Seymour Hersh'ten al haberi: ABD, Kuzey Akım boru hatlarını nasıl yok etti?
Çevirmenin notu: Pulitzer ödüllü gazeteci Seymour Hersh, Vietnam Savaşı’ndan bu yana Amerikan yönetiminin faili olduğu suçların çoğunu ifşa eden isim. 1969’da Vietnam Savaşı esnasında Amerikan ordusu tarafından işlenen savaş suçlarını ortaya çıkardıktan sonra dünyaca tanındı. Irak işgalinde Ebu Gureyb hapishanesindeki işkence uygulamalarını haber yaptı yaptı ve daha sonra Usame Bin Ladin’in öldürülmesinin ardındaki hikâyenin ne olduğunu yazan ilk gazeteci oldu. Yakın dönemde Hersh, Bush ve Obama yönetimlerindeki koltuk kavgalarını yazmıştı. Hersh, Amerikan müesses nizamınca makbul görünmeyen medya mensuplarının başında geliyor, buna dair kendi ifadeleri: “Beni seven herhangi bir başkan olmadı. İltifat olarak alıyorum.” Bu başkanlara belli ki Biden da eklendi; zira Hersh, son blog post’unda delilden zanlıya giderek Kuzey Akım boru hatlarını hedef alan sabotajın failini, olayın tüm detaylarıyla ortaya çıkarmış. Naçizane, olaydan bir hafta sonra şöyle bir yazı yayımlamıştım, meraklısı için bilgilendirici olabilir.
ABD, Kuzey Akım boru hattını nasıl imha etti?
Seymour Hersh — 8 Şubat 2023
New York Times, bunu “gizem” olarak nitelendirdi ama ABD’nin yaptığı şey, şimdiye dek gizli tutulan örtülü bir deniz harekâtıydı.
ABD Donanmasının Dalış ve Kurtarma Merkezini adı kadar muğlak bir lokasyonda bulmak mümkün; bir zamanlar Alabama sınırının 70 mil güneyinde, Florida’nın güneybatı uzantısında bulunan tatil kenti Panama City’nin kırsal kesimindeydi. Merkezin bulunduğu tesis, konumu kadar sıradan olan, Chicago’nun batı yakasındaki bir meslek lisesi görünümüne sahip, 2. Dünya Savaşından kalma kasvetli beton bir yapı. Şu anda dört şeritli olan yolun karşısında madeni parayla çalışan bir çamaşırhane ve dans okulu var.
Merkez, onlarca yıldır yüksek vasıflı derin su dalgıçlarını eğitiyor; bu dalgıçlar, bir kez dünya çağındaki Amerikan askeri birliklerine atandıktan sonra iyi işler çıkarabilecek teknik dalış yapma becerisine sahipler: Buna limanları ve sahilleri enkazdan ve patlamamış mühimmattan temizlemek için C4 patlayıcıları kullanmak, ayrıca yabancı petrol petrol platformlarını havaya uçurmak, deniz altı enerji santrallerinin giriş valflerini tıkamak, önemli nakliye kanallarındaki kilitleri yok etmek gibi kötü şeyler de dahil. Amerika’nın en büyük ikinci kapalı havuzuna sahip olan Panama City’nin merkezi, geçen yaz Baltık Denizi yüzeyinin 260 fit altında yapmalarına imkân tanınan şeyi başarıyla yerine getirmiş olan, dalış okulunun en iyi ve en sinsi mezunlarını görevlendirmek için mükemmel bir yerdi.
Operasyonel planlama hakkında doğrudan bilgiye vakıf bir kaynağa göre, geçen yılın haziran ayında, yaz ortasında BALTOPS-22 olarak bilinen ve geniş çapta duyurulan NATO tatbikatı kisvesi altında faaliyet gösteren donanma dalgıçları, üç ay sonra dört Kuzey Akım borusundan üçünü yok eden uzakta kumandalı patlayıcıları yerleştirdiler.
Tamamı Kuzey Akım-1 olarak bilinen boru hatlarından ikisi, on yıldan fazla bir süredir Almanya’ya ve Batı Avrupa’nın büyük bir kısmına ucuz Rus doğalgazı tedarik ediyordu. Kuzey Akım-2 adı verilen ikinci bir boru hattı daha inşa edilmişti ancak henüz faaliyete geçmemişti. Şimdi Rus birlikleri Ukrayna sınırına yığılırken ve Avrupa’da 1945’ten beriki en kanlı savaş yaklaşırken Başkan Joseph Biden, boru hatların Vladimir Putin’in doğalgazı siyasi ve bölgesel emelleri için silaha dönüştürme aracı olarak göstermeye başladı.
Beyaz Saray Sözcüsü Adrienne Watson, e-posta yoluyla kendinden yorum talep edilmesinin ardından “Bu uydurma ve tamamen kurgu” dedi. Merkezi İstihbarat Teşkilatı Sözcüsü Tammy Thorp da benzer bir şekilde şunları yazdı: “Bu iddia tamamen ve düpedüz uydurma.”
Biden’ın boru hatlarını sabote etme kararı, Washington’un ulusal güvenlik ekibi içinde bu hedefe en iyi şekilde nasıl ulaşılacağı konusunda dokuz aydan uzun süren, son derece gizli ve git gelli tartışmaların ardından geldi. Mesele büyük ölçüde misyonun gerçekleştirip gerçekleştirilmemesi değil, failin kim olduğuna dair açık bir ipucu olmadan nasıl yerine getirileceğiydi.
Merkezin Panama City’deki çetin mi çetin dalış okulunun mezunlarına güvenmek için hayati bir bürokratik gerekçe mevcuttu. Dalgıçların tamamı donanmadandı ve gizli operasyonları önceden Kongre’ye rapor etmekle ve Senato ve Temsilciler Meclisi liderliğine — nam-ı diğer sekizli çete — bilgi vermekle yükümlü ABD Özel Harekât Komutanlığına mensup değillerdi. Biden yönetimi, planlama 2021’in sonlarında ve 2022’nin ilk aylarında yapıldığı için sızıntıları önleme konusunda elinden geleni ardına koymuyordu.
Başkan Biden ve dış politika ekibi — Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, Dışişleri Bakanı Tony Blinken ve Dışişleri Bakanlığı Siyasi Müsteşarı Victoria Nuland — uzun yıllar boyunca, yan yana uzanan ve Rusya’nın kuzeydoğusunda, Estonya sınırına yakın iki ayrı limandan Baltık Denizi’nin 750 mil altında, Danimarka’nın Bornholm adasının yakınından geçerek Almanya’nın kuzeyinde son bulan bu iki bor hattına karşı düşmanlıklarını yüksek sesle ve istikrarlı bir şekilde dile getirmişlerdi.
Ukrayna’dan geçme zaruretini ortadan kaldıran direkt hat, Alman ekonomisine mükafattı; fabrikalarını çalıştırmaya ve evlerini ısıtmaya yetecek kadar ucuz Rus doğalgazı bolluğuna sahip oldular ve Alman distribütörleri de ihtiyaç fazlası gazı Batı Avrupa’ya satma imkânı buldu. Yönetimin ipliğini pazara çıkarma riski taşıyan bir eylem ABD’nin Rusya ile doğrudan çatışmayı en aza indirme vaatlerini ihlal edecekti. Gizlilik şarttı.
Kuzey Akım-1, faaliyete geçtiği ilk günlerden beri Washington ve onun Rusya düşmanı ortakları tarafından Batı hegemonyasına yönelik tehdit olarak algılandı. Ardındaki holding şirketi Nord Stream AG, Putin’in esareti altında olduğu bilinen oligarkların hâkim olduğu hissedarlar için muazzam karlar üreten halka açık Rus şirketi Gazprom ile ortaklaşa 2005 yılında İsviçre’de kuruldu. Gazprom, şirketin yüzde 51’ini kontrol ederken biri Fransa’da, biri Hollanda’da ve ikisi Almanya’da olmak üzere dört Avrupalı enerji firması, hissenin geri kalan yüzde 49’unu paylaşıyordu ve ucuz doğalgazın Almanya ve Batı Avrupa’daki yerli distribütörlere satışını kontrol etme hakkına sahipti. Gazprom’un kârı Rus hükümetiyle paylaşılıyor ve bazı yıllarda devletin gaz ve petrol gelirlerinin Rusya’nın yıllık bütçesinin yüzde 45’ini bulduğu tahmin ediliyordu.
Amerika’nın siyasi kaygıları gerçekçiyi; Putin, artık fazladan ve fazlaca ihtiyaç duyulan büyük bir gelir kaynağına sahip olacaktı ve Almanya ile Batı Avrupa’nın geri kalanı, Avrupa’nın Amerika’ya olan bağımlılığını azaltırken Rusya tarafından sağlanan düşük maliyetli doğalgaza bağımlı hale gelecekti. Aslında mesele tam olarak buydu. Pek çok Alman, Kuzey Akım-1’i eski Şansölye Willy Brandt’in savaş sonrası Almanya’nın kendisini ve İkinci Dünya Savaşı’nda yıkıma uğrayan öbür Avrupa ülkelerini, diğer teşebbüslerin yanı sıra müreffeh bir Batı Avrupa pazarını ve ticaret ekonomisini beslemek üzere ucuz Rus gazını kullanarak eski haline getirmesini sağlayacak meşhur Ostpolitik teorisinin kurtuluşunun bir parçası olarak gördü.
NATO ve Washington’a göre Kuzey Akım-1 gerektiği kadar tehlikeliydi ama yapımı 2021’nin eylül ayında tamamlanan Kuzey Akım-2, Alman düzenleyici kurumları tarafından onaylanırsa Almanya ve Batı Avrupa’ya sunulacak ucuz gaz miktarını iki katına çıkaracaktı. İlki gibi ikinci boru hattı da Almanya’nın yıllık tüketiminin yüzde 50’sinden fazlasını karşılayacak kadar gaz sağlayacaktı. Biden yönetiminin saldırgan dış politikasının da yardımıyla Rusya ile NATO arasındaki gerilim sürekli tırmanıyordu.
Kuzey Akım-2’ye dönük muhalefet, 2021’in ocak ayında Biden’ın göreve başlamasının arifesinde Senato’da Teksaslı Ted Cruz’un başını çektiği Cumhuriyetçilerin Blinken’in dışişleri bakanlığının onaylandığı oturumda ucuz Rus gazının oluşturduğu siyasi tehdidi defalarca kez gündeme getirmesiyle yeniden alevlendi. O zamana kadar fikir birliği içindeki Senato, Blinken’in ifadesiyle “[boru hattını] rayından çıkaran” yasayı başarıyla geçirmişti. O dönemde Angela Merkel başkanlığındaki Alman hükümetinden ikinci boru hattının faaliyete geçmesi için muazzam bir siyasi ve ekonomik baskı gelecekti.
Biden Almanlara karşı gelecek miydi? Blinken “Evet” dedi, ancak yeni Başkan’ın “görüşlerinin ayrıntılarını tartışmadığını” da sözlerine ekledi. Blinken, “Kuzey Akım-2’nin kötü bir fikir olduğuna dair güçlü inancını biliyorum. Almanya da dâhil olmak üzere dostlarımızı ve ortaklarımızı bu konuda ilerlememeye ikna etmek için elimizdeki tüm ikna edici araçları kullanmamızı isteyeceğini biliyorum” diye konuştu.
Birkaç ay sonra, ikinci boru hattının inşası tamamlanmak üzereyken Biden göz kırptı. Mayıs ayında çarpıcı bir dönüşle Nord Stream AG’ye yönelik yaptırımlardan feragat etti ve Dışişleri Bakanlığı’ndan bir yetkili, boru hattını yaptırımlar ve diplomasi yoluyla durdurmaya çalışmanın “her zaman uzak bir ihtimal” olduğunu kabul etti. Perde arkasında yetkililerin, o sırada Rus işgali tehdidiyle karşı karşıya olan Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’e bu hamleyi eleştirmemesi yönünde telkinde bulunduğu bildirildi.
Bundan çabucak sonuç alındı. Cruz’un başını çektiği Senato Cumhuriyetçileri, Biden’ın tüm dış politika adaylarına engel oldular ve yıllık savunma tasarısının geçmesin aylarca, sonbaharın ortalarına kadar ertelediler. Daha sonra Politico, Biden’ın ikinci Rus boru hattı konusundaki geri adımını “Biden’ın ajandasını, Afganistan’daki kaotik çekilmeden belki de daha fazla tehlikeye sokan tek karar” olarak nitelendirdi.
Yönetim, kasım ayının ortasında Alman enerji düzenleyicilerinin ikinci Kuzey Akım boru hattının onayını askıya almasıyla krizin ertelenmesine rağmen bocalıyordu. Boru hattının askıya alınmasının Almanya ve Avrupa’da, Rusya ile Ukrayna arasında savaş ihtimalinin artmasıyla da istenmeyecek soğuk bir kışa neden olacağı endişesiyle doğalgaz fiyatları birkaç gün içinde yüzde 8 arttı. Almanya’nın yeni seçilen şansölyesi Olaf Scholz’un tutumu Washington açısından net değildi. Aylar önce Afganistan’ın düşmesinin ardından Scholz, Prag’da yaptığı açıklamada Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Avrupa’nın daha özerk bir dış politika benimsemesi çağrısını ve Washington’a ve onun kurnaz olarak nitelediği eylemlerine daha az bel bağlama yönündeki açık tavsiyesini açıktan desteklemişti.
Tüm bunlar olurken Rus birlikleri, Ukrayna sınırında istikrarlı ve kaygı verici biçimde yığınak yapıyordu ve aralık ayının sonunda 100 binden fazla asker Belarus ve Kırım’dan taarruz başlatmak üzere pozisyon almıştı. Blinken’in bu asker sayısının “kısa süre içinde iki katına çıkabileceği” yönündeki değerlendirmesi de dahil, Washington’da teyakkuz artıyordu.
Yönetimin dikkati bir kez daha Kuzey Akım’a odaklanmıştı. Avrupa, ucuz doğalgaz için boru hatlarına bağımlı kaldığı sürece Washington, Almanya gibi ülkelerin Ukrayna’ya Rusya’yı alt etmek için ihtiyaç duyduğu para ve silahları sağlama konusunda isteksiz davranacağından korkuyordu.
Tam da bu tedirgin zamanda Biden, Jake Sullivan’a bir plan oluşturması için kurumlar arası bir grubu bir araya getirme yetkisi verdi.
Tüm seçenekler masada olacaktıysa da sadece bir tanesi öne çıkacaktı.
Planlama
2021’in aralık ayında ilk Rus tanklarının Ukrayna’ya girmesinden iki ay önce Jake Sullivan, yeni kurulan görev gücüyle — Genelkurmay, CIA, dışişleri ve hazine bakanlıklarından isimler — bir toplantı yaptı ve Putin’in yaklaşan işgaline nasıl karşılık verileceğine dair tavsiyeler istedi.
Bu, Beyaz Saray’ın yanında olan ve aynı zamanda Başkan’ın Dış İstihbarat Danışma Kurulunun (PFIAB) da merkezi olan Eski Yönetim Ofisi Binası’nın en üst katındaki güvenli odada yapılacak çok gizli toplantıların ilki olacaktı.
Alışıldık ileri geri konuşmaların sonunda çok önemli bir ön soru ortaya çıktı: Grup tarafından Başkan’a iletilen tavsiye geri döndürülebilir miydi? Örneğin yaptırım katmanları ve para birimi kısıtlamaları gibi. Yoksa aksi mi geçerliydi? Yani geri alınamayacak kinetik eylemler.
Süreç hakkında doğrudan bilgi sahibi olan kaynağa göre katılımcılar açısından açık olan şey, Sullivan’ın grubun iki Kuzey Akım boru hattının imhası konusunda bir plan hazırlamasını amaçladığı ve Başkan’ın arzusunu yerine getirdiği.
Soldan sağa AKTÖRLER: Victoria Nuland, Anthony Blinken ve Jake Sullivan.
Sonraki birkaç toplantıda katılımcılar, saldırı alternatiflerini ele aldılar. Donanma, boru hattına doğrudan saldırmak için yeni hizmete giren bir denizaltıyı kullanmayı önerdi. Hava Kuvvetleri uzaktan patlatılabilecek gecikmeli fünyeli bombalar atmayı öne sürdü. CIA, yapılacak şey ne olursa olsun gizli kalması gerektiğini savunuyordu. İşin içindeki herkes tehlikenin farkındaydı. Kaynak, “Bu çocuk oyuncağı değil. Eğer saldırının izi ABD’ye kadar sürülebilecek olursa bu bir savaş eylemi kabul edilir” dedi.
O dönem CIA, Obama yönetiminde dışişleri bakan yardımcısı olarak görev yapmış, yumuşak başlı eski Rusya Büyükelçisi William Burns tarafından yönetiliyordu. Burns hızlı bir şekilde, geçici üyeleri arasında donanmanın Panama City’deki derin deniz dalgıçlarının yapabileceklerine aşina olan birinde bulunduğu, teşkilat içi bir çalışma grubu yetkilendirdi. Sonraki birkaç hafta içinde CIA’in çalışma grubunun üyeleri, boru hattı üzerinde patlama gerçekleştirmek üzere derin deniz dalgıçlarının kullanılacağı gizli bir operasyonun planını hazırlamaya başladılar.
Buna benzer bir şey daha önce de yapılmıştı. 1971 yılında Amerikan istihbarat teşkilatları, henüz açıklanmayan kaynaklardan Rus Donanmasının iki önemli birliğinin Rusya’nın Uzak Doğu kıyısındaki Ohotsk Denizi’ne gömülü bir denizaltı kablosu aracılığıyla iletişim kurduğunu öğrenmişti. Kablo, bölgesel bir donanma komutanlığını Vladivostok’taki anakara karargahına bağlıyordu.
Merkezi İstihbarat Teşkilatı ve Ulusal Güvenlik Teşkilatı casuslarından oluşan ve özenle seçilen bir ekip, Washington bölgesinde bir yerde gizli bir şekilde toplanmış ve donanma dalgıçları, modifiye edilmiş denizaltılar ve bir derin denizaltı kurtarma aracı kullanarak, uzun deneme ve yanılmalardan sonra Rus kablosunun yerini tespit etmeyi başaran bir plan üzerinde çalışmıştı. Dalgıçlar kabloya sofistike bir dinleme cihazı yerleştirerek Rus trafiğini başarıyla yakalamış ve bant sistemine kaydetmişti.
NSA, irtibat bağlantılarının güvenliğinden emin olan üst düzey Rus donanma subaylarının meslektaşlarıyla şifreleme olmadan görüşme yaptıklarını öğrenmişti. Kayıt cihazının ve kasetinin her ay değiştirilmesi gerekiyordu ve proje on yıl boyunca mutlu mesut devam etmişti, ta ki Ronald Pelton adında 44 yaşında Rusça bilen bir sivil NSA teknisyeni tarafından ifşa edilene kadar. Operasyonla ilgili ifşaatları için Ruslar tarafından kendisine sadece 5 bin dolar ödenmiş, ayrıca sağladığı ve hiçbir zaman kamuoyuna açıklanmayan diğer operasyonel veriler için de 35 bin dolar ödeme almıştı.
Kod adı Ivy Bells olan bu sualtı başarısı yenilikçi ve riskliydi ve Rus Donanmasının niyetleri ve planlaması hakkında epey değerli istihbaratlar sağladı.
Kurumlar arası grup, yine başta CIA’in gizli derin deniz saldırısı konusundaki hevesine şüpheyle yaklaşmıştı. Cevaplanmamış çok fazla soru vardı. Rus Donanması, Baltık Denizi sularında yoğun bir şekilde devriye geziyordu ve dalış operasyonunda siper olarak kullanılabilecek hiçbir petrol kulesi yoktu. Dalgıçların görev için eğitim almak üzere Rusya’nın doğalgaz yükleme limanlarının hemen karşısındaki Estonya’ya gitmeleri gerekecek miydi? Teşkilata “Bu çok zor olur” denildi.
Kaynak, “Tüm bu entrikalar esnasında CIA ve Dışişleri Bakanlığı’ndaki bazı çalışanlar ‘Bunu yapmayın’ diyordu. ‘Bu aptalca ve ortaya çıkarsa siyasi bir kâbus olur’ diyorlardı” ifadelerini kullandı.
Bununla beraber 2022 yılının başlarında CIA çalışma grubu, Sullivan’ın kurumlar arası grubuna bir rapor sundu: “Boru hatlarını havaya uçurmanın bir yolunu bulduk.”
Sonrasında yaşananlar ise şaşırtıcıydı. 7 Şubat’ta Rusya’nın kaçınılmaz görünen Ukrayna işgalinden üç haftadan az bir süre önce Biden, Beyaz Saray’daki ofisinde bir süre tereddüt ettikten sonra artık kesin olarak Amerikan takımında yer alan Alman Şansölyesi Olaf Scholz ile bir araya geldi. Devamındaki basın toplantısında Biden, meydan okurcasına şunları söyledi: “Eğer Rusya işgal ederse, Kuzey Akım-2 diye bir şey kalmayacak. Buna bir son vereceğiz”.
20 gün önce Müsteşar Nuland, Dışişleri Bakanlığı brifinginde aynı mesajı vermiş ve bu, basında çok az yer bulmuştu. Bir soru üzerine “Bugün size karşı çok açık olmak istiyorum. Eğer Rusya Ukrayna’yı işgal ederse, Kuzey Akım-2 öyle ya da böyle ilerleyemeyecektir” demişti.
Boru hattı görevinin planlanmasına dahil olanlardan bazıları, dolaylı atıflar olarak gördükleri bu vaziyet karşısında dehşete düşmüşlerdi.
Kaynak, “Tokyo’da yere bir atom bombası koymak ve Japonlara bunu patlatacağımızı söylemek gibiydi. Plan, alternatiflerin işgalden sonra uygulanması ve kamuoyuna duyurulmamasıydı. Biden ya bunu anlamadı ya da hesaba almadı” diye konuştu.
Biden ve Nuland’ın boşboğazlığı, eğer durum buysa bazı planlamacıları hüsrana uğratmış. Fakat aynı zamanda bir fırsat da yarattı. Kaynağa göre CIA’in bazı üst düzey yetkilileri boru hattını havaya uçurmanın “artık gizli bir alternatif olarak değerlendirilemeyeceğini zira Başkan’ın bunu nasıl yapacağımızı bildiğini açıkladığını” gördü.
Kuzey Akım 1 ve 2’yi havaya uçurma planı aniden, Kongre’nin bilgilendirilmesini gerektiren gizli bir operasyondan, ABD’nin askeri desteğiyle çok gizli bir istihbarat operasyonu olarak kabul edilen bir operasyona indirgendi.
Kaynak, “Artık operasyonu mevzuat uyarınca Kongre’ye bildirmek konusunda yasal bir zorunluluk yoktu. Artık tek yapmaları gereken işi yapmaktı ama bu yine de gizli olmak zorundaydı. Ruslar Baltık Denizi’ni çok iyi gözetliyordu” diye açıkladı.
Çalışma grubu mensuplarının Beyaz Saray ile doğrudan teması yoktu ve Başkan’ın söylediklerinde ciddi olup olmadığını, yani görevin artık devam edip etmeyeceğini öğrenmek için sabırsızlanıyorlardı. Kaynak, şunu anımsıyor: “Bill Burns geri geldi ve ‘Yapın’ dedi.”
“Norveç Donanması, Danimarka’nın Bornholm Adası’nın birkaç mil açığındaki sığ suda doğru noktayı bulmakta gecikmedi…”
Operasyon
Norveç görev için mükemmel bir yerdi.
Doğu-Batı krizinin yaşandığı son birkaç yılda ABD ordusu, batı sınırı Kuzey Atlantik Okyanusunda 1400 mil boyunca uzanan ve Kuzey Kutup Dairesinin üzerinde Rusya ile birleşen Norveç’teki varlığını büyük ölçüde genişletti. Pentagon, Norveç’teki Amerikan deniz ve hava kuvvetleri tesislerinin iyileştirilmesi ve genişletilmesi için yüz milyonlarca dolar yatırım yaparak, yereldeki bazı tartışmalara rağmen ücretli işler ve sözleşmeler oluşturdu. Bu yeni çalışmalar arasında en önemli olanı, kuzeyde Rusya’nın derinliklerine nüfuz edebilen gelişmiş bir yapay açıklıklı radar vardı ve tam da Amerikan istihbarat teşkilatlarının Çin’deki bir dizi uzun menzilli dinleme alanına erişimini kaybettiği esnada devreye girdi.
Yılladır yapım aşamasında olan ve yakın zamanda yenilenen bir Amerikan denizaltı üssü faaliyete geçmişti ve artık daha fazla Amerikan denizaltısı, 250 mil doğudaki Kola Yarımadası’nda bulunan büyük Rus nükleer üssünü izlemek ve gözetlemek için Norveçli meslektaşlarıyla yakın işbirliği içinde çalışabiliyordu. Amerika, ayrıca Norveç’in kuzeyindeki hava üssünü büyük ölçüde genişletti ve Norveç hava kuvvetlerine Rusya’ya yönelik uzun mesafeli casusluk faaliyetlerini güçlendirmek için Boeing yapımı P8 Poseidon devriye uçaklarından oluşan bir filo teslim etti.
Buna karşılık Norveç hükümeti, geçen kasım ayında Tamamlayıcı Savunma İşbirliği Anlaşmasını (SDCA) kabul ederek liberalleri ve parlamentodaki bazı ılımlıları öfkelendirdi. Yeni anlaşma uyarınca ABD’nin hukuk sistemi, Kuzey’deki belirli “mutabık kalınmış bölgelerde”, üs dışında suç işlemekle suçlanan Amerikan askerlerinin yanı sıra üsteki çalışmalara müdahale etmekle suçlanan ya da bundan şüphelenilen Norveç vatandaşları üzerinde de yargı yetkisine sahip oldu.
Norveç, 1949 yılında, Soğuk Savaş’ın ilk günlerinde kabul ettiği NATO Antlaşması’nın ilk imzacılarından biriydi. Bugün NATO’nun en üst düzey komutanı, 2014 yılında ABD’nin desteğiyle ittifaktaki en üst düzey göreve gelmeden önce sekiz yıl boyunca Norveç’in başbakanı olarak görev yapan ve yeminli bir anti-komünist olan Jens Stoltenberg. Putin ve Rusya ile alakalı her konuda sert tavırlar sergileyen ve Vietnam Savaşı’ndan bu yana Amerikan istihbarat camiasıyla işbirliği yapıyordu. O zamandan beri kendisine koşulsuz bir güven söz konusu. Kaynak, “ABD’nin eline oturan bir eldiven” yorumunu yaptı.
Planlamacılar, Washington’a döndüklerinde Norveç’e gideceklerini biliyorlardı. Kaynak, “Ruslardan nefret ediyorlardı ve Norveç Donanması, son derece kârlı derin deniz petrol ve gaz aramalarında nesiller boyu deneyime sahip mükemmel denizciler ve dalgıçlarla doluydu” dedi. Ayrıca onlara görevi gizli tutuma konusunda da güvenilebilirdi. [Norveçlilerin başka çıkarları da olabilirdi. Kuzey Akım’ın yok edilmesi — eğer Amerikalılar bunu başarabilirlerse — Norveç’in kendi doğalgazını Avrupa’ya daha çok satmasını sağlayacaktı.]
Mart ayında ekibin birkaç mensubu Norveç İstihbarat Teşkilatı ve Deniz Kuvvetleriyle görüşme üzere Norveç’ gitti. Ana meselelerden biri, patlayıcıları yerleştirmek için Baltık Denizi’nin tam olarak neresinin en iyi lokasyon olduğuydu. Her biri ikişer boru hattı setine sahip olan Kuzey Akım 1 ve 2, Almanya’nın uzak kuzeydoğusundaki Greifswald limanına doğru uzanırken yolun büyük bir kısmında bir milden biraz daha uzun bir mesafe ile birbirinden ayrılıyordu.
Norveç Donanması, Danimarka’nın Bornholm Adası’nın birkaç mil açığında, Baltık Denizi’nin sığ sularında doğru noktayı bulmakta gecikmedi. Boru hatları, sadece 260 fit derinlikteki deniz tabanı boyunca, bir milden fazla aralıklarla uzanıyordu. Norveç’in Alta sınıfı mayın avcısından yola çıkan dalgıçlar, tanklarındaki oksijen, nitrojen ve helyum karışımıyla dalacak ve beton koruyucu kapakları olan dört boru hattına şekillendirilmiş C4 patlayıcılar yerleştireceklerdi. Zahmetli, zaman alan ve tehlikeli bir iş olacaktı ama Bornholm açıklarındaki suların başka bir avantajı daha vardı: Dalış misyonu çok daha zorlaştıracak büyük gelgit akıntıları yoktu.
Ufak bir araştırma yaptıktan sonra Amerikalılar da işe dahil oldu.
Bu noktada donanmanın Panama City’deki karanlık derin dalış grubu bir kez daha devreye girdi. Kursiyerleri Ivy Bells’e katılan Panama City’deki derin deniz okulları, genellikle bir deniz piyadesi, savaş pilotu ya da denizaltıcı olarak atanma şerefini arayan Annapolis’teki Deniz Harp Okulu’nun seçkin mezunları tarafından hazzedilmeyen ücra bir yer olarak görülüyor. Eğer birinin “Kara Pabuç” — yani daha az arzu edilen su üstü gemi komutanlığı üyesi — olması gerekiyorsa, her zaman en azından destroyer, kruvazör veya amfibi gemilerde görev olur. Albenisi en az olanı da mayın savaşı. Dalgıçları asla Hollywood filmlerinde ya da popüler dergilerin kapaklarında görünmez.
Kaynak, “Derin dalış vasıflarına sahip en iyi dalgıçlar sıkı bir topluluktur; sadece en iyi olanlar operasyonlara dahil edilir ve Washington’daki CIA’e çağrılmaya hazır olmaları söylenir” diye konuştu.
Norveçliler ve Amerikalıların aklında bir yer ve ellerinde görevliler vardı ama başka bir kaygı daha vardı: Bornholm açıklarındaki sularda gerçekleşecek olağandışı herhangi bir sualtı faaliyeti, bunu rapor edebilecek olan İsveç ya da Danimarka donanmalarının dikkatini çekebilirdi.
Danimarka da NATO’nun ilk imzacılarından biriydi ve istihbarat camiasında Birleşik Krallık’la olan özel bağlarıyla biliniyordu. İsveç, NATO’ya üyelik başvurusunda bulunmuş ve zaman zaman İsveç takımadalarının uzak sularında beliren ve yüzeye çıkmaya zorlanan Rus denizaltılarını başarıyla izleyerek sualtı ses ve manyetik sensör sistemlerini yönetme konusundaki yüksek becerisini göstermişti.
Norveçliler de Amerikalılara katılarak Danimarka ve İsveç’teki bazı üst düzey yetkililerin bölgedeki olası dalış faaliyetleriyle ilgili ana hatlarıyla bilgilendirilmesi gerektiği konusunda ısrarcı oldular. Böylelikle daha üst mertebedeki biri müdahale edebilir, bir raporu emir komuta zincirinin dışında tutabilir, bu şekilde boru hattı operasyonunu saklı tutabilirdi. Kaynak bana, “Onlara bilerek öğrendiklerinden farklı şeyler söylediler” dedi. [Bu haberle ilgili yorum yapması istenen Norveç Büyükelçiliği yanıt vermedi.]
Norveçliler diğer engellerin aşılmasında önemli rol oynadılar. Rus Donanmasının sualtı mayınlarını tespit edebilecek ve tetikleyebilecek bir gözetleme teknolojisine sahip olduğu biliniyordu. ABD’nin patlayıcı cihazlarının Rus sistemine mevcut arka planın bir parçası olarak görünmesini sağlayacak şekilde kamufle edilmesi gerekiyordu; bu da suyun kendine özgü tuzluluk oranına uyum sağlamayı gerektiriyordu. Norveçlilerin buna bir çözümü vardı.
Norveçlilerin operasyonun ne zaman yapılacağı konusundaki kritik soruya da yanıtları vardı. Son 21 yıldır her haziran ayında, amiral gemisi Roma’nın güneyindeki Gaeta’da bulunan, ABD’nin İtalya’daki Altıncı Filosu, Baltık Denizi’nde bölgedeki çok sayıda müttefik gemisinin katıldığı büyük bir NATO tatbikatına sponsorluk yapıyor. Haziran ayında yapılacak olan bu tatbikat, Baltık Operasyonları 22 ya da BALTOPS 22 olarak bilinecekti. Norveçliler bunun mayınları yerleştirmek için ideal bir kılıf olacağını ileri sürdüler.
Amerikalılar hayati bir unsur sağladılar: Altıncı Filo’daki planlamacıları programa bir de araştırma ve geliştirme tatbikatı ekleme konusunda ikna ettiler. Donanma tarafından kamuoyuna açıklanan tatbikatta Altıncı Filo, Donanmanın “araştırma ve savaş merkezleri” ile işbirliği içinde yer aldı. Bornholm Adası açıklarında gerçekleştirilecek olan deniz faaliyeti, NATO’dan dalgıç ekiplerinin mayın yerleştirmesini ve düşman ekiplerin de bunları bulup yok etmek üzere en yeni su altı teknolojisini kullanmasını içeriyor.
Bu hem işe yarar bir tatbikat hem de ustaca bir kılıftı. Panama City’deki çocuklar işlerini yapacak ve C4 patlayıcıları, 48 saatlik bir zamanlayıcıyla BALTOPS 22’nin Amerikalılar ve Norveçlilerin tamamı ilk patlamaya kadar çoktan orayı terk etmiş olacaklardı.
Günler sayılıydı. Kaynak, “Saat işliyordu ve görevin tamamlanmasına çok yaklaşmıştık” dedi.
Ve sonra Washington’un aklına başka fikirler geldi. Patlayıcılar yine BALTOPS esnasında yerleştirilecekti ama Beyaz Saray, patlayıcıların infilak ettirilmesinde iki günlük bir sürenin tatbikatın bitimine çok yakın olacağından ve Amerika’nın işin içinde olduğunun anlaşılacağından endişe ediyordu.
Beyaz Saray’ın bunun yerine başka bir talebi vardı: “Sahadakiler boru hatlarını daha sonra uzaktan patlatmanın bir yolunu bulabilir mi?”
Planlama ekibinin bazı mensupları Başkan’ın görünürdeki kararsızlığı karşısında öfkelendi ve hüsrana uğradı. Panama City’li dalgıçlar, BALTOPS sırasında yaptıkları boru hatlarına C4 yerleştirme konusunda defalarca alıştırma yapmışlardı ama şimdi Norveç’teki ekip, Biden’a istediğini — kendi seçtiği bir zamanda başarılı bir talimat verme imkânı — verecek bir yol bulmak zorundaydı.
Son dakikada keyfi değişikliklerle uğraşmak CIA’in başa çıkmaya alışık olduğu bir şeydi. Fakat aynı zamanda bazılarının tüm operasyonun gerekliliği ve yasallığı konusunda paylaştığı endişeleri de tekrar gündeme getirdi.
Başkan’ın gizli talimatları CIA’in Vietnam Savaşı günlerinde yaşadığı ikilemi de hatırlattı: Savaş karşıtlığının artmasıyla karşı karşıya kalan Başkan Johnson, teşkilata Komünist Rusya’nın emrinde olup olmadıklarını belirlemek için savaş karşıtı liderleri gözetleyerek — ülke içinde faaliyet yürütülmesini özellikle yasaklayan — tüzüğü ihlal etmesini emretmişti.
Teşkilat nihayetinde bunu kabul etti ve 1970’lerde ne kadar ileri gitmeye istekli olduğu anlaşıldı. Watergate skandallarının ardından teşkilatın Amerikan vatandaşları hakkında casusluk yaptığı, yabancı liderlere yönelik suikastlara karıştığı ve Salvador Allende’nin sosyalist hükümetinin altını oyduğu gazetelerde ifşa edildi.
Bu ifşaatlar, 1970’lerin ortalarında Idaho Senatörü Frank Church’ün öncülüğünde, o dönemde teşkilatın başında olan Richard Helms’in yasaları ihlal etmek anlamına gelse bile Başkan’ın talebini yerine getirmekle yükümlü olmasını normal karşıladığını açıkça ortaya koyduğu dramatik bir dizi duruşmayı da beraberinde getirdi.
Basında yer almamış, kapalı kapılar ardında verdiği ifadede Helms, “Başkan’ın gizli talimatları dahilinde bir şey yapmanın aşağı yukarı cinsel ilişkisiz gebeliğe benzediğini” pişmanlıkla açıkladı. “Doğru da olsa yanlış da olsa [CIA] hükümetin diğer kurumlarından farklı kurallar ve kaideler altında çalışır”. Esasen Senatörlere, CIA Direktörü olarak anayasa adına değil, majesteleri adına çalıştığının farkında olduğunu söylüyordu.
Norveç’te çalışan Amerikalılar da aynı dinamikle hareket ettiler ve Biden’ın talimatıyla, C4 patlayıcıların uzaktan nasıl patlatılacağı gibi yeni bir mesele üzerinde çalışmaya başladılar. Bu, Washington’un düşündüğünden çok daha zor bir görevdi. Norveç’teki ekibin Başkan’ın ne zaman düğmeye basacağını bilmesine imkân yoktu. Bu birkaç hafta içinde mi, birkaç ay içinde mi, yoksa altı ay ya da daha uzun bir süre içinde mi olacaktı?
Boru hatlarına monte edilen C4, uçakla kısa süre içinde bırakılan bir sonar şamandırasıyla aktif edilecekti, ancak prosedür en gelişmiş sinyal işleme teknolojisini içeriyordu. Bırakıldıktan sonra dört boru hattından birine monte edilen gecikmeli zamanlama cihazları, yoğun trafiğe sahip Baltık Denizi boyunca yakındaki veya uzaktaki gemilerden, su altı sondajlarından, sismik hadiselerden, dalgalardan ve hatta deniz canlılarından gelen seslerin karmaşık bir karışımıyla kazara tetiklenebilirdi. Bunu önlemek adına sonar sonar şamandırası bırakıldığında zamanlama cihazı tarafından tanınacak ve önceden ayarlanmış bir saatlik gecikmeden sonra patlayıcıları aktif edecek — flüt veya piyanonunkine benzer — bir dizi özgün, düşük frekanslı tonal ses yayacaktı. [MIT’de bilim, teknoloji ve ulusal güvenlik politikası alanında emeritus profesör olan Dr. Theodore Postol bana “Başka hiçbir sinyalin patlayıcıları kazara infilak ettirecek bir ses gönderemeyeceği kadar sağlam bir sinyal istenmekte” dedi. Pentagon’un Deniz Harekât Şefi’nin bilim danışmanı olarak görev yapan Postol, Biden’ın gecikmesi nedeniyle Norveç’teki ekibin karşı karşıya kaldığı sorunun bir şans olduğunu söyledi: “Patlayıcılar suda ne kadar uzun süre kalırsa onları infilak ettirecek rastgele bir sinyalin çıkması riski de o kadar büyük olacaktır.”]
26 Eylül 2022’de Norveç Donanmasına ait bir P8 keşif uçağı görünürde rutin bir uçuş gerçekleştirdi ve bir sonar şamandırası bıraktı. Sinyal su altında önce Kuzey Akım-2’ye, ardından da Kuzey Akım-1’e ulaştı. Birkaç saat sonra yüksek patlayıcı tesirli C4 patlayıcıları tetiklendi ve dört boru hattından üçü devre dışı bırakıldı. Birkaç dakika içinde, kapatılan boru hatlarında kalan metan gazı öbeklerinin su yüzeyine yayıldığı görülebildi ve dünya geri dönüşü olmayan bir şeyin gerçekleştiğinden haberdar oldu.
Yansımalar
Boru hattının bombalanmasının hemen ardından Amerikan medyası, olayı çözülmemiş bir gizem olarak ele aldı. Rusya, Beyaz Saray’dan gelen amaçlı sızıntıların da etkisiyle, defalarca kez olağan şüpheli olarak gösterildi; ancak basit bir intikamın ötesinde, böyle bir kendi kendini sabote etme eylemi için net bir neden ortaya konulamadı. Birkaç ay sonra Rus makamlarının boru hatlarını onarmak için gizliden maliyet hesapları yaptıkları ortaya çıkınca New York Times, bu haberi, “saldırının arkasında kimin olduğuna dair teorileri karmaşıklaştıran” bir haber olarak nitelendirdi. Büyük Amerikan gazetelerinden hiçbiri, Biden ve Dışişleri Müsteşarı Nuland’ın boru hatlarını hedef alan önceki tehditlerini araştırmadı.
Rusya’nın neden kendi kârlı boru hattını yok etmeye çalıştığı hiçbir zaman netlik kazanmamış olsa da Başkan’ın eylemi için daha anlamlı bir gerekçe Dışişleri Bakanı Blinken’den geldi.
Geçen eylül ayında düzenlenen basın toplantısında Batı Avrupa’da giderek ağırlaşan enerji krizinin sonuçlarına dair soruya Blinken, bu dönemi potansiyel olarak iyi bir dönem olarak nitelendirerek yanıt verdi:
“Bu, Rus enerjisine olan bağımlılığı tamamen ortadan kaldırmak ve böylece Vladimir Putin’in emperyal tasarımlarını ilerletme aracı olarak enerjiyi silah olarak kullanmasını elinden almak için muazzam bir fırsat. Bu çok önemli ve önümüzdeki yıllar için muazzam bir stratejik fırsat sunuyor, ancak bu arada tüm bunların sonuçlarının ülkelerimizdeki veya dünyanın dört bir yanındaki yurttaşlar tarafından sırtlanılmamasını sağlamak için elimizden gelen her şeyi yapmaya kararlıyız.”
Daha yakın bir zamanda Victoria Nuland, boru hatlarının en yenisinin devre dışı kalmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Ocak ayının sonlarında Senato Dış İlişkiler Komisyonundaki bir oturumda Senatör Ted Cruz’a şunları söyledi: “Sizin gibi ben de ve sanırım yönetim de Kuzey Akım-2’nin artık, sizin deyiminizle, denizin dibindeki bir metal yığını olduğunu görmekten büyük memnuniyet duyuyoruz.”
Kaynak, Biden’ın Gazprom’un 1500 milden uzun boru hattını kış arifesinde sabote etme kararını daha ziyade sokak ağzıyla değerlendirdi. Başkan hakkında, “Şey… Bu adamın taşaklı olduğunu kabul etmeliyim. Bunu yapacağını söyledi ve yaptı” dedi.
Rusların karşılık vermemesi hakkında ne düşündüğü sorusuna ise alaycı bir tavırla şu yanıtı verdi: “Belki de ABD’nin yaptıklarının aynısını yapabilecek kapasiteye sahip olmak istiyorlardır.”
“Epey güzel bir örtbas hikâyesiydi” diye devam eden kaynak, şunları söyledi: “Ardında sahaya uzmanlar ve gizli sinyallerle çalışan ekipmanlar yerleştiren gizli bir operasyon vardı. Tek kusuru, bu işi bana yaptırma kararı almasıydı.” (emrekose.substack.com)