Hüseynî Sevda'nın Pınarı ve Aşıkların Vuslatı
Hz. Seyyidüşşüheda İmam Hüseyin’in şehadetinin 40. günü olan “Erbain”, insanlık tarihinin emsali görülmemiş muazzam bir tablosunun ışımasıdır...
Öyle bir tablo ki, dünyanın her bir yanından milyonlarca insan, Hz. Seyyidüşşüheda için derin bir aşk ve muhabbetle, engin bir heyecan ve arzu ile Kerbela yoluna koyuluyor.
Üstat Şehid Mutahhari “Erbain”i anlatırken, Hz. İmam Hüseyn’in şahsında tarihin ve yeryüzünün tüm şehitleriyle buluşmanın ve bütünleşmenin örneği olarak Erbain’i tanımlıyor.
Bu anlamda “Erbain”, sadece Hz. İmam Hüseyn’e bir gidiş değil; onun şahsında hakk ile batıl, zalim ile mazlum, mustazaf ile müstekbir savaşında kendilerini Allah yoluna kurban sunan tüm şehitlerimizin kutlu miras ve mukaddes hatıratına sahip çıkmanın, onların al kanlarıyla yazdıkları mesajı, Zeynebî bir gayret ve sorumlulukla tüm çağlara ve nesillere taşıma iradesinin, şehitlerin bayrağını elden ele taşıp burçlardan diğer burçlara dikme ahdinin, zamanın tüm Yezid’lerine karşı boyun eğmez ve teslim olmaz bir direnişin peymanı ve beyanıdır.
Eğer bizler “Hüseyn” diyorsak, onu sadece “Kerbela şehidlerinin efendisi” olarak tanımlamış olmuyoruz. Böyle bir tanımlama onu küçültmek, daraltmak ve karartmak olur. Aksine onu, tüm zamanlarda ve tüm mekanlarda şehadet libasına bürünmüş bütün kurbanlarımızın efendisi olarak biliyor ve öyle olduğuna inanıyoruz.
“Seyidüşşüheda” tanımı ile sadece belli bir ülkenin, belli bir kavmin, belli bir hizbin ve belli bir mezhebin şehitlerini değil, zamansal, mekânsal ve sosyal anlamda bütün şehitleri, evrensel ve bütüncül anlamda tüm “şehadet kandilleri”ni ifade ediyoruz.
“Hz. İmam Hüseyn” ismi ve “Seyyidüşşüheda” tanımı bize aynı zamanda, şehitler arasında ayrım gözetmeme, şehitleri ırkları, ülkeleri ve mezheplerine göre birbirinden ayırmama bilincini yüklüyor.
Dolayısıyla, Hz. Seyyidüşşüheda İmam Hüseyn’in şehadetinin 40. günü olan “Erbain”in tarihsel bir boyutu olduğu gibi, günceli ve geleceği içine alan bir yönü de vardır. Ne sadece geçmişi konuşup güncelden ve gelecekten koparız, ne de günceli ve geleceği konuşup tarihsel gerçekleri unutur ve gözardı ederiz.
Hz. Resul-i Ekrem (s.a.v) İmam Hüseyn için, “Hüseyn bendendir, ben de Hüseyin’denim” buyururken, Seyyidüşşüheda olan İmam Hüseyn’in varlığının anlamını ifade ediyor; yani, “bende tanıdığınızı, benden gördüğünüzü, benden öğrendiğinizi, Hüseyn’in şahsında, davasında, kavgasında ve rolünde de göreceksiniz” buyurmuş oluyor.
Bunun bir diğer ifade şekli ise şudur; “benimle anlamlanan, benimle somutlaşan ve benimle yükselen tüm değerler Hüseyn’le birlikte olacak, onunla birlikte ayağa kalkacak ve onunla birlikte nihai güne kadar devam edecektir.”
Dolayısıyla, Hz. Resulüllah’ın davasının evrenselliği, bütünselliği ve kuşatıcılığı neyi ifade ediyorsa, “Hz. Seyyidüşşüheda”nın şahsında ve onun kutlu bayrağı altında sürdürülen mücadele, gerçekleştirilen devrim ve direnişler de aynı şeyi ifade ediyor: Bu cihetle; Hüseyn, Muhammedî risaletin önderidir; Hüseyn Muhammedî İslam’ın rehberidir; Hüseyn Muhammedî mücadelenin komutanı ve lideridir…
Yine Hz. Resulüllah (s.a.v) “Şüphesiz ki Hüseyn bir hidayet meşalesi ve kurtuluş gemisidir” buyururken, Hz. Seyyidüşşüheda ile birlikte “alemlere rahmet olarak gönderilen yüce peygamber”in tüm zamanlar ve mekanlar ötesi şahsiyetini tanımlamış oluyor. Dolayısıyla, Hz. İmam Hüseyn’in aydınlatıcılığı da zaman ve mekanlarla sınırlı olmadığı gibi, grup fırka ve hiziplerle de sınırlı değildir.
Burada yazdıklarımız, Hz. Seyyidüşşüheda’nın şahsiyetini anlatma noktasında bir katre mesabesinde bile değildir, zira, sınırsız bir şahsiyeti, sınırlı bir beyin, sınırlı bir kalem ve sınırlı kelimelerle ifade edebilmek elbet mümkün değildir.
“Erbain” deyince, zihin ve yürek coğrafyasında böylesi bir ”Hüseyn”e doğru bir yolculuğu ifade ediyoruz. Bu yolculuk sınır da tanımaz, engel de tanımaz. Bu yolculuk durmak da bilmez, yorgunluk da bilmez.
Ancak, burada üzerinde durulması gereken, en önemli nokta, “Erbain yolculuğu”nun günümüz dünya gerçekliği denklemlerinde, zamanın Kerbela’ları ve Yezidleri karşısında, zamanın tağut ve müstekbirlerine karşı verilen mücadelelerde nereye düştüğü ve bu kutlu yolun yolcularının nasıl bir sorumlulukla karşı karşıya olduğudur.
Zira, nasıl ki, Hüseyn’i “Hüseyn” yapan değerler varsa; Erbain’i “Erbain” kılan değerler ve hedefler de vardır. Eğer bizler bu hakikatleri derk etmez, bu değerlerin bilincine varmaz ve gereken sorumluluklarımızı kuşanmazsak, kendimizi “zahiri ve şekilsel bir Hüseyn dostluğu”nun ötesine taşımış olamayız.
Dünün Kerbela’sında kanlarının son damlasına kadar Hz. Seyyidüşşüheda ile birlikte olanların yüreklerinde tutuşan duyarlılık ve bilinç, bizi “Erbain yolculuğu”nda da aynı duyarlılık, aynı bilinç ve kararlılığa taşımalıdır...
Bunun en güzel ifadesi de, Hizbullah lideri Seyyid Hasan Nasrallah’ın Muharrem’in 10. günü Aşura dolayısıyla yaptığı konuşmada “seni asla yalnız bırakmayacağız ey Hüseyn’in oğlu” şeklindeki ifadesinin taşıdığı anlamları “Erbain yolculuğu”nun her adımına nakış nakış işlemektir.
Bir sonraki yazımızda, “HAKK CEPHESİNDE OLMAK, ZAMANIN HÜSEYNİ’Nİ TANIYIP ONUNLA YÜRÜMEKTEN GEÇER” başlığı altında bu hususa değinmeye çalışacağız, inşallah. (Ali Ammar Canöz - HÜRSEDA)