Kadir Suresi I: Ümmü’l-kitab, inzal, tenzil, Kadir gecesinin tekrarlanması
Kadir suresi kısa bir sure olmakla birlikte iki bölüm halinde incelenilmesi gereken bir suredir. Çünkü ilk bölümü geçmiş zaman (mazi fiil olan enzalnâ) kalıbıyla gelmiş olup Kadir gecesinin değeri ve Kur’ân’ın bu gecede inzal olması hakkındadır. Allah’ın (cc) kelamî kitabı Kadir gecesinde inmiş ve bu süreç tamamlanmıştır. Dolayısıyla Kur’ân’ın inişi açısından Kadir gecesinin tekrarlanmayacağını söylemek mümkündür. Surenin ikinci bölümünde ise Melekler ve Rûh’un tekvinî kitap için inişi anlatılmaktadır. Bu süreç geniş zaman (muzari) fiiliyle (tenezzelu’l-melâiketu…) bildirilmiştir. Gerek Meleklerin her işin tedbiri için inmesi gerekse anlatımdaki zaman farkından (muzari fiil kullanılmasından) dolayı ikinci bölümde anlatılan inişin Kıyamete kadar devam edeceğini söyleyebiliriz.
Kadir suresini iki bölüm halinde incelemeyi planlıyoruz. Bu yazımızda ilk üç ayeti, yani Kur’ân’ın inişiyle alakalı bölümü ele alacağız. Mealen ilk üç ayet şöyledir:
- “Doğrusu, Biz, Onu (Kur’ân’ı) kadir gecesinde indirdik.
- Kadir gecesinin ne olduğunu sen nereden bileceksin?
- Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır.[1]
Bu bağlamda; Ümmü’l kitab, inzal ve tenzil aşamaları, kadir kelimesinin anlamı, bin aydan hayırlı olması ve her sene tekrarlanıp tekrarlanmadığı konularını inceleyeceğiz.[2]
Süyûtî’nin Durrü’l-Mensûr’da zikrettiği rivayetlere dayanarak surenin sebeb-i nüzulünü iki maddede toplamak mümkündür.
- İsrâiloğullarından bin ay yani 80 küsür yıl boyunca kesintisiz ibadet eden insanların amellerine karşılık, kendi ümmetinin ömrünü kısa bulan peygamberimize bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesi verilmiştir.
- Resûlullah (sav) rüyasında, Ümeyyeoğullarının kendi minberine çıktıklarını görünce canı çok sıkılmıştı. (Özellikle minbere çıktıklarını söylemesi manidardır. Çünkü minber dini temsil etmektedir. Onların dinde birçok tahrifatlar yapacaklarını anladığı için çok üzülmüştü.) Onu teselli etmek için Emevi iktidarının süresine denk Kadir gecesi verilmiştir.
Kadir gecesi kainattaki bütün işlerin karar gecesidir. Kur’ân’ın inişinden önce ve sonra da böyledir. Kur’ân’ı azimuşşanın inişi de bu gecede gerçekleşmiştir. Rabbimiz Kadir suresini indirerek bu gecenin varlığından peygamberimizi ve ümmetini haberdar etmiştir.
Kadir gecesi melekût alemindeki faaliyetlerle alakalı, gaybî bir konu olduğu için Rabbimizin bildirmesi olmasa, maddi imkanlarla idrak edilmesi mümkün olmayan bir gecedir. Rabbimiz bildirmeseydi, bütün tarihçiler bir araya gelseler de yine bu geceyi tespit edemezlerdi. Dolayısıyla Kadir gecesinin feyiz ve bereketinden faydalanmak için ümitvar olmalıyız. Çünkü Cenab-ı Hakkın böyle mübarek bir geceden kullarını haberdar etmesi, keremiyle ikramda bulunmak istediğinin müjdesidir.
Surede üç defa açıkça isim zikredilerek iki defa da zamir kullanılarak Kadir ismi geçmektedir. Beş defa zikredilerek mübarek geceye isim olan Kadir kelimesi, farklı anlamlarda kullanılabilen bir kelimedir. Ağırlıklı olarak üç anlamı göz önünde bulundurularak neden mübarek geceye isim olduğu açıklanmıştır. Yeryüzünün adeta adım atılacak yer kalmayacak şekilde dolmasına bakılarak sıkıştırma anlamında Kadir gecesi denilmiştir. Bu gecede yapılan amellerin çok değerli olması yönüyle şerefli anlamı gözetilerek Kadir gecesi denilmiştir. Ya da Duhân suresinde “(O gecede) her hikmetli iş ayırt edilir”[3] denildiği, Kadir suresinde de “O gece melekler ve Rûh, rablerinin izniyle her iş için iner dururlar.”[4] Denilmesinden hareketle, takdir gecesi anlamında Kadir gecesi denilmiştir. Rivayetlerden anlaşılacağı üzere Kadir gecesinde kainattaki bir yıllık bütün işlerin takdiri yapılmaktadır.
Surenin ilk ayetinde “Doğrusu, Biz, Onu (Kur’ân’ı) kadir gecesinde indirdik.” Denilirken inzâl/indirdik fiil kalıbı kullanılmıştır. İnzal ise genellikle toplu olarak, tek defada inişi ifade eder. Müfessirlerin çoğunluğuna göre inzal kalıbıyla, Kur’ân’ın toplu olarak tek defada inişi kastedilmiştir.
Madem ki inmeden bahsedilmiş, acaba nereden nereye gerçekleşmiştir? Öncelikle inmenin iki şekilde olduğu unutulmamalıdır. Birisi mekânsal inme olabilir ki “O katımızda ana kitaptadır.”[5] Ayetine dayanarak bir mekânı terk edip diğer mekâna geçme şeklindeki anlam Kur’ân için uygun görünmemektedir. Mesela yağmurun inişi mekânsal iniştir. İnen şeyin yerinin boşalmasını gerektirir. Halbuki Kur’ân ana kitapta yerindedir. İkinci olarak tecelli şeklindeki iniş olarak değerlendirilebilir. Kur’ân’ın inişi için uygun olan budur. Böylece yüksek makamdan düşük makama iniş gibi değerlendirilmeyecektir. Çünkü tecelli inişinde asıl, olduğu gibi yerinde kalır. Kur’ân’ın inzali demek, ana kitapta mahiyetini bilmediğimiz bir şekilde varlığa sahip olan kitabın, Arapça lafızlara bürünerek en yakın gök semasına yani Beytu’l-İzye’ye inmesidir.[6]
Konuyla ilgili ayetlerde Kur’ân’ın iki çeşit varlığından bahsedilmektedir. Birincisi ana kitaptaki hali ikincisi ise Arapça lafızlara bürünmüş halidir. “Hâ mîm. Apaçık kitaba and olsun ki onu düşünüp anlamanız için apaçık Kur’ân kıldık. O katımızda ana kitaptadır. Çok yücedir ve muhkemdir.”[7] Bu ayet ve Hud suresinin ilk ayetini birlikte değerlendirdiğimizde Kur’ân’ın bir ihkam yani değişim dönüşümden, nesihten korunmuş, ulvî, insanların akıllarıyla ona ulaşmasının mümkün olmadığı varlığı, yani ümmü’l-kitab/ana kitap, levh-i mahfuz[8] veya kitab-ı meknûn[9] dönemi vardır. İkinci olarak Arapça lafızlara bürünmüş, tafsil edilmiş, içinde nesih olan Kur’ân şeklindeki varlığı vardır. Kur’ân ancak Arapça olarak indirildikten sonra anlayabileceğimiz duruma gelmiştir. Sonuç olarak Kur’ân’ın Arapçadan önce ulvî, muhkem, korunmuş, insan anlayışının ona ulaşması imkânsız bir varlığı vardır. En yaygın görüşe göre Kur’ân Kadir gecesinde, tek seferde Levh-i Mahfuzdan en yakın semadaki Beytu’l-İzze’ye veya Peygamberin kalbine inmiştir.
Kur’ân’ın lafızlara bürünmeden önceki varlığı hazinevî varlık olarak da değerlendirilebilir. “Hazinesi bizim katımızda olmayan hiçbir şey yoktur ki biz onu belirli ölçülerle indiririz.”[10] Ayetine göre her şeyin bir hazinesi vardır. Kur’ân da bir şey olduğuna göre Kadir gecesinde hazinevî varlığı Arapça Kur’ân şeklinde tecelli etmiştir. Rivayetlerden anlaşıldığı kadarıyla Kadir gecesinde kainattaki işlerin bir yıllık takdiri yapılırken Kur’ân’ın yirmi üç yıllık iniş süreci tek defada gerçekleşmiştir. Buraya kadar anlattıklarımızla inzal kelimesinin Kur’ân’ın kaynağından inişini ifade ettiği anlaşılmıştır. Tenzil ise Kur’ân’ın çeşitli şartlar ve olaylardan sonra, 23 yıl boyunca parça parça inişini ifade eder.
Kadir gecesinde Kur’ân inmiştir ve inişi tamamlanmıştır. Ancak kâinatta cereyan edecek olayların takdiri her sene tekrarlanmaktadır. Tekvinî kitap her sene inmeye devam etmektedir.
Kadir suresi bize gösteriyor ki zaman ve mekanlar maddi olarak birbirinden farklı değildirler. Ancak içerisinde gerçekleşen olaylara göre değer kazanırlar. Kadir gecesi, içinde bu gece bulunmayan 1000 aydan daha hayırlıdır. Kadir suresinde anlatılanlar, gaybî alemde gerçekleşen aklımızla ulaşmamızın imkânsız olduğu olaylardır. İşte Kur’ân, böyle bir gecede indirilerek tazim edilmiştir. Ayrıca Kadir suresindeki üslupla da Kur’ân tazim edilmiştir. “Ben indirdim” yerine “biz indirdik”, Kur’ân’ın açıkça ismini kullanmak yerine zamiri kullanılarak ve inişi için herhangi bir gece değil de Kadir gecesi seçilerek tazim edilmiştir. Demek ki Kadir gecesinin değerli oluşu, sadece Kur’ân’ın inişinden kaynaklanmamaktadır. Kur’ân inmeden önce de değerliydi. Fakat değeri bildirilmemişti. Kur’ân’ın bu gecede inişiyle hem şerefine şeref katılmış hem de gecenin değeri öğrenilmiş oldu. Kur’ân’ın inişi için Kadir gecesinin seçilmesi onun (Kur’ân’ın) şan ve şerefini yüceltmek içindir.
Zamanlar maddi olarak aynıdır. Zamana değer kazandıran uzunluğu veya kısalığı değil, içinde yapılan fiillerledir. Kur’ân’ın inişi tamamlandığı için bir daha bu gecede iniş gerçekleşemeyecek. Ancak surenin 4. Ayetinden itibaren Melekler ve Rûh’un inişi konu edinmektedir. Bir sonraki yazımızda inşallah surenin ikinci bölümünü inceleyeceğiz. (Veysel Çelik - Hürseda Haber)
[1] Kadir, 97/1-3.
[2] Bu yazımızda Tabatabaî’nin el-Mizan tefsirinden önemli ölçüde istifade ettik.
[3] Duhan, 44/2.
[4] Kadir, 97/4.
[5] Zuhruf, 43/3.
[6] Peygamberin kalbine indiği söylenmiştir.
[7] Zuhruf, 43/1-4.
[8] Buruc, 85/22.
[9] Vakıa, 75-80.
[10] Hicr, 15/21.