Gazze savaşının İsrail'e faturası ve Yemen-Irak Direnişinin bunda etkisi
7 Ekim’deki Aksa Tufanı operasyonu sonrası başlayan savaşa Direniş Ekseni’nin Lübnan, Irak ve Yemen güçlerinin de dahil olması, İsrail ekonomisine ağır darbeler vurdu.
Filistinli direniş gruplarının 7 Ekim’de, Ariel Şaron döneminden bu yana abluka altında bulunan Gazze Şeridi’nden yasa dışı İsrail yerleşimlerine yaptığı harekattan bu yana tırmanan gerilim, işgal rejiminin inşaat, teknoloji, tarım ve tekstil dahil olmak üzere tüm sektörlerini yakın zamanda görülmemiş bir darboğaza soktu.
Halihazırda Irak ve Yemen’deki güçlerin petrol sevkiyatına uyguladığı yoğun baskı da dikkate değer hadiselerdi.
7 Ekim’den bu yana geçen sürede İsrail’de inşaat halindeki tüm projelerin yüzde 80’ine yakını durdu.
Reuters ajansının tahminlerine göre yaşananlar İsrail’e günde tahmini 150 milyon şekele (37 milyon dolar) mal oluyor. Ajansa konuşan İsrail İnşaatçılar Birliği Başkanı Raul Sarugo, “Bu yalnızca müteahhitler ya da sanayicileri bağlayan bir darbe değil, İsrail’deki her haneyi bağlıyor,” dedi.
Kuşkusuz işgal varlığının hem kendisi hem de müttefikleri nezdinde çokça methedilen teknoloji şirketleri, savaşla beraber yedek güçlerin silah altına alınmasıyla birlikte yaşananlardan en çok etkilenen sektör oldu.
Çalışan nüfusun yüzde 10’una denk gelen yaklaşık 360 bin kişi, seferberlik kapsamında silah altına alınırken söz konusu şirketlerin işgücünün yüzde 10 ila 15 oranında eridiği görüldü. Teknoloji endüstrisi, halihazırda İsrail’in gayrisafi yurtiçi hasılasının (GSYH) yüzde 18’ini oluşturuyor.
Darboğazların direniş gruplarının harekâtından çok daha önce başlattığı bilinse de ordunun bu sektörden çok sayıda çalışanı seferber etmesi, siber güvenlik ve yapay zekâ uzmanlarının çoğunlukla gençlerden oluşması nedeniyle durumun sektöre ikinci bir darbe de daha indirdiği görülüyor.
Kayda değer miktardaki döviz rezervleri, müreffeh ülkelere kıyasen GSYH’nin yüzde 60’ı gibi göreve düşük kamu borcu ve ABD’nin öteden beri var olan devasa mali yardımı, İsrail açısından şimdilik bir tür yatıştırıcı işlevi gördü.
Fakat bir hatırlatma daha; İsrail 2021 yılında Gazze’ye karşı saldırı başlattığında Yediot Ahronot gazetesi, bombardımanın her gününün ülkeye 37 milyon dolar doğrudan ekonomik kayba neden olduğunu yazmıştı. Bugün yaşananlara bakılırsa önceki savaşlarda yaşanan kayıplar şimdiye kıyasla göz ardı edilebilir; kredi derecelendirme kuruluşu Moody's tarafından Maliye Bakanlığı'nın ilk tahminlerine dayanılarak hazırlanan rapora göre, Gazze’yle savaş İsrail’e günde 269 milyon dolara mal oluyor.
İsrail ekonomisinde küçülme beklentisi
Nitekim JPMorgan Chase & Co.’nun geçen haftalarda yayımladığı notta, İsrail ekonomisinin dördüncü çeyrekte (Ekim-Aralık) 2022’nin aynı dönemine kıyasla yüzde 11 oranında küçüleceğini duyurdu.
İsrail Merkezi İstatistik Bürosu’nun tahminlerine göre, ülke ekonomisi 2022'nin dördüncü çeyreğinde yıllık bazda yüzde 5,8 büyürken, geçen yılın tamamındaki sonuçlara göre yüzde 6,5 büyüdü.
JPMorgan, İsrail’in GSYH’sinin 2023’ün tamamında yüzde 2,5, 2024’te ise yüzde 2 oranında büyümesini bekliyor. Tahminlere göre “savaşın İsrail ekonomisi üzerindeki etkisini değerlendirmek, çatışmanın ölçeği ve süresi konusunda hala çok büyük bir belirsizlik olması ve doğru veri eksikliği nedeniyle hala zor”.
JPMorgan’ın uyarıları bilhassa dikkate değer; açıklamaya göre 2014 Gazze savaşı ve 2006’da Hizbullah’la yaşanan ve ciddi bir yenilgiyle sonuçlanan savaşlara kadar İsrail, hiçbir tırmanışta bu kadar kayba uğramadı.
Notta, ölü sayısının daha önceki çatışmalarda ölenlerin sayısını çoktan aştığı ve seferberliğin işgücünün büyük bir kısmını kayba uğrattığına dikkat çekiliyor.
IMF’ye göre de İsrail’in GSYH’si dolar bazında 2022’de 525 milyar dolardı (2021’e göre yüzde 6,5 fazla) ve 2023’te bunun (savaş öncesi tahmin) yüzde 3,1’lik bir artışla 521,7 milyar dolara (savaştan önce devam eden ve savaştan sonra sekiz yılın en düşük seviyesine ulaşan şekelin zayıflaması nedeniyle dolar rakamı daha düşük) ulaşması bekleniyordu. Bununla beraber İsrail’in en büyük bankası Hapoalim, savaşın geçen yılki GSYH’nin yüzde 1,6’sına (yani 6,6 milyar dolara) mal olabileceği değerlendirmesini yapıyor. Hapoalim analistleri ayrıca savaşın süresi ve niteliğinin ekonomiye verilecek zararın derinliği konusunda belirleyici olacağını vurguluyor.
New York Times, İsrail’in geçen yıl orduya 23 milyar dolardan fazla harcadığını ve bu bütçenin genellikle GSYH’nin yüzde 4’ünden fazla olduğunu bildirdi.
ABD, İsrail’e yıllık 3,8 milyar dolar yardımda bulunuyor ve Biden savaşın başlamasından birkaç gün sonra İsrail’e 8 milyar dolarlık ek askeri ve güvenlik yardımı taahhüdünde bulunmuştu.
Savaşın petrol ve doğalgaz endüstrisine etkileri
Yemen’de iktidarı elinde bulunduran Ensarullah’ın tuttuğu pozisyonun ne derece kritik olduğu bugünlerde daha da iyi anlaşıldı. Kızıldeniz’de Hudeyde Limanı ve güneyde Aden Körfezi’ni menzilinde tutan Yemenliler, ayrıca İsrail’e kadar ulaşabilen füze saldırıları düzenleme kabiliyetlerinin olduğunu da gösterdi.
9 Ekim’de İsrail’in Aşkelon limanı ve Gazze Şeridi’ne yaklaşık 10 kilometre mesafedeki petrol terminalini kapatıldı. Diğer iki liman, Hayfa ve Aşdod açık kaldı. 30 Ekim’de Dünya Bankası, savaşın petrol arzında daha fazla kesintiye yol açması nedeniyle petrol fiyatlarının 2024 yılında 150 dolara ulaşabileceği uyarısında bulundu.
Banka, mevcut fiyat tabanına dayanarak, petrol fiyatlarının 2023 yılında varil başına ortalama 84 dolar olmasının beklendiğini belirtti. Zarar tahminen günde 8 milyon varil.
Dünya Bankası’nın baş ekonomist yardımcısı ve ‘Beklentiler Grubu’ Direktörü Ayhan Köse şunu diyor: “Yüksek petrol fiyatları, eğer devam ederse, kaçınılmaz olarak daha yüksek gıda fiyatları anlamına gelecektir. Eğer petrol fiyatlarında ciddi bir şok yaşanırsa, bu durum pek çok gelişmekte olan ülkede zaten yüksek olan gıda fiyat enflasyonunu daha da artıracaktır. Son çatışmanın tırmanması sadece bölgede değil tüm dünyada gıda güvensizliğini artıracaktır.”
Sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) spot fiyatları 7 Ekim’den bu yana yüzde 40’tan fazla artarak İngiliz termal birimi (/MMBtu) başına 18,345 dolara yükseldi. Savaşın başlamasından bu yana, Kuzey Asya’daki bazı LNG alıcıları kış için ek yakıt alma planlarını durdurarak arzı riske attı ve küresel fiyatları artırdı.
9 Ekim’de İsrail Enerji Bakanlığı, ABD’li enerji tekeli Chevron tarafından işletilen Tamar platformundaki gaz üretimini her iki taraftan gelen saldırılar nedeniyle durdurdu ve bölgeden gelen arzı sınırladı. Tamar gaz sahası 2022 yılında 10,25 milyar metreküp gaz üretmiş, bunun büyük bir kısmı ülke içinde kullanılmış, yüzde 15’i ise Mısır ve Ürdün’e ihraç edilmişti.
Düşünce kuruluşu Bruegel’e göre bu, Tamar platformunun güvenlik endişeleri nedeniyle ilk kez kapatılışı değil. Chevron, İsrail ve Mısır arasındaki Doğu Akdeniz Gaz boru hattı üzerinden doğal gaz ihracatını durdurdu ve şirket Ürdün’e alternatif bir boru hattı üzerinden gaz tedarik edeceğini açıkladı.
Yemen direnişi Galaxy Leader tankerini alıkoydu
Uyarılar bu yöndeyken Yemen’deki Ensarullah’ın 19 Kasım’da İsrail’in zenginlerinden Abraham Ungar’a ait Galaxy Leader gemisi ve mürettebatını alıkoyması ciddi bir hadiseydi.
Birleşik Krallık Deniz Ticareti Operasyonları (UKMTO), olayın Yemen’in liman kenti Hudeyde’nin 92,6 kilometre açığında meydana geldiğini açıkladı. Açık kaynakların yayımladığı bilgiler, geminin Ensarullah’ın kontrolündeki Salif limanına nakledildiğini gösteriyor. Geminin Otomatik Tanımlama Sistemi (AIS) takip cihazının kapalı olması da dikkat çekici.
El Cezire, bir Husi komutanının İsrail limanlarına giden gemilere rotalarını değiştirmelerinin söylendiğini ve “bazılarının bunu kabul ettiğini” aktardı.
Lübnan merkezli El Meyadin televizyonu ise 19 Kasım’da ismini açıklamadığı kaynaklara dayandırdığı haberinde gemide 52 kişinin bulunduğunu bildirdi.
Galaxy Leader’ın İsrail bağlantıları inkâr edilse de kamuya açık denizcilik veri tabanları geminin sahiplerini Abraham Ungar tarafından kurulan Ray Car Carriers şirketine ait olduğu aşikâr ve Ungar’a ait bir gemi ilk kez hedef alınmıyor. Şubat 2021’de Helios Ray tankeri, Umman Denizi’nden geçerken vurulmuştu.
“Ensarullah ciddiye alınmalı”
Bunun yanı sıra Kuveytli avukat ve eski milletvekili Abdulhamid Daşti, Twitter paylaşımında Ensarullah’ın “hesaba katılması gereken bir güç olduğunu” belirterek, örgütün İsrail çıkarlarına karşı askeri eylem tehditlerine atıfta bulunarak yeminlerine sadık kaldığını yazdı.
Ürdünlü askeri uzman Fayız ed-Duveyri ise Ungar’ın eski Mossad şefi Yossi Cohen ile yakın bağları olduğunuanımsattı.
Umman’da İsrail ile ilişki kurulmasına karşı çıkan “Normalleşmeye Karşı Ummanlılar” adlı STK, 19 Kasım’da yaşananlardan ötürü Yemen’i kınayanları eleştirdi. Grup, “Yemen bizi ve özgür olan herkesi temsil ediyor,” açıklamasını yaptı.
Cezayirli medya mensubu Anya el-Afandi, İsrail ve normalleşme taraftarı Arap kesimin operasyonda İran’ın parmağı olduğu iddiasına karşı çıkarak “Siz rolünüzü bıraktığınızda sahneye İran çıktı,” değerlendirmesinde bulundu.Nitekim BAE’li önde gelen akademisyenlerinden Abdulhalik Abdulla, eylemi “seyrüseferi tehlikeye atan bir korsanlık eylemi” olarak nitelendirmişti.
Iraklı göstericiler Ürdün’e giden tankerlerin önünü kesti
Gazze’yle dayanışma sergileyen Arapların on yıllardır üzerlerinde olan ölü toprağını attıkları rahatlıkla görülebilir, ki bu, Arap rejimlerinin İsrail’e yönelik tepkisinin de ana motivasyonunu oluşturdu.
Ekim ayı sonunda İsrail saldırılarını protesto eden yüzlerce Iraklı, Irak petrolünün İsrail ile bağları olan ülkelere ihraç edilmesine izin vermeyeceklerini söyleyerek petrol tankerlerinin Ürdün’e geçişine engel oldu. Yüzlerce Iraklı, Gazze ile dayanışmalarını ifade etmek ve İsrail’in bombardımanlarına ve ablukasına son verilmesi çağrısında bulunmak üzere ekim sonunda Enbar vilayetindeki sınırda oturma eylemi başlatmıştı.
Irak tankerlerle günde yaklaşık 115 bin varil ham petrolü, barış anlaşması olan ve İsrail ile uzun bir geçmişe dayanan yakın güvenlik bağları bulunan birkaç Arap ülkesinden biri olan Ürdün’e taşıyor. Enbar vilayetindeki sınır, Irak’tan İsrail işgali altındaki Batı Şeria’ya en yakın erişim noktası.
Yaşananların İsrail’in yakıt tedarikine mütevazı bir etkisi olsa da en geniş çaplı tepkilerden birinin Irak’tan çıkması (yani, Amerikan işgal kuvvetlerinin aksi yöndeki parlamento kararına rağmen hala çıkmadığı Irak’ta) dikkate değerdi.
İsrail savunma sanayiine darbe
Doğu Asya’dan Latin Amerika’ya kadar pek çok ülkeye ciddi miktarlarda silah tedarik eden İsrail, Gazze savaşının uzaması nedeniyle yüzlerce Merkava tankının ihracatını da iptal etti.
İhracatı durdurma kararı, Savunma Bakanlığı Müsteşarı Eyal Zamir tarafından, yıllardır depolanan yüzlerce tankın ihracat planına ilişkin ayrıntılı müzakerelerin ardından alındı. Savunma Bakanlığı’nın savunma ihracatı departmanı ile yabancı alıcılar arasındaki müzakerelerde önemli ilerlemeler kaydedilmiş ve her iki taraf da İsrail tanklarının on milyonlarca dolar değerinde ihracatı için tarihi bir anlaşmaya yaklaşmıştı.
İsrail-Amerikan işbirliği, silah sistemlerinin tasarımından pazarlanmasına kadar münferit projelerde hem yukarı hem de aşağı yönde gerçekleşiyor. İsrail’in en büyük savunma anlaşması olan Arrow 3 füze sisteminin Almanya’ya 3,5 milyar dolarlık satışı Washington’un onayıyla gerçekleşti. ABD bu teknolojiye 2 milyar dolar yatırım yaptı. Washington ile Tel Aviv arasındaki ilişkiler zaman zaman fırtınalı olsa da konu temel konulara, özellikle de savunmaya geldiğinde, çok az gri alan var.
İsrailli savunma start-up’larında çalışanların yüzde 30’undan fazlası, saha deneyimleri yeniliklerin uygunluğuna katkıda bulunan gazilerden oluşuyor. Onlara, askeri angajmanın gerçekleriyle doğrudan temas halinde olan yedek subaylar ve erler de katılıyor. Ramat David hava üssünün eski komutanı General Rami Ben Efraim ve Blue Ocean şirketini kuran Albay Ron Tira gibi İsrail askeri istihbaratının eski üyeleri tarafından 2019 yılına kadar yaklaşık bin start-up kuruldu.
İsrail, dünyanın en büyük 100 savunma yüklenicisi arasında üç firma saymasına ve dinamik bir start-up ekosistemine sahip olmasına rağmen, henüz en üst sıralarda yer alabilmiş değil. Ve şimdi, 7 Ekim’den bu yana savunma sanayii derin bir belirsizlikle karşı karşıya. Nitekim, yurt dışı alıcıların en çok rağbet gösterdiği ama kara işgali sırasında elzem olan silahların satışını (Merkava örneğinde olduğu gibi) geri çekiyor.
Pirus zaferi mi?
Başta da belirtildiği üzere İsrail, bilişim sektörünün dünya merkezlerinden biriydi; sadece 2021’in başından bu yana, bir milyar dolardan fazla olduğu tahmin edilen 20 startup — “tek boynuzlu atlar” — İsrail’e geldi. Bu tür şirketlerin sayısı bakımından İsrail, ABD’den sonra dünyada ikinci sırada yer aldı ve ülkede toplam 6 bin 400 startup vardı, bu da ona dünyada kişi başına düşen en yüksek teknoloji işletme yoğunluğunu sağlıyordu. Halihazırda İsrail basınında bilişim sektörü “yeni petrol” olarak nitelendiriliyor.
İsrailli şirketler Amerikan borsalarında ciddi talep görmeye başladı. Siber güvenlik şirketi SentinelOne, New York Borsası’nda 1,2 milyar dolardan fazla para topladı. Oyun ve uygulama geliştirici platformu ironSource’un yazılım geliştirici Thoma Bravo Advantage ile birleşmesinin ardından New York borsasındaki değerlemesi 11,1 milyar dolara yükseldi.
İsrail, koronavirüsün etkilerinden kurtulduğu 2021 yılında özellikle iyi bir yıl geçirdi. Altı aydan kısa bir süre içinde ülke, bir önceki yılın aynı dönemine göre yatırımlarda yüzde 137’lik bir artış kaydetti. Aynı rakam Avrupa’da yüzde 123, ABD’de yüzde 91 ve Asya’da yüzde 69 olarak gerçekleşti.
İsrail Maliye Bakanlığı Baş Ekonomisti Shira Greenberg’e göre 2022 yılında GSYH'nin yüzde 6,3 oranında büyümesi, “işsizlik ve iktisadi faaliyetlerin pandemi öncesi seviyelere dönmesi, yüksek teknoloji sektörünün güçlü performansı ve beklenenden yüksek vergi gelirleri sayesinde uzun yıllar sonra ilk kez ulusal bilançonun fazla vermesinden” kaynaklanıyor.
7 Ekim harekatıyla bu “ekonomik mucize”, İsrail’in kışlaya çevrilmesiyle suya düştü.
Düğümün çözülmesi savaşın sonucuna bağlı ve oldukça öngörülebilir. Uzun vadede İsrail, direniş gruplarının teslim olmasında ısrar edecek. Ancak büyük olasılıkla İsrail’in askeri zaferi Pirus zaferine dönüşecek, zira 2023 sonbaharındaki çatışmanın ana sonucu İsrail’in dünya kamuoyunun gözünde bir tür desakralizasyonu olacak (ve kısmen oldu bile). Bunun sonucu da kaçınılmaz olarak sözü edilen tek boynuzlu atların başka düzlüklere koşması olacaktır.
Bu anlamda İsrail’in deneyimi kaçınılmaz olarak Ukrayna’ya müdahale eden Rusya’nınkiyle kıyaslanıyor. Gözden kaçırılıyor ama İsrail, Amerikan bütçesinden her yıl milyarlarca dolar doğrudan yardım alan en büyük ülke. İsrail ve Amerikan sermayesi iç içe geçmiş durumda; son zamanlarda çok güçlü olan İsrail askeri endüstrisi, ABD askeri-endüstriyel kompleksiyle doğrudan işbirliğine dayanıyor.
Bilindiği üzere Rusya’da her şey tam tersi, ülke eşi benzeri görülmemiş binlerce yaptırıma maruz kaldı. Rusya’nın bunları hafif sıyrıklarla atlattığı Çin ile olan “sınır tanımayan dostluk” teşebbüsünün sonuçlarından da anlaşılabilir. Fakat İsrail’in durumu temelde farklı: savaş ekonominin altını oydu ve 2021-2022’nin parlak neticelerini silip süpürdü. Savaşın dolaylı iktisadi maliyetleri, New York ve Londra basınında resmi beyanların ötesinde ciddiyetle hesaplanmasa da “gong” sesi duyulmuş olsa gerek. (YDH)