Yola Çıkmak İsteseydiler Hazırlık Yaparlardı

Tevbe suresi özellikle münafıkların gerçek yüzlerini ortaya çıkardığı için suretu’l-fâdiha yani iç yüzlerini, ayıplarını ortaya çıkaran süre olarak da anılmıştır. Surede; yazın en sıcak döneminde, Roma imparatorluğu gibi oldukça uzak ve güçlü bir hedefe karşı gerçekleşen meşakkatli Tebük seferinden genişçe bahsedilmektedir. Bu seferde o günkü İslam toplumu; samimi olup sefere hemen katılanlar, çıkmak istediği halde imkanları elvermediği için çıkamayanlar ya da peygamberin (sav) izniyle geride kalanlar, katılmayıp mazeret üreten münafıklar ve mümin olduğu halde bir anlık nefislerine uyup seferden geri kalanlar olmak üzere üç farklı duruş sergilemiştir. Cenâb-ı Hakk Kur’ân’da, imkân bulamayanları ve peygamberin izniyle geri kalanları da sefere çıkanlara katmıştır.
Tevbe suresi farklı açılardan son derece etkili bir yöntemle geride kalanların bütün mazeretlerini çürütmüştür. “Eğer onlar gerçekten sefere çıkmak isteselerdi, elbette onun için hazırlık yaparlardı. Fakat Allah onların davranışlarını hoş görmeyip kendilerini engelledi ve kendilerine: “Oturun, oturanlarla beraber!” denildi.”[1] Bu ayet iddia sahiplerinden somut delil istemektedir. Yol gitmek isteyenin öncelikle yol hazırlığı içinde olması gerektiğine dikkat çekmektedir. Bundan önceki ayette de Allah’a ve ahiret gününe inanan Müminlerin asla Allah yolunda cihattan geri kalmak için izin istemeyeceklerini bildirmiş, böyle bir izin istemenin münafıklık alameti olduğuna dikkat çekmiştir.
Tevbe suresi bugün de birçok ayıpları sahiplerinin yüzlerine vurmaya devam etmektedir. Bir buçuk aydan fazladır devam eden İsrail’in Filistin halkına yönelik zulmüne karşı, başta Hamas olmak üzere direniş cephesi tarafından tarih sayfalarına altın harflerle nakşedilecek çok ciddi bedeller ödenmiştir. Görünüşe bakılırsa daha da ödenecektir. Böyle bir ortamda insaf sahibi her insanın odaklanması gereken nokta kendisine hangi sorumluluğun düştüğünü araştırıp gereğini yapmaktır. İki seçenek vardır. Ya bu mustazaf halkla beraber aynı yolda yürümeli ya da yol hazırlığında olmalıdır. Ancak halen konuyu farklı yönlere çekip örtbas etmek isteyenler, sahada bizzat mücadele eden kardeşlerimizin çabalarını görmezlikten gelenler daha da acısı verilen mücadeleyi Amerika’nın ekmeğine yağ sürmek gibi sunmaya çalışanlara karşı Tevbe suresinden önemli dersler almak mümkündür.
Öncelikle yukarıdaki ayetten destek alarak sormak istiyoruz. Size göre İran bir şey yapmıyor, Yemen zaten hiçbir şey yapmadığı gibi bundan sonra yapacak kapasitede değildir. Hizbullah ise henüz savaşa bile girmedi. Peki siz ne yaptınız? Ne yapıyorsunuz? Ne yapmayı düşünüyorsunuz?
İnsanların bir vizyona sahip olup olmadığını ortaya koymak için bu tür sorular sorup konuşturmak lazım. Aksi takdirde; şeriat, adalet, ahlak diye birilerinin peşine takılıp sonra da bizzat bu değerlere cephe almış olmak da mümkündür. Evet tanımaya dönük sorgulamalar basittir. Sadece insanların yapmak istediklerini nasıl gerçekleştireceklerine dair soru sorup onları dinlemek yeterlidir. Mesela şeriat istiyorum diyenlere bunu nasıl yapacaklarını soralım. Hatta daha da ileri giderek faizi nasıl kaldıracaksınız? Ahlakı nasıl düzelteceksiniz? Okulda bir öğretmen olsanız ne yaparsınız? gibi özel konularda konuşturalım. Böylelikle konuşan insanların çoğunun bir vizyona sahip olup olmadığını görme imkânını rahatlıkla bulmuş oluruz.
Şimdi biz de yukarıdaki ayetin üslubundan faydalanarak şu soruyu sormak istiyoruz. Tamam kimse bir şey yapmıyorsa siz ne yapıyorsunuz? Çıkın bu konuda bir eserinizi gösterip insanları ikna edin. En azından bir hazırlık içerisinde olduğunuzu ispatlayın.
Tevbe suresi sadece bununla yetinmiyor aynı zamanda yaptığımız işlerin kalitesini test etmek için elimize şöyle bir terazi vermektedir. Amellerimizi; Allah’a, resulüne ve Müminlere arz edebilecek şekilde yapmamızı istemektedir. Surede bu husus iki defa tekrarlanmıştır. Birinci ayette amellerin Allah ve resulü tarafından görüleceği, diğerinde ise Allah, Resulü ve Müminler tarafından görüleceğine dikkat çekilmektedir. Konuyla ilgili birinci ayet; وَسَيَرَى اللَّهُ عَمَلَكُمْ وَرَسُولُهُ ثُمَّ تُرَدُّونَ إِلَى عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
Amellerinizi Allah da Resûlü de görecek, sonra da gizli olsun açık olsun, her şeyi bilene (Allah’ın huzuruna) götürüleceksiniz.”[2] şeklindedir.
Bu ayete benzeyen ikinci ayet ise bir sonraki sayfada gelmiş olup şöyle buyurmaktadır:
وَقُلِ اعْمَلُوا فَسَيَرَى اللَّهُ عَمَلَكُمْ وَرَسُولُهُ وَالْمُؤْمِنُونَ وَسَتُرَدُّونَ إِلَى عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
De ki: “Amel edin: Yaptıklarınızı Allah da Resûlü de Müminler de görecekler. Sonra gizli ve açık her şeyi bilene (Allah’ın huzuruna) çıkarılacaksınız. O da yaptığınız her şeyi tek tek önünüze çıkaracak, karşılığını verecektir.”[3]
Görüldüğü üzere ikinci ayette Müminler kaydı da vardır. Bu ayetlerde hem imkânları olduğu halde Resulullah’la beraber cihada çıkmayıp değişik mazeretlerin arkasına sığınan münafıklara hem de cihada katılmak istediği halde değişik sebeplerle katılamayan, ancak pişman olup tövbe eden Müminlere hitap edilmiştir. Münafıklar tehdit edilirken Müminler ihlaslı amellere teşvik edilmiştir.
Şöyle bir mesaj verilmektedir. Yaptığınız işleri sanki; Allah, Resûlü ve Müminler onu teftiş ediyormuş gibi dikkatli ve samimi yapınız. Öyle yapın ki Müminler de yaptıklarınızı takdir etsinler. Dikkat çekilen en önemli husus da şudur: Zaman, en güzel müfessirdir. Mahşerden önce henüz dünyada iken yapılanlar Müminlerin terazisinden de geçecektir. Bu hesapta mahcup olmayacak şekilde işlerimizi itina ile yapmalıyız.
Yıllarca kendilerini Filistin davasıyla özdeşleştirenlerin bugünlerde direniş cephesinin çabasını basit gibi göstermeye çalışmasını anlamakta oldukça zorlanıyoruz. Farklı değerlendirmeler mümkün olmakla birlikte şöyle iki sebep zikredebiliriz.
- Yıllarca Filistin ve Kudüs meselesini savunanların bir kısmının bugün kayda değer bir hazırlıklarının olmadığı ortaya çıkmıştır. Orada kendileri dışında birilerinin canla başla hazırlık yaptıklarını görmelerinden kaynaklanan mahcubiyetle hareket ettikleri için böyle davranmış olabilirler.
- Filistin’e sahip çıkmanın eskiden bir riski olmadığı gibi dünyevi bazı getirilerinin olduğunu da söyleyebiliriz. Bugün ise ciddi manada riskli hale gelmiştir. Özellikle Avrupa’da bu davaya sahip çıkmanın artık maddi ve manevi bedellerinin olduğunu herkes görebiliyor.
Filistin davası turnusol kâğıdı gibi herkesin gerçek rengini göstermektedir. Bugün herkes geçmişte yaptığı hazırlıkları dünyaya karşı sergilemektedir. (Veysel Çelik - Hürseda Haber)
[1] Tevbe, 9/46.
[2] Tevbe, 9/94.
[3] Tevbe, 9/105.