Enfâl Suresinden Dersler; Bedir Zaferi, Ganimet, Paylaşım
İnsanlar zor ile rahat arasında tercih yaptıklarında genellikle sonuçlarına bakmaksızın rahat olanı tercih etmek isterler. Ancak geçici rahatlıkların, sıkıntılı süreçleri beraberinde getirdiğini unuturlar. Bu yüzden bazen istenilmese de baldıran şerbetini içmek gerekir. Aksi takdirde insanın kendi eliyle kendi sonunu getirmesi kaçınılmaz olur.
Enfâl suresinde, Bedir savaşına nasıl gidildiği, daha doğrusu tarafların ilahî müdahale ile nasıl götürüldükleri anlatılmış, savaş zaferle sonuçlansa da İslam toplumunda ortaya çıkan bazı eksiklerin giderilmesi için uyarılar yapılmıştır. Bunların başında da ganimet paylaşımı, esirlerden fazla fidye alma hesapları gibi, gerçek Müminlere yakışmayan sorunlar gelmektedir. Sayı olarak çok kişi bu tür tartışmalara girmemişse de meselenin ciddiyetine binaen, problem üzerinde uzunca durulmuştur. Böylece her aşamasında Allah’ın (cc) yardımının açıkça görüldüğü Bedir zaferinin şükrüne yakışmayan davranışlardan uzak durulması gerektiği mesajı verilmiştir.
Kısaca şu bilgileri vermekte fayda vardır. Medine’ye hicretten iki yıl sonra, Ebû Süfyân idaresinde büyük bir ticaret kervanının Şam’dan Mekke’ye doğru geldiği öğrenilmiş, bu kervanı yakalamak için Müslümanlar, Medine’den Bedir’e doğru yola çıkmışlardır. Ancak olaylar farklı geliştiği için Bedir‘de, kervanı ele geçirme yerine İslam tarihinde dönüm noktası sayılan önemli bir savaş meydana gelmiştir. Enfâl suresinde, alemlerin Rabbi olan Allah (cc) tarafından bu savaşın nasıl ve neden takdir edildiği, sebeplerin nasıl hazırlandığı anlatılmıştır. Konunun işlenişine bakıldığında savaşın bir görünen yüzü bir de görünmeyen yüzünün olduğu anlaşılmaktadır. İnsanların hesapları olsa da Cenâb-ı Hakkın görünmeyen hesapları bütün planları altüst etmiştir.
Enfâl suresinde, iki ordunun karşılaşması için bütün sebeplerin Cenâb-ı Hak tarafından oluşturulduğu hususuna özellikle dikkat çekilmiştir. Sanki kâfirlerin küfürleriyle, Müminlerin de imanlarıyla net biçimde ortaya çıkması için savaşın gerçekleşmesi istenmiştir. Çünkü başlangıçta savaş için değil kervan için çıkılmıştı. Dolayısıyla hazırlıklar da buna göre yapılmıştı. Daha sonra kervan yolunu değiştirince ashap içinden bir kısmı yeterince hazırlık yapmadıklarını gerekçe göstererek hâlen kervanı takip etmekten yana olduklarını belirtmişlerdir. Ancak Allah (cc), Resulü (sav) ve ashabın önemli bir kısmı, Bedir’de Ebu Cehil komutasındaki Mekke ordusuyla savaşıp küfrün belini kırmak istiyordu.
Surede anlatıldığına göre, bu hedefin gerçekleşmesi için ilahî planda yapılanlardan bazıları şunlardır. İki ordu karşılaşmadan önce Peygamberimize rüyasında düşman az gösterilmiş, O da rüyasını ashabına anlatınca İslam ordusu için ciddi bir moral olmuştur. İki ordu karşı karşıya gelince, Allah (cc), ashabın gözünde düşmanı az göstermiş ki daha cesurca saldırsınlar, onları da Mekke ordusunun gözünde az göstermiş ki Müşrik ordu Müslümanları basite alıp saldırsınlar. Savaş başladıktan sonra ise (Al-i İmrân suresinde anlatıldığına göre) düşmanın gözünde Müslümanları çok göstermiş, böylece kalplerine korku salarak cesaretlerini kırmıştır. Allah (cc) Müslümanlara iki topluluktan birini vaat etmişti. Onlardan bazıları kervanı isterken, Allah (cc) düşmanı murat etmişti. Kureyşlileri de mallarını korusunlar diye Mekke’den Medine’ye doğru yola çıkarttırmıştı. Tüm sebepleri bir araya getirerek küfrün ele başlarının Bedir’de yere serilip İslam ordusunun muzaffer olmasını dilemiştir. Surede anlatıldığına göre, iki taraf sözleşmiş olsalardı dahi yine de karşılaşmaları imkânsız görünüyordu.
Sure isimlerinin içerikleriyle bağlantıları vardır. Enfâl kelimesi nefelden türemiştir. Fazlalık demektir. Bu yüzden farzlardan fazla olarak kılınan namazlara da aynı kökten gelen nafile namaz ismi kullanılmıştır. Zemahşerî, Taberî gibi müfessirlere göre enfâl, savaşçılara ganimet payları dışında verilen şeylerdir. Tıpkı, kim bir düşmanı öldürürse üzerindeki onundur. Ya da bir seriyye gönderildiğinde ganimetlerin hepsi veya yarısı sizindir, denilerek savaşçılara verilen fazladan eşyalardır. Bedir’de Resulullah (sav), "Bugün kim belalara göğüs gererek düşmanla savaşıp bir şeyler elde ederse onundur." demişti. Ancak savaş sonunda Müslümanlar arasında ganimet konusunda tartışma çıkınca, ganimetlerin taksimi Cenâb-ı Hak tarafından Resulullah’a (sav) bırakılmıştır. Sure şöyle başlamaktadır. "Sana ganimetlerden soruyorlar. De ki: “Ganimetler Allah'a ve Resulüne aittir. Siz eğer gerçek mümin iseniz Allah'a karşı gelmekten sakının, aranızı düzeltin, Allah'a ve Resulüne itaat edin. "[1]
Enfâl suresi Bedir savaşından hemen sonra inmiştir. İlk kırk ayette, ganimet paylaşımı gibi bir problem nedeniyle gerçek Müminlere yakışmayan bazı davranışların düzeltilmesi için uyarılar yapılmıştır. Savaştan sonra ganimetler konusunun tartışılması çok ciddi bir problem olarak ele alınmış ve ganimetlerin taksimindeki payların miktarı kırkıncı ayete kadar ertelenmiştir. Surenin başından itibaren Müslümanlara peş peşe nasihatler edilmiştir. Ganimetlerin değil, Allah (cc) yolunda cihadın asıl gaye olması, gerçek Müminlerin böyle basit şeylerle uğraşmamaları gerektiğine dikkat çekilmiştir. Bu açıklamalardan birkaç maddeyi şöyle sıralayabiliriz:
Gerçek Müminlerin kalben ve amelen Allah’a (cc) teslim olması gerektiği belirtilmiştir.[2] Öncelikle Müslümanların kâfirlerle buluşmalarını Allah (cc) istemiştir. Çünkü Müminlere bırakılsaydı, bir kısmı kervanı arzuluyorlardı. Allah (cc) ise hakkı galip getirip kâfirlerin kökünü kurutmak istiyordu.[3] Dolayısıyla ilahî iradenin müdahalesi olmadan insanların kararına bırakıldığında, böyle bir savaş olmayacaktı.
Surede, savaştaki ilahî yardımlar anlatılmış ve zaferin sayıyla olmadığına dikkat çekilmiştir. Savaşta Melekler, Müminlerin kalplerine sebat vermiş, kâfirlerin kalplerine ise korku salmışlardır. Bu yüzden iman edenlere şu mesajlar verilmiştir: Ey iman edenler! Kendinizi övmeyin. Çünkü siz onları öldürmediniz. Allah (cc) size yardım ettiği için düşmana büyük darbeyi vurabildiniz. Ey Peygamber! Düşmanın yüzüne toprağı atınca sen atmadın. Allah (cc) attı.[4]
Müminlere; işittik deyip işitmeyen kişiler gibi olmamaları[5], Allah (cc) ve resulüne icabet etmeleri, sadece asi olanlara isabet etmekle sınırlı kalmayacak fitneden sakınmaları emredilmiştir.[6]
Kısacası sureye, ganimetlerin paylaşımına dair bir probleme dikkat çekilerek başlanılmış ve kırk ayet boyunca Müslümanlara nasihat edilmiştir. Ancak 41. Ayete gelince asıl sorunun cevabına gelinerek ganimetlerin miktarı açıklanmıştır. Buna göre Allah (cc) yolunda cihada çıkmış Müminlerin, basit şeylerle uğraşması yakışmaz. Elbette esirler ve ganimet paylaşımını gündeme getiren şahıslar çok değildi. Sorunun uzunca işlenmesi bu düşüncenin zararlarından dolayıdır. Eğer bu zaaflar giderilmezse ilerde büyük felaketlere yol açabilirdi. Nitekim daha sonra Uhud’da ganimet toplamak için yerlerini terk eden okçular, İslam ordusunun yenilmesine sebep olmuşlardır. Surede sadece o dönem değil, tarihin her dönemi için önemli dersler verilmektedir. Gerçek Müminlerin ulvî gayeleriyle uyuşmayan bu tür davranışların zamanında önü alınmazsa ilerde çok büyük felaketlere, bölünmelere, kavgalara sebep olabilir. İslam tarihinden edindiğimiz tecrübelere dayanarak şunu söylememiz mümkündür. Samimî Müminler, Allah’ın izniyle, yüz yüze girdikleri savaşlarda kendilerinden sayı ve teknik olarak daha çok olan nice toplulukları yenmişlerdir. Ancak zaferden sonraki süreci iyi kontrol edemedikleri, Müminlerde görülen zaaflara zamanında ve doğru müdahale edemedikleri için, meydanda kazanıp masa başında kaybettikleri çok olmuştur.
Enfâl suresiyle Bedir savaşının arka planında, yani görmediğimiz alemde ne tür faaliyetlerin gerçekleştiğini görebiliyoruz. Dolayısıyla olayları sadece görünen yüzüyle değerlendirmemek gerekir. Görmediğimiz alemde de çok önemli programların olduğunun farkında olarak Rabbimizin rızasına uygun yerlerde bulunma endişesini taşımalıyız. (Veysel Çelik - Hürseda Haber)
[1] Enfâl, 8/1.
[2] Enfâl, 8/5.
[3] Enfâl 8/7.
[4] Enfâl, 8/9-17.
[5] Enfâl, 8/21.
[6] Enfâl, 8/24-25.