Hilafet Devleti mi? Emperyal Proje mi?
Ortaya çıktığından beri kesintisiz gündem olan, yaptığı her eylemle toplumun zihinlerinde infiale yol açan İŞİD veya DAİŞ gerçekten bir İslami birliktelik mi yoksa emperyalist senaryolar için kurulmuş bir terör şebekesi mi sorusunu da beraberinde gündem de tutmaya devam etmiştir.
Öncelikle şunu belirtmekte yarar var. İslam’ın şiddete ve şiddet içerikli eylemlere ne ihtiyacı nede ruhsatı vardır. Nebevi (vahiyle beslenen peygamber metodu) yöntem incelendiğinde de açıkça görüleceği gibi İslami davet Hudeybiye barış antlaşmasından sonra sulh ortamının getirdiği huzur ortamında neş’vu nema bulmuş ve bütün Arap yarım adasına hızla yayılmıştır. İslam’ın içinde barındırdığı fıtrata uygun ve evrensel vicdanın sesi olan değerler şiddete ihtiyacı olmayacak kadar pak ve berraktır. Gayri İslam i yöntemler ancak bu evrensel vicdanın sesini kısma çabasıdır ve genel kabul görmez. Mücadele süresince silah ancak bütün yollar denenip başka seçenek kalmayınca geçici olarak başvurulan bir nefsi müdafaa yöntemidir ve amaç hasıl olunca devam ettirilemez. Çünkü bu yöntemin asli unsur olarak kabul edilmesi ve sürekli kullanılması İslam’ın mesajını gölgede bırakacağı gibi İslam’ın buna ihtiyacı da yoktur. Şiddet ve silah düşüncesindeki açıkları kapatma ve zayıf fikirlerini zor kullanarak kabul ettirmek isteyenlerin baş vurduğu bir yöntemdir ve İslam ne düşünsel ne fikirsel ne teorik nede pratik olarak açık barındırmadığı için buna ihtiyaç duymaz ve kullanmaz.
Peki hal böyle iken İslam ı evrensel vicdani değerleriyle insanlığa huzur kaynağı olarak sunmak varken ve batılı toplumlar yaşadıkları buhranlardan çıkış yolu arayışındayken İslam ı şiddetle özdeşleştirme gayreti kime nasıl fayda verecek bilmek lazım. Yapılan bir iş en çok kime fayda sağlıyorsa kökenini de orda aramak lazım.
İşid ortaya çıktığı günden beri hep şaibeli kalmış kalmaya da devam etmektedir. Çünkü varlığı İslam a ve Müslümanlara fayda sağlamadığı gibi uygulamaları da insan i ve İslam ‘i değildir. Ancak varlığı sömürgeci şirketlerin ve devletlerin direk ve dolaylı epeyi işlerini görmektedir. Bu faydaların görünen en büyük beş faydası ise şöyle sıralana bilir.
Birincisi işid ile mücadele etiğini söyleyenlerin Fransa basınında çıkan haberlere göre işid in kontrolündeki bölgelerde bulunan bankalara hiçbir yaptırımda bulunmaması. çünkü petrol ticareti bu bankalar üzerinden yapılmakta ve bu petrol Suriye muhaliflerine destek verenlerce alınmamaktadır. Petrol fiyatlarının bu kadar düşmesinin bir nedeni de kara borsada işid petrolünün varil başına 25,30 dolarlara kadar düşmesidir. Bu ucuz petrol ekonomik krizin eşiğindeki şirket ve devletler için can simidi yerine geçmiştir.aksini düşünenlerin İşid’in kontrolündeki rafinerilerin bu petrolü ne yaptığını açıklaması lazım. Zalim Esed’e veriyor diyenler Esed’in bunu işliyecek tesislere sahip olmadığını bilmesi lazım.
İkincisi Irak ve Suriye de yıkım ne kadar büyük olursa ihaleyi alacak batılı şirketlerin ilerde oluşturacakları suni yönetimlerden kotaracağı miktarda o kadar çok olacaktır.konuyla ilgilenenler eski Suriye muhalifleri lideri Muaz el Hatib’in konuyla ilgili röpörtajlarına bakabilir.
Üçüncüsü; Batı, Hilafet devleti adıyla hem kendi içindeki şiddete meyilli insanların Irak ve Suriye’ye gitmelerine ortam hazırlayıp onların muhtemel eğilimlerinden de kurtulup kendini de sağlama alırken hem de oluşturulan bu heyecanlı algıyla bağırsaklarını da temizlemiş oluyordu. Çünkü batı metropollerinde yaşayanlar biliyor ki uyuşturucu bağımlısı bir sürü genç bir iki aylık hızlı dönüşümün ardından nefesi İşid de alıyor sonrası malum. İslam i bilgi ve hikmetten yoksun bu bilgisayar savaşçısı gençlerin, o coğrafyada yaşayan insanların hassasiyetlerini bilmeyen insanların oralarda yaptığı katliamlar ve sosyal medyadaki paylaşımları batının köprü altı çocuklarının ruh halini gösterirken öte yandan batı toplumlarında hem İslam’a karşı ön yargı oluşturuyor hem de Müslümanları töhmet altında bırakmaya yetiyor.aslında ilerde izalesi en zor olacak şey bu yanlış İslami algıyı düzeltmek olacaktır. Bir taşta bir sürü Kuş buna denir.
Dördüncüsü de işid eliyle tavan yaptırılan mezhepçilik anlayışıdır ki yıllarca birbirleri ile yan yana sorunsuzca yaşayanların bu sayede birbirinin kanını kendine helal görmesidir.Bu anlayışta ümmetin maddi ve manevi zenginlilerini yağmalamak isteyenlerin salyalarını akıtmaya kafi.
Beşincisi ise ilerde lazım olduğunda piyasaya sürülmek üzere işid üzerinden oluşturulmak istenen ulusalcı Kürt milliyetçiliği ki Ortadoğu’nun en büyük ve en kalıcı sorunlarından biri ve başka bir yazının konusudur.
Selam ve Dua ile
(Hürseda Haber)