Özgürlüğün bedeli
Alabama Montgomery’de yaşayan ve geçimini terzilik yaparak sürdüren siyahî bir kadındı Roza Park. Bir akşam vakti işinden çıktı ve otobüse geçip, siyahîlere ayrılan yere oturdu… Dışarıda boğucu bir hava vardı, Roza başını cama yaslayıp günün yorgunluğunu atmaya çalıştı. Çok geçmeden bir beyazın kendisine doğru yöneldiğini ve kalkması için işaret ettiğini fark etti. Nitekim ülkede yürürlükte olan yasaya göre otobüslerin ilk sıraları beyazlara son sıralar ise siyahîlere ayrılmıştı ve bir beyaz ayakta kalmışsa siyahî kalkıp ona yer vermeliydi. Siyahîler arka tarafta kendilerine ayrılan yere sıkışmak zorundaydılar, beyazlara ayrılan alanda boşluk olsa dahi oturamaz, ayakta kalırlardı. Bu ırkçı faşist uygulama atıl bir eşya gibi görülen siyahîlerde yoğun bir öfke birikimine neden olmuş ve insanlar küçük bir kıvılcımla harekete geçecek duruma gelmişlerdi. Roza’nın otobüste kendisinden yer isteyen beyaza “hayır” diyerek direnmesi öfkeyle bilenen kitleler için bir kıvılcıma dönüşmüş ve ülkenin her yerinde protesto gösterileri ortaya çıkmıştı.
Hayatın her alanında dışlanan, horlanan ve eski bir eşya gibi fırlatılan fertlerin yüreklerinde biriken öfke, bir kadının cesareti ile direnişe dönüşmüş ve siyahîler ihlal edilen haklarının iadesi için harekete geçmişlerdi. Roza eline silah alıp sokaklara çıkmamıştı fakat ırkçı faşistlerin yüreklerine ok gibi fırlayan bir tavır sergilemiş ve “HAYIR” demişti.
Beyaz adam şaşkındı, daha evvel hiç yaşamadığı bir durumla karşılaşmıştı. Siyahî bir kadın nasıl olurdu da böyle bir şeye cesaret edebilirdi? Kadın kimden güç alıyordu? Bu kabul edilemezdi, otobüsün şoförü hemen ayağa kalktı ve kadını beyaz adama yer vermesi için ikna etmeye çalıştı… Roza kararlıydı, “Hayır” dedi ve kamu düzenini bozduğu iddiasıyla tutuklandı, sorgulandı ve para cezasına çarptırıldı.
Roza Park’ın yüreğinden yükselen “HAYIR” ifadesi ırkçılığa, ayrımcılığa maruz kalan kitlelere cesaret verdi ve ülkenin her yerinde direniş hareketleri ortaya çıktı, siyahîler yaşanan ayrımcılığa karşı seslerini sonuna kadar yükselttiler. Ayrımcılığa hayır, ırkçılığa hayır sloganları ile sokaklara dökülen insanlar zulmün kalelerini sarstılar ve direnişi sürdürdüler, 381 gün otobüse binmeyip boykot yaptılar, işlerine yürüyerek gittiler ve Roza’nın haklı çıkışı ABD’de siyahîlere uygulanan yasal ayrımcılığı sona erdirecek bir güce dönüştü.
Roza Park’ın otobüste yaşadığı olayın ardından başlayan direniş hareketlerinin merkezinde yer alan bir kişi dikkat çekmekteydi. Halkı sakinleştirmeye çalışan Martin Luther King eylemlerin adeta dinamosu olmuş ve direnişçileri yönlendirmeye çalışmıştı fakat çok geçmeden tutuklandı. Baskılar yoğunlaştırıldığı halde kitleler adalet talebinden hiç vazgeçmediler, direnişi sürdürdüler ve nihayet 1964 tarihinde sivil halklar yasası, 1965 tarihinde ise siyahîlere oy verme yasası kabul edildi.
Bu dönem ırkçılığa karşı sergilediği tavır ve kitleler üzerinde bıraktığı etki ile öne çıkan bir diğer isim ise Malcolm X’di. Malcolm X hapishanede İslam’la şereflenmiş ve hac vazifesini yerine getirmek için gittiği Kâbe’de ırkçılığın İslam’ın şiddetle yasakladığı marazi bir durum olduğunu idrak edip, “Irkçılık ideolojik bir düşünce değil aksine psikolojik bir hastalıktır” demiş ve insanları İslam kardeşliği ekseninde bir araya getirmek için mücadele etmişti. Fakat kitleler üzerinde bıraktığı etki dikkat çekti ve şehit edildi.
Roza Park’ın direnişi bir kelimeden ibaretti: “HAYIR!” Yöneticilerimizin, liderlerimizin küresel diktatörlerin talepleri karşısında bir duruş sergileyip hayır diyemedikleri bir dünyada o sesini sonuna kadar yükseltmiş, “HAYIR” diye haykırmıştı. Bugün ezilen bütün toplumların ve onları yönetenlerin Roza’nın gösterdiği bu kararlılığı ve cesareti modellemeye ihtiyaçları var diye düşünüyorum. (Milli Gazete)