Birinci sene-i devriyesinde Kazak nümayişinden dersler
Çevirmenin notu: Geçen yıl bu zamanlar Kazakistan’da akaryakıt fiyatlarındaki keskin artış nedeniyle kalabalık protesto gösterileri başladı. Haklı talepleri olan protestolara devlet içindeki koltuk kavgaları gölge düşürdü. Özellikle ülkenin sanayi beşiği ve ikinci başkenti Almatı’da yaşanan yağma, cephaneliklere baskın yapılarak silahlanılması ve güney sınırından giren “sakallı” adamlar, Suriye benzeri bir sürecin işlediğine delaletti. Almatı’nın bir hafta süren yağmadan sonraki hali, içindeki tüm makineler sökülerek Antep’e taşınan, Halep’in kuzeydoğusundaki Şeyh Neccar sanayi bölgesini epey anımsatıyordu. Nitekim birileri Kazakistan’daki protestolarda Müslüman Kardeşlerin rolü olduğundan söz etmeye başladı. 6 Ocak 2022’de tutuklanan Güvenlik Komitesi şefi Kerim Mesimov’un sokaktakilerle bir bağı vardı. Ve Almatı’daki yağma büyük ölçüde, 7 Ocak’ta tutuklanan mafya Arman Cumageldiyev’in işiydi; ki bu isimlerin Türkiye’yle de birtakım ilişkileri var. Bu örgütlü ayaklanma, durdurulmasaydı bir tür darbeyle neticelenecekti. Vzglyad gazetesi muhabiri Olesya Otrokova, uzman görüşleriyle yaşananları ele alırken, Valday Kulübü Program Direktörü Timofey Bordaçev de aradan geçen bir senenin ayın ardından Tokayev idaresinin kendi adına riskleri azaltmak için ne yapıp yapmadığını değerlendiriyor.
Kazakistan, cümbüşünün ardında hangi sorunları saklıyor?
Olesya Otrokova — Vzglyad.ru (2 Ocak 2023)
Bir yıl önce Sovyet sonrası coğrafyadaki sıcak noktalardan biri de Kazakistan’dı. 2 Ocak 2022’de ülkede kitlesel isyanlar ve darbe girişimi yaşandı, yüzlerce insan hayatını kaybetti. Kazak makamları o zamandan bu yana siyasi ortamı nasıl sakinleştirdi ve huzursuzluğun sebeplerini ortadan kaldırmayı başardı mı?
“Kazakistan makamları, ocak isyanlarına benzer bir trajedinin tekrar yaşanmaması için mümkün olan her şeyi yapacaktır”, Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev, 2022’nin başındaki olayların kurbanları için Almatı’da yapılan anıtın açılış töreninde yaptığı konuşmada bunu vurguladı. TASS’ın aktardığına göre Tokayev, “Halkımız için sınav zamanıydı. Devletin temelleri tehdit altındaydı. Dahası, mesele devletimizi kurtarıp kurtaramayacağımızdı” dedi.
Hatırlayın, 2 Ocak 2022’de Kazakistan’ın batısındaki Janaozen’de, petrol sahalarının merkezinde, bu bölgedeki özel otomobillerin ana yakıtı olan sıvılaştırılmış gazın maliyetinin yükselmesine öfkelenen yurttaşların spontan gösterileri başlamıştı. Yetkililer sübvansiyon vermeyi bıraktıktan sonra 1 Ocak’tan bu yana gazın fiyatı iki katına çıkmıştı.
Halihazırda 4 Ocak’ta, Kazakistan hükümeti geri adım attı ve fiyatı cebren, tekrar önceki seviyeye düşürdü. Fakat galeyan bulaşıcıydı. Bu zamandan sonra “ikinci başkent” Almatı da dahil olmak üzere diğer bölgesel merkezlerin merkez meydanlarında gösteriler başladı. Cumhurbaşkanı Tokayev’in bulunduğu başkent Astana’da [Nursultan] durum sakinliğini korudu.
Sloganlar hızla ekonomiyle ilgili olanlardan siyasi olanlara dönüştü; göstericiler ülkenin önceki Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in aşiretinin iktidarı terk etmesini talep etti. Göstericilerin çoğu, özellikle de gençler “Büyükbaba, git artık!” sloganını attı. Protestocular tarafından Nazarbayev’in birkaç anıtı yıkıldı.
5 Ocak’ta Almatı’daki protestolar pogromlara dönüştü. Barışçıl göstericiler sokakları terk etti, güç fiilen isyancıların eline geçti. Almatı’daki cumhurbaşkanlığı konutu ve belediye başkanlığı dahil olmak üzere idari binaları, karakolları, televizyon stüdyolarını, büyük alışveriş merkezlerini ve hatta bir havaalanını işgal ettiler ve yağmaladılar. Ordu ve polis bu durumda oldukça pasif kaldı. İsyancılar askeri ve polis üniformalılara saldırdı.
Vzglyad gazetesi, ocak ayının sonunda Kazakistan’daki protestoların “kendiliğinden örgütlenmesinin” kolluk kuvvetlerindeki üst düzey yetkililerin desteği olmadan gerçekleştirilemeyeceğini yazmıştı. Uzmanlara göre darbe girişiminde Kazakistan Ulusal Güvenlik Komitesi (KNB) Başkanı Kerim Mesimov kilit rol oynadı. İsyancıların Almatı’nın kontrolünü ele geçirmesiyle aynı gün gözaltına alındı. Daha sonra şef ve birkaç yardımcısının vatana ihanet ve iktidarı cebirle ele geçirmeyi amaçlayan eylemlerde yer aldığından şüphelenildiği açıklandı. Daha sonra bir dizi uzman, Mesimov’un barışçıl protestoları fırsat bildiğini, Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokyev’i devirerek iktidarı ele geçirmeye karar verdiğini öne sürdü.
Komplocuların tutuklanmasının ardından Tokayev, darbe girişimi yaşandığını duyurdu ve yardım için Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’ne (KGAÖ) müracaat etti. 7 Ocak’ta KGAÖ birlikleri ülkeye geldi. Ülkedeki durum istikrara kavuştu, 19 Ocak’ta ülke genelinde uygulanan olağanüstü hal kaldırıldı.
TASS, yetkililere göre olaylarda 230 kişinin hayatını kaybettiğini, 4 bin 500’den fazla kişinin yaralandığını bildirdi. Gözaltına alınan protestocular arasında yasaklı aşırılıkçı hareketlerin 35 mensubu da vardı.
Kazak siyaset bilimci Marat Şibutov, Vzglyad gazetesine verdiği demeçte, “KNB’nin eski liderleri hapisteyken protesto faaliyeti azalıyor. Sonbaharda Mesimov hakkındaki yargı kararı açıklandığında, tüm bu yıl boyunca sessiz kalan bazı muhalif gruplar nedense yeniden kendilerini hatırlattı. Bu çok ilginç bir tesadüf” ifadelerini kullandı.
Geçen yıl yaşananları topluca değerlendirecek olursak Kazakistan için çok zor geçti diyebiliriz. Şibutov, “Yıl bir darbe girişimiyle başladı ve termik santral kazalarıyla sona erdi, bu nedenle kentler donma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı” diye konuştu.
Kazak ekonomi portalı LS, yılın başında enflasyonun yüzde 8,5 seviyesindeyken, kasım ayına kadar rakamın yüzde 19,6’ya yükseldiğini belirtiyor. Merkez Bankası, aralık ayında yıllık enflasyonun yüzde 20 ila 21 aralığında olmasını bekliyor. Kazak tengesi, yılın başından bu yana dolar karşısında yüzde 8 değer kaybetti. Fiyatlardaki artışın nedenlerinden birinin Rusya’ya uygulanan ağır yaptırımlar olduğunu söyleyen Şibutov, “Yaptırımlar bizi de etkiledi, zira biz çok uluslu şirketler için tek pazarız” dedi.
Fakat siyasi açıdan bakıldığında işler çok daha iyi görünüyor. Uzman, kasım ayında yapılan ve Tokayev’in açık ara farkla [yüzde 81,3] kazandığı olağanüstü cumhurbaşkanlığı seçimlerinin, yazın yapılan ve ülkenin siyasi sisteminde çok sayıda değişikliğe yol açacak referandum görülmeden yorumlanamayacağına dikkat çekiyor. Kazak siyaset bilimci, “Seçimler demokratikleşme ve liberalleşme zemininde gerçekleşti. Bu kadar sakin geçmelerinin sebebi bu. Çevremizde şikayet, protesto ve eleştiri olmaksızın barışçıl seçimler yapmak zaten büyük bir başarı. Ülkenin siyasi sisteminin sanıldığından çok daha güçlü olduğu ortaya çıktı. Ülkede genel manada durum sakin, insanlar kendilerini sorumlu hissediyor ve bu nedenle etrafta bir fırtına olduğunda tekneyi sallamamaya çalışıyorlar. Kendi işleriyle meşguller” değerlendirmesini yaptı.
Devlet Duması BDT İşleri Komitesi Birinci Başkan Yardımcısı, BDT Ülkeleri Enstitüsü Başkanı Konstantin Zatulin, bir yıl önce kitlesel protestolara neden olan sosyo-ekonomik gerekçelerin birçoğunun hala var olduğunu söylüyor.
Zatulin, “Bu kadar kısa bir zamanda, Kazakistan’da fiilen meydana gelen koltuk değiştirmeler hesaba katılsa bile, toplum dönüştürülemez. O dönemde meydana gelen olayların temel sebeplerinden biri, insanların yaşamı ile hükümetin örgütlenme biçimi arasındaki çelişkiydi. Artık devletin tüm dizginlerini eline almış olan Tokayev, geçen yılın ocak ayına kadar esasında temsili bir figürdü. İktidar özünde Nazarbayev ve aşiretindeydi. İkincisinin saltanat dönemi hakkında çeşitli tahminler var, fakat bu süre zarfında toplumdaki hoşnutsuzluğun arttığı kesin olarak söylenebilir. Ve bu hoşnutsuzluk, yalnızca iktidar değişikliği yapmada kullanıldı” diyor.
Milletvekili, siyasi seçkinlerin sadece yerlerinin değiştirilmesi nedeniyle hükümet aleyhine bir yıl önce ileri sürülen iddiaların geri kalanının da beklenmesi gerektiğini kaydetti. Uzman, “Yolsuzluğu azaltmak, Kazakistan’ı daha verimli bir kalkınma yoluna sokmak ve halkın değişim talebini karşılamak mümkün olacak mı? Her şey birden fazla faktöre bağlı; sadece yeni hükümetin tutumuna değil, aynı zamanda uluslararası ve bölgesel duruma, bölgeler arasında gelişen ilişkilere de bağlı” değerlendirmesini yaptı. Milletvekiline göre Nazarbayev döneminde ortaya çıkan toplumsal tabakalaşma ülkede hala mevcut.
Bir yandan Astana, ülkenin yatırım albenisi açısından post-Sovyet coğrafyada öncü olduğu güzel bir tablo sunuyor. Öte yandan bu müşfik tasvirin ardında birçok çarpıtma var. Rusya Bilimler Akademisi Doğu Araştırmaları Enstitüsü Orta Asya, Kafkasya ve Ural-Volga Bölgesi Araştırma Merkezi araştırmacısı Stanislav Pritçin, Kazakistan’da yetkililerin sunduğu göstergeler ile gerçek durum arasında bir dengesizlik olduğunu söyledi.
Muhatap, “Liderliğe göre ülke göstergeler açısından Orta Asya’da neredeyse birinci, en yüksek yaşam standardına sahip. Fakat aslında, toplumun büyük kısmı oldukça mütevazı yaşıyor. Bu, bir yıl önce ortaya çıkanlara benzer felaketlere neden olacak uyur vaziyetteki protesto potansiyelini etkiliyor” diye açıkladı.
Uzman, “Ülke makroekonomik istikrarı sağlamayı başarıyor, ancak aynı zamanda küçük ve orta ölçekli işletmeler son derece az gelişmiş durumda ve sermaye, yeniden ülke genelinde eşit olmayan bir şekilde dağıtılıyor. Dolayısıyla Astana ve Almatı gelişirken, ülke geneli düşüşte. Bu dengesizlik ciddi bir toplumsal gerilime neden oluyor ve bu da bir yıl önce yaşananlara benzer altüst oluşlarla sonuçlanıyor” dedi. Pritçin, bu yüzden liderliğin popülizme başvurması gerektiğini ve bunun Kazak liderlerin söyleminde aktif olarak işitildiğini söylüyor.
Aralık ayında RIA Novosti, çeşitli Avrupa ve BDT ülkelerinde gıda harcamlarının aile bütçesindeki payına ilişkin bir derecelendirme yayımlamıştı. TALAP Uygulamalı Araştırma Merkezi Direktörü, siyaset bilimci Rahim Oşakbayev, daha önce Vzglyad gazetesine verdiği mülakatta, Kazakistan’ın bu tür harcamaların payı açısından uluslararası anlamda lider ülkelerin gerisinde kaldığını, bu sayının haziran ayında yüzde 47’deyken şimdi yüzde 53’e ulaştığını ifade etmişti.
Uzman, “Kazakistan’daki ekonomik büyümenin göstergeleri makul, ancak toplumun reel gelirlerindeki düşüş devam ediyor” şikayetinde bulunmuştu. Oşakbayev, “Ne yazık ki hayatın pahalılaşması, nominal gelirlerdeki artışın çok ötesinde. Sosyo-ekonomik durumun kötü olduğuna işaret eden bir diğer gösterge, yurttaşların borç yükünün miktarı. Yüksek faiz oranlarına sahip mikro krediler artıyor. Bireylerin toplam borç tutarı, girişimcilere verilen kredi tutarını aşıyor” diye kaydetmişti.
Kazak siyaset bilimci, “Yetkililer henüz bütçeleri düzgün bir şekilde tahsis etmeyi beceremedi. Dolayısıyla ocak protestolarının ardında yatan toplumsal sorunlar henüz çözülmedi, bilakis daha kötüleştirildi” diye düşünüyor.
Bir yılın ardından Kazak isyanından çıkarılan dersler
Timofey Bordaçev — Vzglyad.ru (2 Ocak 2023)
Bir yıl önce, Rusya’nın BDT’deki en yakın komşusu cilalı devletlerin ne kadar kırılgan olabileceğine hepimiz şahit olduk. Kazakistan kentlerinde akaryakıt fiyatlarındaki ani yükselişin körüklediği kitlesel gösteriler hızla pogromlara ve şiddete dönüştü, birkaç yüz insanın ölümüyle sonuçlandı.
Yeni yıl haftasının ortalarında kan dökülmeye başlanan olaylar, yalnızca ülkenin yeni cumhurbaşkanının soğukkanlılığı ve belirleyici ölçüde Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü’ne (KGAÖ) bağlı barış gücü birliğinin Kazakistan topraklarında konuşlandırılmasıyla durdurulabilirdi. Bu iki faktör bir araya gelmeseydi, ülkenin artık eski haliyle var olamayacağı muhtemeldi; bir kısmı merkezi hükümet ve Rus güçleri tarafından kontrol edilecek ve güneyi tümüyle, en kötü yıllarındaki Afganistan veya Suriye’ye dönüşecekti.
Ancak bu olmadı. Ve şimdi en azında şu üç soruyu sormak yerinde gibi görünüyor. Birincisi, Kazakistan’da Ocak 2022’deki trajediye yol açan neydi? İkincisi, Kazak devletinin facianın eşiğine gelmesine neden olan kusurlar düzeltildi mi? Ve son olarak, bölgedeki diğer komşular gibi Kazakistan da kendisini yeniden iç çöküşün ve iç savaşın eşiğinde bulursa Rusya ne yapacak? Rusya ile Batı arasındaki ilişkilerin askeri-siyasi bir çatışma haline girdiği ve yakın yurt dışında istikrarın bizim için daha da önemli hale geldiği günümüzde bu konular daha da önemli hale geldi.
Bağımsızlığının 30 yılı aşkın süresinde ülkede devasa sosyo-ekonomik sorunlar biriktirmesi nedeniyle Kazakistan yurttaşları, 2 Ocak 2022’de sokaklara döküldü. Kazakistan makamları, ülkeyi sosyalist modelden serbest piyasaya başarılı bir geçişin “vitrini” haline getirme çabasıyla, Batılı danışmanlarla aktif olarak çalıştı ve yabancı yatırımcıları cezbetti. Bu, hayati sektörleri etkiledi; şimdi dahi ulusal havayolunun hisselerinin yüzde 49’u bir İngiliz güvenlik şirketine ait.
Amerikan ve İngiliz şirketleri, devlet bütçesinin ana gelir kaynağı olan petrol kompleksinin çoğunluğunu elinde tutuyor. Söylemeye lüzum yok, yabancı ortaklar sosyal adalet ve yeterli ücret konularını çok az gözetiyor. Ek olarak Kazak toplumunda enerji ihracatından elde edilen devasa gelirleri dağıtan sistemin, örneğin Norveç’te veya Basra Körfezi ülkelerinde gördüğümüzden çok uzak olduğu çok iyi biliniyor.
Ve uzmanların da belirttiği üzere Kazakistan’ın petrol endüstrisindeki işçiler, genel duruma rağmen aslında iyi kazansa da böyle. Geçtiğimiz yıllarda Kazakistanlılarla yaptığım sohbetlerde bir şeyi fark ettim; ekonomik durumlarından memnuniyetsizlik ve ufak bir ailenin zenginliğiyle ilgili şikayetler. Başka bir deyişle Kazakistan, 30 yıllık bağımsızlığında, arkasında yıkıldı yıkılacak bir binanın gizlendiği süslü bir cepheye dönüştü. Sosyal hoşnutsuzluğun patlak vermesi çok az zaman aldı.
Ve buna dair gerekçe Ocak 2022’de, toplumun birikmiş yorgunluğu, iktidara yakın seçkinler arasındaki çatışmalar ve gerçek cumhurbaşkanlığı yetkilerinin Nursultan Nazarbayev’den Kasım Cömert Tokayev’e devredilmesinin zaman alması gibi faktörlerin eşzamanlı olarak bir araya gelmesiyle bulundu. 2021’in son aylarında Kazakistan’ı eğitim amacıyla ziyaret edenler, iktidar seçkinleri arasındaki gerilimin kelimenin tam anlamıyla “ateşlendiğini” ve halkın birikmiş sorunlardan bıktığını görebilirdi. Üstelik ülkenin güney bölgelerinde radikal dinci vaizlerin etkisinde kalan kayda değer sayıda işsiz gencin varlığı artık kimse için bir sır değildi.
Kuşkusuz, komşularımız hakkında çok az şey biliyoruz ve Rusya’yı kendi iç gelişmeleri hakkında bilgilendirmek için makul olarak aceleleri yok. Rus ana akım medyası, Kazakistan’daki duruma, Batı’daki rakiplerimizin durumuna nazaran çok daha az ilgi gösteriyor. Bu kısmen, eski SSCB’nin çoğunda benimsenen, birbirlerinin iç işlerine karışmama geleneğinden kaynaklanıyor. Bu aslında doğru ve saygıyı hak ediyor. Rusya, komşularının iç sıkıntılarının farkında olsa bile bunları düzeltmek ikili ilişkilerimizin bir parçası olamaz. Rusya Batı değil. Kendisi için tehdit oluşturmuyorsa komşularına nasıl gelişeceklerini dikte etmez.
Üstelik Kazakistan’da Ukrayna’nın aksine milliyetçi ve Batıya meyleden ideolojinin faal olduğu söylenemez. Enerji kaynaklarının çıkarılmasından elde edilen süper kârlar dışında Orta Asya, ABD ve Avrupa’nın genel manada pek ilgisini çekmiyor. Bölge, komşu Pakistan hariç, Vietnam gibi ülkelerden daha az, sadece 77 milyonluk az bir nüfusa sahip. Ulaşım yüzünden orada Rusya karşıtı mücadele için üs donatmak zor. Bu nedenle Kazakistan’ın sahiden de ciddi olan tüm sorunları, dış güçlerin entrikalarının sonucu değil, iç gelişimin bir ürünü. Ocak krizi aynı zamanda kendi işimizdi ve belki de bu yüzden akut aşamasını bu kadar çabuk çözmeyi mümkün kıldı.
Ancak tam da Kazakistan ile olan özel ilişkisi nedeniyle Rusya’nın, bu ülkenin istikrarlı geleceğiyle ilgilenmek için her türlü gerekçesi var. Ocak ayının kanlı olaylarından bu yana geçen yılda ülkenin yeni yetkilileri, oldukça parlak bir reform programı sunmayı ve birkaç seçim kampanyası yürütmeyi başardı. Tamamı, yeni cumhurbaşkanının ve en yakın ahbaplarının koltuklarını sağlamlaştırmayı amaçlıyordu. Kazakistan kolluk kuvvetlerinin ocak isyanlarının esas vurucu gücü haline gelenlerle oldukça aktif bir şekilde çalıştığı biliniyor; binlerce militanın tutuklandığı, yargılanmakta olduğu veya yargılanmayı beklediği bildiriliyor. Çalınan silahların çoğunun geri alındığı da bildirildi.
Fakat Kazak toplumunun karşı karşıya olduğu yoksulluk, gelir uçurumları, ekonominin kaynak dağılımı ve gençlerin sosyal mahrumiyeti gibi temel sorunları çözmek için neler yapıldığını bilmiyoruz. Ülke liderlerinin bir kez daha sistemli iç kalkınma yerine Batı’nın gözünde olumlu bir imaj yaratmaya çalışması tehlikeli olur. Bu yolun cazibesi çok fazla, zira en az zoru olan mevcut aşiret sisteminin ortadan kaldırılmasını gerektirmiyor ve yurttaşların çoğunluğunun refahını iyileştirmek yerine ülkeyi siyasi teknolojilerle yönetmenize olanak veriyor. Bu bağlamda gaza gelmiş Batılı tarafların aktif katılımıyla düzenlenecek çeşitli yüksek profilli forum ve konferansların sayısı gösterge olacak; bu, krizden önceki on yıl boyunca Kazakistan’ın meşhur olduğu şeydi.
Kazakistan’ın komşuları gibi henüz gerçekten dış kaynaklı çetin zorluklarla karşılaşmadığı da dikkate alınmalı. Uluslararası durum buna epey elverişli oldu ve olmaya da devam ediyor. Ama bu önümüzdeki yıllarda değişebilir. Aynı Batılı ülkeler, Orta Asya’yı Rusya veya Çin’e karşı bir sıçrama tahtası olarak görmüyorlar ama burayı bir iç çatışma alanı haline getirmeye oldukça hazırlar. Bu durumda Batılı petrol şirketlerinin çıkarları arka plana çekilecek, jeopolitik oyundaki çıkarlara kıyasla çok önemsizler ve ABD, kayıplarını kolayca tolore edebilir. Ve bu, önümüzdeki yıllarda Batı’dan Astana hakkında pek çok övgü duyacağımız anlamına geliyor; ülke makamları her şeyin yolunda olduğuna ne kadar inanırsa, yeni bir patlama ihtimali de o kadar yüksek olur.
Böyle bir patlama yaşanırsa Rusya ne yapacak? Elbette Rusya, zararı telafi etmeye yardımcı olacaktır. Bir yıl önceki KGAÖ kuvvetlerini Kazakistan’a konuşlandırma kararı, müttefik dayanışması ve Moskova’nın bir başka siyasi “kara delikle” daha uğraşamayacağının anlaşılması sonucu alındı. Bu iki konuda değişen bir şey yok. Astana makamlarının KGAÖ barış kuvvetlerinin ülkeyi kurtarmada oynadığı rolü unutmaya çalışması, Rusya’daki pek çok gözlemcinin kafasını karıştırıyor. Fakat anlaşılır; iktidar, iktidarının müttefik süngülerinin yardımıyla kurulduğunu vurgulayamaz.
Görünüşe göre Kazakistan’da da Rusya’nın başlara bela açmayacağının farkındalar. Ancak bu, ülkenin kamu nizamının teminatı olarak görülemez.
(emrekose.substack.com)