Ukrayna'nın en zengin oligarkı Ahmetov ve neo-Nazi Azov Taburu: Bir baba-oğul hikayesi
Ukrayna’nın en zengin oligarkı Rinat Ahmetov, Kiev Maydanından sonra Donetsk ve Lugansk’ın neden tek taraflı bağımsızlığını ilan ettiği, Azov, Aydar ve Dinyeper taburlarının kolluk gücü sıfatı alarak nasıl beslenip büyütüldüğü ve Rusya’nın 24 Şubat’ta neden Ukrayna’ya harekat başlatma kararını aldığını anlamak açısından yakından bakmaya değer bir isim.
2014’ün şubat ayında darbeyle devrilen eski Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç’in başında olduğu Bölgeler Partisi’nin ana sponsoru ve Ukrayna’dan ayrılana kadar Donbass’ın gayri resmi sahibiydi.
Rinat Ahmetov, 1990’lı yıllarda başta mafya faaliyetleriyle, ardından kamu varlıklarını yağmalayarak büyük bir birikim elde etti.
Geçen yıllarda çeşitli kaynaklar, servetinin 7 ila 12 milyar dolar arasında olduğunu bildirmişti. Ahmetov’un imparatorluğunun iskeletini, System Capital Management (SCM) şirketler grubu altında Metinvest [ülkenin en büyük demir-çelik üreticisi], DTEK [termik santrallerin büyük kısmını elinde tutuyor] ve Ukrayna Medya Grubu oluşturuyor.
19 Mayıs 2014’te Ahmetov, el konulan fabrikalarında çalışan işçilere şöyle seslenmişti:
“Herkese şunu söylemek istiyorum: Yılmayacağız, bizi kimse dizginleyemeyecek. Kendilerine Donetsk Halk Cumhuriyeti diyenler de dahil herkes bunu bilsin. Liderlerinin adlarını bilen var mı? Donbass için ne yapmışlar?”
Ahmetov’un fedaisi olarak Azov Taburu
Mayıs ayında Ruslar, yaklaşık iki ay süren uzun soluklu sokak savaşlarının ardından nihayet Mariupol’de denetimi eline aldı. Mariupol, o zamana kadar neo-Nazi Azov Taburu’nun üssüydü.
Mariupol, dokuz aydır devam eden savaşta belki de en çetin muharebenin geçtiği yerdi; burada dünyanın dört bir yanından neo-Nazileri buyur edip eğittikten sonra ülkelerine geri yollayan Azov Taburu’nun tarihe karışmasında emeği geçenlere tarih şükranlarını sunacaktır.
Azov’un bu kapasiteye nasıl ulaştığı ve dallı budaklı bir neo-Nazi enternasyoneline dönüşürken hangi tulumbadan su çektiğini sormak gerekiyor.
Başlayalım…
Azov’un kurucularından ve komutan yardımcısı Oleg Odnorojenko, 2021’in ocak ayında Ukrayna’nın KRT televizyonuna şu demeci vermişti:
“Azov’un eski lideri Andrey Biletskiy, milletvekili sıfatıyla stratejik varlıkları koruması için Azov Taburu’na resmi bir talepte bulundu.”
Çok geçmeden Odnorojenko’nun bahsettiği bu varlıkların Ahmetov’a ait işletmeler olduğu ortaya çıktı. Odnorojenko, bu “hizmetin” Ahmetov’a ayda 600 bin dolara mal olduğu bilgisini verdi:
“Elbette ki bu işin siyasi bir yönünün olduğunun farkındayız. Açıkçası Ahmetov, bu kadar büyük bir meblağ ödeyerek Azov’dan sadece güvenliğini sağlamasını değil, güçlü bir destek almayı da bekliyordu.”
Odnorojenko, Azov’un kısa süre içinde şantaj ve mafyalığa başladığını da söylemişti. Onlarca işletmenin sahibi Ahmetov’un şuradaki birkaç işletme için bu kadar büyük bir meblağ ödemesi ilk bakışta şaşırtıcı gelebilir ama bir sebebi vardı.
Bir not; Azov Taburu’nun bir diğer finansörü de Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’i bugünlere getiren Yahudi oligark İgor Kolomoyskiy’di.
Metinvest ve Azovstal
Ahmetov, geçen yıllarda Mariupol’de Sovyet döneminden kalma en büyük iki fabrikaya çökmüş ve imparatorluğunun temellerini burada atmıştı.
Esasında Mariupol kentini komple kendi derebeyliğine çevirmişti; mesela Belediye Başkanı Vadim Boyçenko, Ahmetov’un holdingindeki eski üst düzey yöneticilerden biriydi.
Azovstal ve İlyiç demir-çelik fabrikaları, Ahmetov’un Metinvest şirketinin parçasıydı. İlyiç fabrikası, adını Lenin’den almıştı. Ve araya not düşmenin önemli olduğunu düşünüyorum; Azovstal, kent tümüyle temizlendikten sonra Azov Taburu milislerinin yuvalandığı son noktaydı.
Alexander Ermochenko / Reuters
Bu fabrikalar, Ukrayna’daki çelik endüstrisiyinin yaklaşık yüzde 30 ila 40’unu temsil ediyor. Ve Ahmetov’un imparatorluğu, kârının yüzde 80’ini bu fabrikalara borçluydu.
Rakamlar demir-çelik piyasasındaki konjonktüre bağlı olarak değişebilir ama bu iki fabrikanın Ahmetov’un ticaret imparatorluğunun en büyük parçaları oldukları açık.
Her iki fabrikanın da bağlı olduğu Metinvest’in dikey entegre bir şirketler grubu olduğunun her yerde söylenmesi boşuna değil. Yani çelik eritmekten nihai ürünlerin tüketicilere teslimine kadar tüm üretim döngüsü Metinvest bünyesinde gerçekleşiyor.
Ahmetov, bunu yapmak için önce Kiev’deki GOK maden işleme tesisini ve sonra da Azovstal ve İlyiç’i ele geçirmişti. Sonra Avrupa’da fabrikalar kurmaya veya satın almaya başladı. Mariupol’de üretilen levhalar İtalya, Bulgaristan ve Britanya’daki fabrikalara gönderildi.
Bu sayede ürünler “made in Europe” oldu. Böylelikle Ahmetov, vergilerden de yırtmıştı ve Metinvest’in ürünleri Avrupa pazarında çok daha ucuzdu.
Dolayısıyla mayıs ayında Rus kuvvetlerinin Azovstal ve İlyiç’i ele geçirmesi, Ahmetov’un sadece en büyük iki işletmesini kaybetmesi değil, tüm zincirin yok edilmesi anlamına geliyordu.
Metinvest, sonra Avrupa’daki fabrikaların yaşadığı kaybın yakında Çin ve Brezilya’dan gelecek malzemelerle telafi edileceğinin garantisini verdi. Ancak bu elbette Ahmetov’un hep alışık olduğu kâr oranlarına ulaşmasına müsade etmeyecek.
Mariupol’deki üretim, zamanında Sovyetlerin liman yakınına özel olarak inşa ettiği fabrikalarda, ucuz işçilikle, yakın mesafedeki hammaddeyle ve “çevre koruma” prosedürlerinden muaf olarak yapılıyordu. Yasalar, kotalar ve vergiler; her şey Ahmetov’un istediği gibiydi zira bırakın lobicileri, adına çalışan milletvekilleri ve bakan yardımcıları vardı. 2020’de görevde olan Enerji Bakan Yardımcısı Olga Buslavets gibi…
Rusların Mariupol’de muvaffak olmasıyla tüm bu saadet zinciri yerle bir oldu ve Metinvest imparatorluğunun sonu geldi.
Hatta sonu gelen sadece Metinvest değil; rüşvet yiyen vekiller ve bakan yardımcıları, gazeteciler, televizyon ve radyo sunucuları ve “kanaat önderlerinin” yer aldığı devasa imparatorluğun tamamıydı.
Yine de Mariupol’deki bazı gizemler hala çözülmüş değil. Henüz Moskova, sığınaklarda ele geçirilen materyalleri detaylı olarak kamuyla paylaşmadı.
Baba ve oğulları
Süreci yakından takip edenler de belki sorgulamış olabilir; Azov Taburu, mayıs ayında Mariupol’den çekilebilirdi ve bu fırsat hâlâ ellerindeyken Azovstal’ın sığınaklarına girmeyi tercih ettiler. Yani bu hiç mantıklı değildi; 804 militan kuşatıldı ve nihayetinde fabrika imha edildi.
Sonra Ahmetov, adamlarını kurtarmak üzere birkaç umutsuz girişimde bulundu ve Papa’dan BM Genel Sekreteri Guterres’e kadar herkesi seferber etti.
2014’ten beri Azov Taburu elemanlarının Mariupol’de Ahmetov’un maaşlı korumaları olarak çalıştıkları bilgisi de hesaba katılırsa, burada göz yaşartıcı bir “baba-oğul” hikayesine şahit olduk.
Sadece Odnorojenko’nun itirafı değil, başka bilgiler de mevcut. 2014’ün eylül ayında Ahmetov, o dönem Azovstal’ın müdürlüğünü yapan Gürcü asıllı Enver Çkitişvili’ye Azovculara bir dizi silah temin etmesini söyledi.
Silahların listesi: 115 mm U-5TS tank namlusu (2A20) envanter numarası 2387–1 adet; 2388, 2389, 2390 envanter numaralı 100 mm BSZ topu — 3 adet; 125 mm 2A46 tank topu, envanter numarası 2391–1 adet; dört namlulu uçaksavar mermisi AZP 23 mm, envanter numaraları 2392 ve 2393–2 adet; 2394 ve 2395 envanter numaralarına sahip 57 mm kalibreli PTP (3IS2) tabancaları — 2 adet.
Silahların tedarikine “Terörle Mücadele Harekat Bölgesi” (ATO) “M” sektöründen sorumlu Tümgeneral Pavlovsiy aracı olmuştu. Pavlovskiy, bunun Ukrayna İçişleri Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanı ile koordine edildiğini ve silahların teslimatı ilgili nihai kararın Devlet Başkanı Pyotr Poroşenko’nun çağrısının ardından verildiğini belirtti.
Ardından Ahmetov, müdürüne silahları Azov Taburu’na nakletmesi talimatını verdi. Ve silahlar, 12 Eylül 2014’te Azov’un ikinci bölüğünün komutanı Vladimir Şpara’ya teslim edildi. Bu arada silahlar Azovstal’da kaçak olarak üretilmişti.
Mariupol’de bir garip yaygara
Bu yılın şubat ayında Ukraynalı oligarklar ve Bankova arasında garip bir yaygara koptu. Ahmetov, diğer zenginler gibi ocak ayının sonunda ülkeyi terk etmişti.
15 Şubat’ta Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, olikarkların tamamına ülkeye geri dönme çağrısı yaptı.
Hemen ertesi gün Ahmetov Ukrayna’ya geldi ve aynı gün Mariupol’de Zelenskiy ile görüştü. Sonrasında “Cenevre ve Londra’da görüşmeler yapmak üzere” tekrar yurt dışına çıktı.
23 Şubat’ta tekrar Ukrayna’ya geldi ve Zelenskiy, Ahmetov ve Viktor Pinçuk’un da aralarında bulunduğu 50 sermayedarla toplantı yaptı. Ve bir kişi eksikti; o da koronavirüse yakalandığı için gelemeyen İgor Kolomoyskiy’di. Kolomoyskiy elbette Ukrayna’daydı; Ukrayna, Kıbrıs ve İsrail olmak üzere üç pasaportu ve İsviçre’de oturma izni var ama ABD’de hakkında çıkarılan yakalama kararı ayağına dolanabilir.
Mesele neydi? Zelenskiy ve Ahmetov’u 16 Şubat’ta Mariupol’de alelacele görüştüren şey neydi? Ya da orada ne görmeli?
Zelenskiy, Ahmetov’u çocuk gibi ayağına çağırdı ama bu davet tüm ülkeye duyurulamadı. Olağanüstü bir durum vardıysa Kiev’de buluşmaları gerekirdi.
Ahmetov, daha sonra görüşmenin konusunun ülkeye sunulacak yardımla alakalı olduğunu ve şirketinin 1 milyar grivnalık vergisini peşin ödeyeceğini açıkladı. Fakat bunu yurt dışından telefonla da halledebilirdi.
Sırf bunun için alelacele Cenevre’den Mariupol’e geçmesi şaibeliydi. Bir şeye birlikte ve acilen bakmaları gerekiyordu. Azovstal’da toplu mezarlar mı vardı mesela?
Orada pek çok sırrın olduğu aşikar. SCM İletişim Direktörü Natalya Yemçenko, 11 Mayıs’ta Kyiv Post’a verdiği mülakatta Mariupol’den sadece 156 kişinin tahliye edilebildiğini söylemişti. Azovstal’da olanlara da yiyecek, su ve jeneratör tedarik edilmişti:
“2014 yılından itibaren sığınakları restore etmeye başladık. System Capital Management, insanların Azovstal’ın bodrum katlarında haftalarca kalabilmesi için gereken altyapıyı oluşturdu.”
Bu ifadeler çok kulak tırmalıyor. Sığınakları sekiz yıldır hazırlıyorlar ve bunların sırf fabrikada çalışan işçiler için yapıldığını düşünmek saflık olur.
Mariupol havaalanındaki meşhur kütüphaneye benzer şekilde Ukrayna Güvenlik Teşkilatı’nın (SBU) kendine burada gizli bir hapishane tahsis ettiğine dair söylentiler çıkmıştı. Ya da NATO’ya ait gizli bir bölme vardır? Bu kulağa daha mantıklı geliyor.
İddialardan biri, Azovstal’ın ABD’nin Ukrayna’daki biyolaboratuvar françayzının parçası olduğu ve burada insanlar üzerinde deneylerin yapıldığı yönündeydi. Bu spekülasyon elbette Batı basınında gülünç karşılanmıştı.
Ancak şubat ayının ortasında Zelenskiy ile mal sahibi Ahmetov’u oraya getiren şeyin ne olduğunu henüz söyleyen yok.
Şimdilik Donetsk Halk Cumhuriyeti lideri Denis Puşilin’in danışmanı İgor Kimakovskiy’in sözlerine kulak vermekle kalalım:
“2014’ten bu yana Berdyansk-Mariupol aglomerasyonunda tam teşekküllü istihbarat ağı oluşturuldu. Bunlar arasında Ukrayna Güvenlik Servisi (SBU) çalışanlarına danışmanlık yapan eğitmenler de vardı. Bana karşı soruşturma yürütülen Mariupol SBU binasının arazisindeyken, Mariupol’deki CIA personellerinden birini bizzat gördüm. Bildiğim kadarıyla Alman, Fransız, İngiliz ve Amerikan istihbarat servislerinin temsilcileri vardı. Kendi kaynaklarımdan edindiklerim bunlar… Ukrayna Silahlı Kuvvetleri ve taburlar, konutları ve sosyal tesisleri müstahkem alan olarak kullandı. Daha dün Mariupol’deydim ve bölge sakinleri bana konutlara havan toplarının, keskin nişancıların ve hedef gözetleyicilerin yerleştirildiğini söyledi. Bunlar Şevçenko Bulvarı ile Metallurgov Bulvarı’nın kesiştiği yerde; sözümona ilk savunma hattı. İnsanları üst katlardan tahliye ettiler, oralara silah koydular sonra silahları yerleştirdikleri katları mayınladılar ve gittiler. Bu, Batılı istihbarat teşkilatlarının eğitmenlerinin yardımıyla üzerinde çalışılan operasyonel planlardan sadece biri.”
Ben 7 mi demiştim? Pardon 4’e o indi. Ahmetov’un ne durumda olduğuna gelelim.
Ya şimdi?
2019’dan 2022’ye kadar Ahmetov’un serveti istikrarlı olarak arttı; 2019’da 5,2 milyar, 2020’de 6,1 milyar, 2021’de 7,5 milyar ve Ocak 2022’de 11,7 milyar dolar.
Mariupol harbi Ahmetov’un devasa kayıplar yaşamasına neden oldu ve serveti 4,6 milyar dolara geriledi. Bilgiler Forbes dergisine ait. Bu ayrıca demir cevheri veya çeliğin dünya pazarlarında satıldığı fiyata bağlı olarak yükselir ya da erir.
Bir süre önce Ahmetov, Azovstal ve İlyiç fabrikaları için Rusya’ya 17–20 milyar dolarlık tazminat davası açacağını duyurdu. Yani tüm imparatorluğunun neredeyse üç katı bir para istiyor.
Ne tesadüf ki Zelenskiy de Ukrayna ekonomisinin tamamının 12 milyar dolar zarar gördüğünü iddia ediyor. Forbes da 24 Şubat’tan bu yana tüm Ukraynalı oligarkların kayıplarının 10 milyar dolar olduğunu tahmin ediyor.
Evet, savaşın en büyük kaybedenleri Ahmetov ve ortağı Vadim Novinskiy. Cümle alemi Ahmetov’un zararını tazmin etmek için seferber ediyorlar desek çok da yanlış olmaz.
Ve Ahmetov neden tüm varlıklarının değerinin yaklaşık üç katı bir miktar belirtiyor? Hayal gücünün sınırı yok.
Asıl soru Ahmetov’un Azovstal ve İlyiç’i nasıl satın aldığı. Bu hikayeler son derece kafa karıştırıcı ve belirsiz. Fabrikalar anonim şirketlere dönüştü, ardından giderek daha fazla ek hisse ihracı oldu.
Sonuç olarak Ahmetov, İlyiç fabrikasını 2009’da 239 milyon grivnaya satın aldı. 8’e 1 kur hesabıyla fiyat yaklaşık 30 milyon dolar çıkıyor. Fabrikanın meşhur müdürü Vladimir Boyko, bu soyguna sonuna kadar direnmişti, hatta devlet başkanı ve başbakana dilekçeler yazdı ama nafileydi.
Boyko’ya göre bunun adı düpedüz yağmaydı; İlyiç’in hisselerine el konuldu ve dört Kıbrıslı şirket tarafından zorla satın alındı.
Bu arada Ahmetov, kaderin cilvesini çoktan gördü. 2013’teki 22,5 milyar dolar serveti 2017’de oldu 3,5 milyar dolar. O yıllarda günde 100 milyon kaybediyordu. Bunun başlıca nedeni metal piyasasındaki durumdu.
Mariupol muharebeleri Ukrayna’nın Koç’unun sonunu getirdi. Diğerlerinin de azalarak bitmesi dileğiyle. (emrekose.substack.com)