Kaybeden Cemaat mi Müslümanlar mı?
Evet, uzunca bir süreden beri cemaat tartışmalarıyla yatıp cemaat tartışmalarıyla kalktık.
Ve cemaat kavramının bu kadar gündeme gelmesinin sebebi ise ne yazık ki malum bir çevrenin malumunun ilanı. Ne yapmış bu çevre? Efendim paralel bir yapı kurmuş da devleti içerden sarıp sarmalamış da, ihale takip etmiş de, bütün köşe başlarına adam yerleştirmiş de; CD, kaset bilumum takip ve kayıt işlerine gönül vermiş de, şantajı, tehdidi meslek edinmiş de, siyasetçilerin, iş adamlarının en mahrem verilerini depolayıp zamanı gelince bunlarla onları hizaya çekip mallarından veya makamlarından istifadeye kalkışmış da, istifade edemediklerinin başına her türlü çorabı örmüş de, kurum ve kuruluşlarda kendine yer açmak için insanların onca yıllık emeğine acımadan onları katakulliye getirip diskalifiye etmiş de, devletin bütün imkanlarını kendi cemaatlerinin emrine amade etmiş de, bu imkanları kullanarak kendinden olmayan bütün çevreleri (İslami-gayri İslami) hizaya sokmaya çalışmış da, hizaya sokamadıklarının başına telafisi mümkün olmayan mağduriyetler getirmiş de yetmemiş Amerika ve Siyonist rejim namına iş tutmuş da, papazla arkadaş olmuş da, Mavi Marmara aleyhine konuşmuş da, devletin dinleme aygıtları yetmeyince kendi namına dev aygıtlar alıp devletin mahremiyetini yani namusunu pazara çıkarıp tavlacılığa başlamış da, velhasıl Allah tan başka herkesi dinlemiş de, hocalıktan ve kulluktan başka her şey yapmış bu malum çevre ve bu malum hoca.
Ammaaa yeni mi yapmış tüm bunları? Yok. On yedi Aralıktan sonra mı bunlar olmuş hayır. Otuz yıldır uğraşmış. Uğraşmış uğraşmaya ama özellikle son on yılda palazlanıp bütün kapılardan geçmiş, kim geçirmiş?
Her ABD ziyaretinde kendisini tavaf edenler, periyodik olarak kendisini ziyaret edip dua ve tavsiyelerini kendilerine emir telaki edenler, duasını almak için kapısında bekleşenler, bahsi geçince önünü ilikleyenler, organizasyonları için her türlü devlet imkânlarını seferber edenler, yurt içi ve yurt dışında okulları için aracı ve kefil olanlar, malum çevrenin zulüm ve tuğyanları kendilerine haber verildiğinde bunu görmezden gelip hesap sormayanlar, On Yedi Aralık'tan sonra namlular kendilerine dönünce kıyameti koparanlar, rüyalarında hortlak görmüş gibi dehşetle uyanıp kılıçlarını sıyıranlar bütün meydanlarda paralele meydan okuyup savaş yeminleri edenler, altı ay geçmesine rağmen hala hiç bir şey yapamayıp kendi küpüne zarar verenler.
Evet, altı ay geçtiği halde ne bu haşhaşilerden hesap sorulabilinmiş ne de bunlar, altın devirlerini yaşarken oluşturdukları mağduriyetler giderilebilmiştir. Yani hiçbir ilerlemenin kaydedilmediği yapılanların sadece ayda bir yer değiştirmekten ibaret olduğu hayretle izlenmiştir. Malum çevrenin hiçbir kalesine girilememiş, sadece büyük organizasyonlarda spor salanlarının kullanımı durdurula bilmiştir, yani hizmet kaybetmemiştir.
Peki, kim kaybetmiştir? On Yedi Aralık'tan önce malum çevrenin organizasyonlarında bir koltuk bulup oturduğu için onur duyduğu halde bu tarihten sonra zıddıyla onur duyanlar, köşesini ayda bir malum çevreye methiyeler dizmek için ayırıp da sonradan günlük taarruza geçenler, Amerikalara kadar gidip kendisiyle görüşmek için can atıp da sonradan Amerika'da olduğu için hocayı ayıplayanlar, eskiden basiretli müminlerin camiayla alakalı kardeş tavsiyelerinde insaflı ve vicdanlı olmaya davet edip hüsn-ü zan-su-i zan dersleri verdikleri halde namlu kendilerine dönünce bütün kutsallarını yiyenler, hiçbir delilleri olmadığı halde müminleri MİT ile ilişkilendirip onları PKK ağzıyla eleştirdikleri halde açıktan MİT'i savunur hale gelip MİT ile aynı safta olmaktan gurur duyanlar, kendileri olgunluklarını geçmişte içinde bulundukları cemaat terbiyesine borçlu oldukları halde haşhaşilerden ötürü bütün cemaatleri töhmet altında bırakıp onca ayete rağmen bireyselliği tavsiye eder hale gelen kanaat önderleri…
Hasıl-ı kelam, kaybeden Müslümanlar olmuştur. Kaybeden hükümetin savaş açtığına savaş açan savunduğunu savunur hale gelen eski İslami, şimdiki devletçi Müslümanlar olmuştur. Ve kabahati sütün içindeki su da arayıp o suyu süte bulaştıran iktidarı eleştiremediği gibi toz dahi kondurmayan tüm Müslüman kalemler kaybetmiştir.
Haktan ayrıldığı takdirde minberdeki Ömer(r.a)i kılıcıyla düzelteceğini mescitte haykıran Ebu Zer'e selam olsun. Ebu Zer'lerle tanışma dileğiyle ALLAH a emanet olun.
(Hürseda Haber)