Üstünlük İddia ile Olmaz

“Hani bir zamanlar İbrâhim’i, Rabbi bazı sözlerle (emir ve nehiylerle) imtihan etmişti de o da bunları eksiksiz yerine getirmişti. (Rabbi) dedi ki: “Ben seni insanlar için önder yapacağım.” İbrâhim, “soyumdan da” deyince, rabbi, “Ahdim zalimler için değildir” buyurdu.”[1]
Bakara suresinin ana teması; Hz. Âdem (as), Hz. İbrahim (as) ve İsrailoğullarından örnekler vererek halifelik görevinin; kimlere, neden verildiği, halifeliğin sorumlulukları ve bu sorumlulukların önündeki engelleri açıklamaktır.
Bilinçli bir konuşmacının, sözleri arasına; “bir zamanlar adamın biri şöyle şöyle yapmıştı da…” şeklinde bir hikâye sıkıştırdığını gördüğümüzde, onun fikirlerini örneklerle desteklemeye çalıştığını hemen anlarız. Yukarıdaki ayette, “Hani bir zamanlar…” şeklinde çevirdiğimiz “iz” edatında da benzer durum söz konusudur. Belli ki bu ayetin öncesiyle bir bağlantısı vardır. Bakara suresi 39. ayetten itibaren, yukarıda mealini verdiğimiz 124. ayete kadarki konu İsrailoğullarıyla alakalıdır. Bu ayetlerin Medine’de indiğini göz önünde bulundurduğumuzda oradaki Yahudilere ve Hz. Muhammed’in (sav) ümmetine de önemli mesajlar verdiği anlaşılacaktır. Bu ayetin öncesindeki birkaç asılsız ve haddi aşan iddia şöyledir: 1. Yahudiler sayılı günler dışında Cehenneme girmeyecekler.[2] 2. Cennete Yahudiler dışında kimse girmeyecek.[3] Hristiyanların da benzer iddiası vardır.[4] 3. Her din mensubu kendisinin hak üzere[5] ve Allah’ın en yakını olduğunu iddia etmiştir.[6] Kısaca, kendilerini üstün gördükleri için peygamberlik görevinin Araplara yani İsmail’in (as) soyuna geçmesine itiraz eden bir Yahudi toplumunun durumu anlatılmaktadır.
Bu iddiaların geçtiği ayetlerde gerekli cevaplar verilmekle birlikte, 124. ayetten sonra İbrahim (as) üzerinden cevap verilmiştir. Verilen ilk mesaj şudur: Allah (cc) İbrahim’in (as) neslinin tamamının iyilerden oluşmayacağını, içlerinden zalimlerin de olacağını bildirerek soyu hakkındaki duasını şartlı kabul etmiştir. Durum böyle olduğuna göre, ey bu ayete muhatap olanlar! Sizler o zalimlerden olabileceğiniz ihtimalini de göz önünde bulundurarak dikkatli olmalısınız. Ayrıca İbrahim (as) gibi birinin soyu hakkındaki duası bütün çocukları hakkında kabul edilmezken siz kime güvenebilirsiniz.
Surenin bu aşamasında Hz. İbrahim’in (as) seçilmesi de oldukça anlamlıdır. Çünkü o gün Arap yarımadasında bulunan bütün din mensupları kendilerini İbrahim’e (as) nispet etmekle iftihar ediyorlardı. Ayrıca onlara; “Araplardan bir peygamber kabul etmemeniz babanız İbrahim’e nispetinizi de sorgulamanızı gerektirir.” şeklinde tarizde bulunulmuştur.
Kısaca 124. ayetin mesajı şudur: Ey Yahudiler! Bir zamanlar peygamberlik, kitap vb. nimetler sizlere bahşedildi. Ancak bunlar birer emanet olup hakkına riayet etmediniz mi sizden alınacak türdendi. Atalarınızın geçmişte bu nimetlere kavuşmuş olması sizi üstün kılmaz. Oysa kendisiyle övündüğünüz babanız İbrahim (as) asla başkalarının amelleriyle övünmedi. Teslimiyet göstermiş, kendisinden istenilenleri en güzel şekilde yerine getirerek uyulacak bir önder olmuştur. Bunun için çok ağır bedeller ödemiştir. Allah katındaki üstünlükler kendini bir yerlere nispet etmekle elde edilemez. Ancak Hz. İbrahim (as) gibi zor imtihanları başardıktan sonra ulaşılacak bir şeydir. Zaten ayetteki ابْتَلٰٓى /ibtelâ[7], kelimesi de İbrahim’e (as) imamlık makamının bir denemeden sonra verildiğine işaret etmektedir.
İbrahim (as) emir ve nehiylerle denendiği halde “Birtakım sözlerle/kelimelerle denedik.” denilmesi, kendisinden istenen emir ve nehiylerin vahiyle bildirilmesindendir. Bu kelimelerin neler olduğuna dair tefsir eserlerinde uzun bir liste vardır.[8] Ancak istenen ne olursa olsun, eksikliğin zıddı olan tamam kelimesiyle (فَاَتَمَّهُنَّؕ şeklinde) ifade edilerek İbrahim’in (as) bunları tastamam yerine getirdiği bildirilmiştir. فَاَتَمَّهُنَّؕ ifadesinin başındaki فَ harfinden de (fâ-i takibiye) bu emirlerin derhal yerine getirildiği anlaşılmaktadır. Öyleyse İbrahim’in (as), emirleri derhal ve eksiksiz yapmasıyla kıyamete kadar örnek alınması gereken bir imam olduğu anlaşılmaktadır.
Hz. İbrahim’in (as) imam kılınmasının yaşlılık dönemine tekabül ettiğini kabul ettiğimizde, bu dönemde de zaten peygamber olduğu için imamlık, peygamberliğe ek olarak verilen bir makamdır. Dolayısıyla “…soyumdan da imamlar kıl.” duası Hz. Muhammed (sav) ile son bulmamış, imamlarla kıyamete kadar devam edecektir. Şia, 12 imam inancını bu açıklama biçimi üzerine bina etmiştir. Diğer taraftan; “Buradaki imamlık makamı peygamberliktir. Dolayısıyla Hz. İbrahim’in soyundan gelecek olan imam, Hz. Muhammed (sav) olduğu için 129. ayettekiyle aynı şahıs kastedilmiştir.”[9] Diyen görüşe göre Hz. Muhammed’in gönderilmesiyle bu duanın tevili gerçekleşmiştir. Bu görüş de sünnî ulemanın yaklaşımını desteklemektedir.
Sonuç olarak bu ayetle bir taraftan o günkü Yahudilerin üstün millet anlayışı yerle bir edilirken diğer taraftan da kıyamete kadar dinî alanda önder olmanın kuralı bildirilmiştir. Bu kural da; kendilerinden isteneni geciktirmeden en güzel şekliyle yerine getirmektir. Dolayısıyla dini alanda kendilerine uyulan; Müslümanların yöneticileri, kadıları, fetva verenleri ve imamlarının fısktan, zulümden uzak durmaları gerekli görülmüştür. (Veysel Çelik - Hürseda Haber)
[1] “ وَاِذِ ابْتَلٰٓى اِبْرٰهٖيمَ رَبُّهُ بِكَلِمَاتٍ فَاَتَمَّهُنَّؕ قَالَ اِنّٖي جَاعِلُكَ لِلنَّاسِ اِمَاماًؕ قَالَ وَمِنْ ذُرِّيَّتٖيؕ قَالَ لَا يَنَالُ عَهْدِي الظَّالِمٖينَ“ (Bakara, 2/124.)
[2] Bakara, 2/80.
[3] Bakara, 2/94.
[4] Bakara, 2/111.
[5] Bakara, 2/113.
[6] Bakara, 2/116.
[7] Denemek demektir.
[8] 1. Tevbe suresi 112, Ahzab 35, Mu’minûn suresi ilk sekiz ayeti, Meâric suresi 22-34. Ayetlerde geçen emirler.
2. Nemrud tarafından ateşe atılması, 3. Çocuğunun olmaması olduktan sonra ondan ayrılması, kurban edilmesi, 4. Hac ibadeti ve Kabenin inşası, 5.. Sünnet olma, koltuk altlarının temizliği, etek traşı, tırnak kesimi,taharet gibi fıtrata dair imtihanı, Detaylı bilgi için bkz. Taberî, el-Câmiu’l-Beyân, II,498-507.)
[9] “Rabbimiz neslimden kendilerine, senin âyetlerini okuyacak, kitabını öğretecek ve sadece ona öğrettiğin hükümlerini öğretecek, onları arındıracak bir elçi çıkar! Sadece sensin (gerçek) kudret ve hikmet sahibi.” (Bakara, 2/129.)