğanı sürekli izledik.
10'larca yıl iktidar yüzü görmemiş sabıkası kara bir CHP, tüm bunlara karşı, halka yaşatılan rezaletlerin, dayatmaların aslında sağ hükümetler tarafından gerçekleştirildiğini söyleme fırsatı bile bulamadı.
Şimdi gelinen durumda şartlar tamamen tersine dönmüş durumda. Çünkü aç insanların, yaşam kalitesi düşürülmüş insanların, istediği şeyi alma imkanı kalmamış insanların, bundan daha önemli bir gündemi yoktur.
Tüm bunlardan sorumlu tuttuğu birilerini yada partiyi veya ittifakı cezalandırmak, seçimler tarihi boyunca seçmenin yapageldiği bir gerçek.
Dolayısiyle, ilk defa Erdoğan karşıtı muhalefetin kazanma ihtimali yüksek seslerle dillendiriliyor.
Halk nezdinde tencere tava, herzaman dava söyleminin önünde gelir.
Aslında bunu en iyi bilen lider Erdoğandır.
Ama yinede hemen hemen her politikasında alışıla gelmiş devlet politikaları dışına çıkıp, büyük bedeller ödedikten sonra silbaştan geri dönmek, bu kez halkta derin bir yara bıraktı.
Yeni, denenmemiş, sonunu hiçbir ekonomistin kestiremediği bir politik değişiklik, ardında görülmemiş bir enflasyonu tetikledi.
Varlık kuyrukları, tanzim marketler, soğan patates meteforu ve İğneden ipliğe yüzde 400 lere kadar artan bir hayat pahalılığı.
Suriye politikasından, çözüm sürecine, komşu ülkelerle girilen gerilimden, lider ülke söylemlerine her konuda düşülen başarısızlığı kamufle etmeyi başaran Erdoğanın ekonomi politikası iktidarının sonunu getirecek güçte.
Aslında politika yapış tarzında, söylemlerinde halktan herzaman bir karşılık bulan Erdoğan'ın, son 21 yılda pek çok kırılma noktaları yaşadığı dönemler oldu.
Bana göre bu kırılmaların başlangıç noktası 2015 seçimleri sayılır. İlk defa Ak Parti tek başına hükümet kurma yetkisini halktan alamadı.
Bunda kuşkusuz uzun zamandır gözlerden uzak yürütülen AKP - Cemaat çatışmasının büyük bir etkisi vardır.
O güne kadar istediği herşey verilen Fetullah Gülen hareketi artık Erdoğana ihtiyaç duymadan devleti yönetmeye meyletmişti.
Bu, kemalist rejime karşı güç birliği yapan halk destekli Erdoğan ile kemalist kadroları tavsiye edip yerine yerleşen devlet destekli F. Gülen hareketinin kaçınılmaz ilk karşılaşmasıydı.
Birinin halk gücü diğerinin devlet gücü vardı.
İşte tüm bu gelişmelerin gölgesinde kimine göre kurgu, kimine göre ABD destekli bir darbenin ayak sesleri 15 Temmuz gecesi tüm ülkede yankılandı.
Erdoğanın bana göre yaşadığı ikinci sert kırılma, enerjisini öyle bir boşalttı ki, bu tarihten sonra herkes halk adamı Erdoğan'dan çok, devletleşen Erdoğan'ı gördü.
15 Temmuz darbesi sonrasının şekillendirdiği Erdoğan, halktan yavaş yavaş uzaklaşan, halkın sıkıntılarını görmezden gelen ve halka Devlet gözlüğüyle bakan bir Erdoğandı artık.
Taksi duraklarında,kahve masalarında halkla sohbet eden lider gitmiş yerine takım elbiseli sert bakışlı kaşları çatık altın süslemelerle kaplanmış bir Osmanlı tahtında poz veren bir lider gelmişti.
Siyasal bilimcilerin 'otoriterleşme' olarak gördüğü dönemin başlangıcı buydu. (İdris Yamaç - Hürseda Haber)