Aslolan kuklayı değil kuklayıcı vurmaktır
İslam coğrafyası kan ağlamaya devam ediyor. Osmanlının dağılmasından sonra ümmetin başı olan halifeliğin lağvedilmesi Müslümanları imamesi kopmuş bir tesbihe çevirdi. Ümmet, çobansız kalan sürü misali aç kurtlara hedef oldu. Yıllardır İslam coğrafyasında kan ve gözyaşı eksik olmadı.
Emperyalist batılı ülkeler aralarındaki yıllarca süren kanlı 100 yıl ve 30 yıl savaşlarından sonra yorgun düştü ve birleşerek aralarındaki savaşları adeta İslam dünyasına taşıdı. Osmanlıyı ulusçuluk zehriyle özgürlük adı altında yüzlerce parçaya böldü. İslam dünyasının haritasını yeniden dizayn etti. Sözde özgürleştirdikleri ülkelerin başına kendilerine biat etmiş kuklalar yerleştirdiler. Suriye ile Irak’a Baasçıları, İran’a Şahı, Türkiye’ye ise Kemalistleri musallat etti. Bu kuklalar yıllardır efendileriyle iş tutarak mazlum halka kan kusturdu.
Yüzyıllarca kardeşçe yaşayan halkların arasına tel örgüler çektiler. Hatta daha da ileri giderek halkların kalplerinin ve fikirlerinin arasına bile hayali tel örgüler çektiler. Öyle ki birçok akraba farklı bölgelerde kalarak yıllarca bu zulmün acısını yaşadı ve hala yaşamaya devam ediyor. Ümmetin bir azası olan Kürtleri adeta cezalandırırcasına dört parçaya böldüler. İç savaştan önce Suriye sınırında bayramlaşan akrabaların görüntüsü hala hafızalarda tazeliğini koruyor.
Bununla da yetinmeyen Batı, yüz parçaya böldüğü ümmeti daha fazla parçalamak için de suni sorunlar oluşturdu. ‘Böl parçala yut’ politikası gereği aynı halkların arasına değişik fikir ve akımlar oluşturdu. Bazı bölgelere Sosyalizm ve Komünizmi aşılarken bazı bölgelere feminizmi aşıladı. Bazı bölgeleri ırkçılık üzerinden ayrıştırdı. Bazı bölgelerde ise mezhepsel kavgalar çıkardı.
Hatta aynı mezhebe bağlı insanları cemaatçilik veya grupçuluk hastalığı üzerinden birbirinden uzaklaştırdı. Ülkemizde Osmanlı sonrası kurulan rejimin ırkçı politikaları yine Kürtlerin arasında da karşı reaksiyon şeklinde oluşan ırkçılık hastalığı içinden çıkılmaz sorunlara yol açtı. Bugün adına Kürt sorunu denilen aslında ise Türklerin uyguladığı faşizan politikaların bir sonucu olarak ortaya çıkan bu sorun yüzünden, on binlerce insan hayatını kaybetti.
İşte bu şekilde İslam coğrafyasını bölük pörçük eden Batı 1,5 milyarlık ümmetin enerjisini heba etti. Kimin kimi vurduğu onlar için hiç önemli değildi. Sonuçta ölen her iki taraf da Müslümandı zaten bu şekilde silahlarını satarak para kazanıyordu. Batı el altından gâh bir tarafı destekledi gâh diğer tarafı… Dün Afganistan’dı, Irak’tı, Pakistan’dı, Suriye idi bugün ise Yemen. Hep aynı oyun hep aynı senaryo… Şu anda Ortadoğu bir mezhep savaşının eşiğine gelmiş durumda. Suriye savaşı ile tutuşturulmak istenen fitne ateşi bugün Yemen üzerinden derinleştirilmeye çalışılıyor. Yemen’i bombalayan Suudi’ye ABD’nin destek vermesi aynı oyunun bir parçasıdır.
Örneğin, İran’da devrimin gerçekleştiği yıllarda ülkeden kovulan ABD intikam almak için Baasçı Saddam’ı silahlandırarak İran’la tam 8 yıl çatıştırdı. Bu savaş sırasında İran askerlerine sevgi gösterisinde bulunan mazlum Halepçe halkı, Saddam tarafından kimyasallarla vuruldu. Binler kadın, çocuk hayatını kaybetti. Tarihe kara bir sayfa olarak geçen bu katliam hafızalarda derin izler bıraktı. Her ne kadar bu katliamı Saddam yapmış olsa da aslında ona destek veren ABD’nin ta kendisiydi. Aynı ABD sırası gelince miadı dolan bu kuklayı, kendi elleriyle verdiği kimyasal silahları bahane ederek Irak’ a saldırıp kukla Saddam’ı astı. Kukla değişmiş olsa da kuklacı yerinde duruyor ve oyunu devam ettiriyordu.
Ama ümmet tüm bu olayların perde gerisindeki yönetici olan kuklacıyı bir türlü göremedi. Hep kendisine görünen kuklaya takıldı. Kuklayı ortadan kaldırırsa tüm sorunların çözüleceğin vehmine kapıldı. Oysa bir kukla gitti başka bir kukla geldi. Mübarek kuklasını deviren Mısır halkın çok uzun sürmeden ABD güdümlü Sisi kuklasıyla yüzleşmesi kuklacının rolünü ortaya koyması açısından önemlidir. Müslümanlar, ‘Bir Müslüman aynı delikten iki defa ısırılmaz hadisine inat’ batı tarafından aynı delikten yüzlerce defa ısırıldığı halde hala aklını başına almış değil.
Günümüzde Halepçe’deki mazlum Kürt kardeşlerimizin yaşadıkları hafızlarımızdaki yerini korurken bazı kesimler, katiline aşık olan aptal kız misali Halepçe’de binlerce Kürdün katledilmesine zemin hazırlayan, zalim Saddam’a destek veren ABD ve onun gibi emperyalistlerle dostluk kurmakta tereddüt etmemekte hatta daha da ileri giderek sorunların çözümü noktasında zalim ABD’yi üçüncü göz olarak hakem yapmayı isteyebilmektedirler.
Peki, çözüm nedir? Ne yapılmalıdır?1- İhtilafları ortadan kaldırmak 2- Kuklayı değil kuklacıyı hedef almak. İslam dünyası tıpkı 100 yıl savaşları sonrası batı dünyası gibi aralarında oluşturulan tüm suni ihtilafları bir yana bırakarak Şehit Malcom X’in dediği gibi kuklayı değil kuklayıcıyı hedef alırsa sorunlar çözülecektir. Eğer kuklacı ortadan kalkarsa oynatılan kuklalardan eser kalmayacaktır. Vesselam
(Gap Urfa Haber)