Kürt Coğrafyasında Emperyal Aktörler
Yeni yüzyılın gözde akımlarından biri haline gelen ulusalcılık akımları emperyal güçler açısından da son derece kullanışlı bir araca dönüşmüş durumdadır. Esasında bunu canlandıranda bizzat kendileridir. Ortadoğu coğrafyasındaki çalkantılar irdelendiğinde rejimlerin rengi açısından bile ulusalcı mantalite emperyalistler için son derece uygun şartlar taşıyor. Ulusalcılığı önceleyen bir rejim ideal bir rejim oluveriyor, övüne geldikleri demokratikhak ve hukuk devleti vasıflarını taşımıyor olsa bile. Mısır örneğinde olduğu gibi. Seküler düşünceyle paralellik gösteren ulusalcı mantık, İslami söylem ile yoğrulsa bile bir sakınca doğurmuyor ve kullanılabilirlik vasıflarını yitirmiyor. Suud ailesinin, Kral Abdullah’ın aile asabiyeti, Mısırda ülkesel ulusalcılıkla aynı sonucu vererek emperyalistlerin en iyi kullanabildikleri rejimler haline geliyor. Ve bu rejimler gerektiğinde halklarını yiyip bitirebilecek potansiyele sahip oluyorlar, Suriye’de ki Baas örneğinde olduğu gibi. Peki,“tüm bunların Kürtler ile ilgisi ne” denilebilir. Ancak arada çok yakın bir ilişki var. Artık Kürtler içerisinde de bu misyonu yerine getirebilecek aktörler türemiş durumdadır. Bazı Kürt aktörlerin ulusalcılığı baz almaları ve sahip oldukları İslami geçmiş ve misyonu silip atmaları, İslam’ı Ortadoğu’da bir yaşam şekli olarak görmemeleri ve onun tüm değerlerine savaş açmaları onların kullanışlı aktörler haline gelmelerini sağlamıştır.
Şimdilerde Suriye Kürdistan’ında izlediğimiz tabloda o noktaya doğru gitmekte belki de maşa olma konumunun bile yetersiz bir tanım olabileceği bir hal almaktadır. Çünkü izlenen politika tamamen Amerika’nın inisiyatif ve kontrolü altında sürdürülmekte halkın dini ve tarihi dokusuyla uyuşmayan, doğal olmayan bir tablo arz etmektedir. Amerika’nın aktör haline getirdiği, halkla bağları; tehdit ve korkutmadan ileri gitmeyen PYD gibi bir yapılanma, anormal şartlar yaşayan coğrafyada fiili bir sonuca gitmekte, oldubitti ile Kürtlere rüya bir devlet sunmaktadır. Kürtlerin devlet kurmasında elbette bir sakınca yoktur. Ancak Amerika’nın kurdurduğu bir Kürt devletinin nasıl bir devlet olacağı şimdiden malum. Kürt halkının dokusuyla uyuşmayan laik, sosyalist ve ulusalcılığı iç içe geçmiş garip bir devlet yapısı. Zıtların birleşmesi ile oluşan bu devletin yarayacağı tek aktör emperyalistlerdir. Yani Amerika’dır. O da kullanabilecekleri güne kadar. Dillerinden Deniz Gezmişleri, 6. Filoları düşürmeyen Che Guevara’cı sosyalist, idealist Kürt solcular ve dahi Türk solcular gez(i)e geze devran ile birlikte dönerek, poşileri, agelleri ve şalvarları ile birer Amerikan askeri oluverdiler. Evet, artık Amerika’nın Ortadoğu’daki yeni jandarması sosyalist, çevreci, LGBT’li büyük insanlık çığırtkanı HDP–PKK’lıKürtler oldu, hayırlı olsun. . . !
(Hürseda Haber)