Kadir Suresi II: (Melek, Rûh, Kader ve Kâinatın Yılbaşı)
Kadir suresinin ilk üç ayeti geçmiş zaman (mazi) formunda olup Kur’ân’ın Kadir gecesinde inişini ve bu gecenin bin aydan daha hayırlı olduğunu haber vermektedir. Bir önceki yazımızda bu konuyu işledik. Bugünkü yazımızda surenin geri kalan kısmı üzerinde durmaya çalışacağız. Kur’ân’da mazi ve muzari (geniş zaman) fiillerinin kullanımlarından kaynaklanan önemli anlam farklılıkları vardır. Mazi; geçmişte olmuş bitmiş, fiilin kesin yapıldığını ifade ederken, muzari ise süreklilik ve tekrarlanmaya delalet eder. Kelime yapılarındaki farklılıkları göz önünde bulundurarak Kadir suresine kaldığımız yerden devam edebiliriz. Ayetler mealen:
- O gece Rab'lerinin izniyle Rûh ve melekler, her türlü iş için iner de iner.
- O gece, fecrin doğuşuna kadar bir esenliktir.
Kadir gecesi Rabbimizin Hz. Muhammed’in (sav) ümmetine bir lütfudur. O bildirmeseydi bizim ona ulaşmamız mümkün olmazdı. Madem ki bildirmiş, öyleyse ikramda bulunmak istiyor. Gecenin Ramazan içerisinde olduğu bildirilse de kaçıncı günde olduğu açıkça bildirilmemiştir. Elbette vaktinin gizlenmesinde birçok hikmetler vardır. Örneğin, sadece Kadir gecesi değil Ramazan ayının tamamı değerli kılınmış, onun bereketinden istifade etmek için çabalayıp daha fazla sevap kazanmamız istenmiştir. Ayrıca İslamda sadece Kadir gecesi değil başka zamanlar da gizlenmiştir. Mesela Cuma günündeki icabet saati bunlardandır. Böylece Cuma gününün her anı değerli kılınmıştır. Kıyamet saati, amellerimizin kabul olup olmadığı, dualarımızın karşılığı vb. gizli tutulmuştur. Kısacası Kadir gecesinin Ramazan ayı içinde olduğu Kur’ân’da, son on gün içindeki tekli gecelerde olduğu da rivayetlerde bildirilmiştir. Ehlibeyt kaynaklı rivayetlere göre en güçlü görüş 23. Gecedir.
Bu gece, kâinattaki bütün işlerin ve insanlarla ilgili rızık, doğum, ölüm, sağlık, hastalık, musibet gibi yıllık takdirlerin kararlaştırıldığı gecedir. Kadir suresinin 4. Ayetinde bildirilen inme, yani melekler ve Rûh’un inmesi bu gecenin daimî özelliğidir. Her sene tekrarlanmaktadır.
Melek kelimesi çoğul ve marife/belirli isim olarak geldiği için bütün melekleri kapsamaktadır. Farklı ayetlerden de anlaşılacağı üzere meleklerin farklı görevleri vardır. Mesela Naziât suresinde yaptıkları işlerden dolayı sıfatları üzerine yemin edilenler şunlardır: (Kâfirlerin ruhlarını) şiddetle söküp çıkaranlara (Naziât'a), (Mü'minlerin ruhlarını yavaş yavaş) kolaylıkla çekip alanlara, (emrolundukları şeye hızla) yüzüp gidenlere, sonra yarışıp geçenlere, sonra işleri düzenleyenlere (bütün bu işleri yapan meleklere) yemîn olsun (ki, öldükten sonra mutlaka diriltileceksiniz!)[1]
Ayrıca Sâffat suresinin başında da bazı sıfatları üzerine yemin edilen melekler vardır: Emirleri yerine getirmek için saflar halinde bekleyen, bulutları sevk eden ve zikri okuyanlara (vahyi indirenler). Dolayısıyla “melek” kelimesinin çoğul olmasından, Kadir gecesinde kâinatla ilgili her türlü işleri idare eden meleklerin indiği anlaşılmaktadır.
Rûh kelimesi üzerinde farklı değerlendirmeler yapılmıştır. Bir kısmına göre Cebrail’in vasfıdır. Yani “melekler iner” dedikten sonra önemine binaen, tazim etmek için ayrıca Cebrail’in de indiğine dikkat çekilmiştir. Bu yoruma göre kendisi de melekler grubuna dahil olduğu halde, azametini ve değerini bildirmek için ayrıca zikredilmiştir. Ancak lafzın zahirine göre meleklerden ayrı varlık olarak değerlendirilmesi de mümkündür. Mesela, meleklerin dışında Allah’ın görünmez ordularından bir ordu olduğu söylenilmiştir. Nitekim; “Onun ordularını ancak kendisi bilir.”[2] Diğer bir görüşe göre bunlar meleklerden daha yüce varlıklardır. (Tabâtabâî)
Kadir gecesi kâinatın, bir yıllık takdirinin yapıldığı gecedir. Bu yüzden kâinatın yılbaşı gecesi olarak da kabul edilebilir. Sonraki Kadir gecesine kadar yıllık kaderlerin görevli meleklere verildiği bir gecedir. Kader konusu geçmişten beri çokça tartışılan bir konudur. Ancak biz tartışmalara girmeden Kadir suresiyle bağlantılı olarak birkaç hususa değinmek istiyoruz.
Kur’ân’ı Kerimdeki “O, sizi çamurdan yarattı, sonra da (hayatınız için) bir süre koydu. Ecel-i musemmâ/adı konulmuş/belirlenmiş sure de O'nun katındadır. Böyleyken siz hâlâ kuşkulanıyorsunuz.”[3] ayetine dayanılarak iki ecelin varlığında Müslüman alimler ittifak etmiştir. Tartışma sadece bu ecellerin neler olduğu noktasındadır (Râzî). Ancak burada izah edilmesi gereken bir husus vardır. Her ne kadar ayette iki ecelin varlığı belirtilmişse de başka ayetlerde değişmeyen tek ecelden haber verilmektedir. Mesela; "Benim huzurumda söz değiştirilmez."[4] “Fakat onları belirlenmiş bir süreye erteler. Ecelleri geldiğinde ne bir an onun gerisinde kalır ne de önüne geçebilirler.”[5] Sonuç olarak karşımıza şöyle bir tablo çıkmaktadır. Bir taraftan sanki değişmeyen tek ecelin varlığı bildirilirken, diğer taraftan ise müphem/belirlenmemiş ecel ve adı konulmuş/musemmâ/belirlenmiş ecel şeklinde iki ecelin olduğuna dikkat çekilmiştir. Ayetteki adı konulmuş ecel, Allah katında olmakla kayıtlandığı için "Allah'ın katında olan kalıcıdır."[6] ayetine dayanarak bunun değişmeyen ecel olduğunu kabul ediyoruz.[7] Yazılan levhaların da iki çeşit olduğu bildirilmiştir. “Her sürenin bir yazısı vardır. Allah dilediğini siler, dilediğini bırakır. Kitabın aslı ise O'nun katındadır."[8] Birisi kitabın aslı diğeri ise Levh-i Mahv ve İspat.
Değişebilen ve değişmeyen eceli daha iyi anlamamızı sağlayacak basit bir örnek vermek istiyoruz. Bir araba yapıldığı zaman ona bir ömür biçilir. Bu ömür Levh-i Mahv ve İspattaki yazılışa benzetilebilir. Sonra da dış etkiler ve kişinin kullanımına göre farklı ömürler belirlenir. Mesela arabanın yağını zamanında değiştirmezseniz ömrü şu kadar, ağır yükle sürerseniz ömrü şu kadar vb. kişinin kullanım şekline göre diğer ömürler silinecek ve sadece bir ömür kalacaktır. Ya da biz biliyoruz ki birkaç saat sonra gecemiz bitecek ve güneş doğup ışığıyla yeryüzünü aydınlatacaktır. Bu Levh-i Mahv ve İspattaki kesin olmayan eceldir. Fakat bunun bir bulut tarafından veya araya Ay'ın girmesi nedeniyle ya da başka bir engel tarafından engellenmesi de mümkündür. Bu engellerden herhangi birisinin, güneşin yeryüzünü aydınlatmasını engellemesi ihtimali her zaman vardır. Fakat güneş ufukta görüldüğü zaman, arada da varsaydığımız türden bir engel yoksa, kaçınılmaz olarak yeryüzünü aydınlatacaktır. Ancak bulut olursa aydınlatmayacaktır.
Cenâb-ı Hakkın da iki kader levhası vardır. Levh-i mahv ve ispatta insan için bir ömür takdir edilir. Ancak sonradan yaptığı iyilik ve kötülükler ve evrendeki diğer unsurların etkisiyle bu ömür kısalabilir. Mesela sadaka, dua, sıla-i rahm gibi iyilikler ömrün uzamasına sebep olurken, sıla-i rahmi kesmek, anne babaya asi olmak ömrün kısalmasına sebep olur. Dikkat edildiğinde Kur’ân’da, Allah’ın (cc) değişmeyen hükümleri olduğu gibi sebeplere bağlı hükümlerinin olduğu görülecektir. Mesela, her canlının ölümlü olması, Allah’tan başkasına ibadet edilmesinin yasaklanması değişmeyen yasalardır. Bunun yanında duaya icabet, şükürle nimetin arttırılması, istiğfarla birlikte bol yağmurun gönderilmesi gibi sebeplere bağlı yasalar vardır.
Bu anlattıklarımızın Kadir gecesiyle ciddi bağlantısı vardır. Çünkü gerek değişmeyen kesin ecel şeklinde gerekse şartlı yazılsın, Kadir gecesinde insan ve kâinatla ilgili yıllık takdirler kararlaştırılır. Levh-i Mahv ve İspatta sebeplere bağlı olarak yazılan kaderlerin bir kısmı, insanın iyilik ve kötülüklerine göre silinmekte, diğerleri ise değişmeden kalmaktadır. Sene boyunca fırsatları değerlendirmeyenlere Kadir gecesinde bir ömre bedel son bir fırsat verilmektedir. Böylece son dönemeçte yani Kadir gecesinde insana, bütün sene, hatta bütün ömrünü telafi edebilecek bir fırsat verilmektedir. Kadir gecesini iyilik yaparak değerlendiren kişilerin yaptıkları, sebeplere bağlı olan/değişebilen kaderine etki edecek ve buna göre bir yıllık kaderi kesin karara bağlanmış olacaktır.
Bu yüzden Ehlibeyt kaynaklarına göre Ramazan’ın 19. Gecesi takdir gecesidir. Genel çerçevesiyle insanın kaderi belirlenir. Bir nevi projesi yapılır. 21. Gece kaza yani sebeplerin hazırlanma gecesidir. Dolayısıyla bu süreçte dua, sadaka veya diğer salih ameller etkilidir. 23. Gecede ise hükümler kesinleşir. Benzer bir yaklaşımı Zemahşerî de sergilemiştir. Ona göre ise takdirler Şaban’ın 15. Gecesinde başlar ve Kadir gecesinde son nokta konulur. Sonuç olarak Kadir gecesine kadar insanın kaderini etkileyecek çok önemli fırsatlar sunulmaktadır. Diyelim ki 19. Gecede değerlendiremedi, 21. Geceyi değerlendiremedi. Nihayet son dönemeçte Kadir gecesinde kısacık zaman diliminde dua ederek, iyilik yaparak o yıl ki kesinleşmemiş, muallak kaderini etkileyebilir. Ancak kesin eceli değiştiremez. Bazen kesin ecelle Levh-i Mahv ve İspattaki ecel aynı olabilir. Kadir gecesini adeta nihai karardan önce insana verilen son söz hakkı gibi değerlendirmek gerekir. Kader konusuna böyle yaklaşıldığında Allah’ın (cc) insana kendi kaderini belirlemesi için adeta söz hakkı verdiğini anlamak mümkündür.
Sebeplere bağlı olarak yazılan kaderin varlığını kabul etmek belirsizlik varmış gibi anlaşılmamalıdır. Zaten Ra’d suresinde sanki belirsizlik, bilinmezlik varmış gibi anlaşılmaması için Allah’ın ilminde bütün her şeyin kayıtlı olduğuna özellikle dikkat çekilmiştir. “Her sürenin bir yazısı vardır. Allah dilediğini siler, dilediğini bırakır. Kitabın aslı ise O'nun katındadır."[9] Yani bütün bunlar yazılmıştır. Anlaşılabilmesi için şöyle örneklendirebiliriz. Diyelim ki A kişisinin ömrü sadaka verirse 60 yıl, vermezse 50 yıl olacaktır. Aynı zamanda sadaka verdiğini Cenâb-ı Hak bildiği için kesinleşmiş ömrü 60 yıl olarak belirlenmiştir. Bunların hepsi yazılı olduğu için bir belirsizlik söz konusu değildir.
Son olarak iki noktanın üzerinde durulması gerekir.
- Allah katında bizim hakkımızda ne yazıldığını bilmiyoruz ve bilme imkânımız da yoktur. Dolayısıyla kimsenin yaptığı kötülüklere kaderi bahane etme hakkı yoktur. Çünkü hiç kimse kendisi hakkında ne yazıldığını bilmediği gibi bilme imkânı da yoktur. Belki Abdullah b. Mesud (ra) gibi şöyle dua edebilir. Ya Rabbi eğer beni kendi katında Ümmü’l-Kitap’ta bedbaht, mahrum ve rızkı daraltılmış olarak yazmışsan benim bedbahtlığımı, mahrumiyetimi veya rızkımın darlığını sil. Beni kendi katında bahtiyar, merzuk ve hayırlara muvaffaklardan yaz. (Taberî)
- Allah’ın ilminde değişiklik yoktur. Allah (cc) için zaman söz konusu olmadığı için kulun ne yapacağını bilir. Biz insanlar bile bazen işin başıyla sonunu aynı anda görebiliriz. Tıpkı bir filimden onlarca karenin fotoğrafını çekip karşımızdaki bir duvara astığımızda filmin başı ile sonunu aynı anda görebiliyoruz. Allah (cc) her şeyi sıra gözetmeden görebildiği için önceden her şeyi bilir.
Kadir gecesinde kâinatın bir yıllık kararları alındığına göre bizim de geceyi, geleceğimize dair karar alacağımız önemli fırsata dönüştürmemiz gerekir. Hiç şüphesiz aldığımız kararlar bütün ömrümüzü ilgilendirecektir. Yapılacak dualar sadece şahsımızı değil belki ümmetin geleceğini etkileyebilecek sonuçlar doğurabilir. Verdiğimiz bir sadaka bütün geleceğimizi etkileyebilir. Dolayısıyla bu geceyi karar gecemiz yapmalıyız. Eğer bir yılbaşı belirleyeceksek en uygunu Kadir gecesi olacaktır. (Veysel Çelik - Hürseda Haber)
[1] Naziât, 79/1.
[2] Müddessir, 74/31. (Mâverdî, Râzî, Âlûsî)
[3] En’âm, 6/2.
[4] Kâf,50/29.
[5] Nahl, 16/61.
[6] Nahl, 16/96.
[7] Tabâtabâî, el-Mizân, ilgili ayetin tefsiri
[8] Ra’d, 13/38-39.
[9] Ra’d, 13/38-39.