Genç Kuşağın Avrupa Hayali
Beyin göçü, gelişmekte olan ülkelerde iyi eğitim almış ve alanında uzmanlaşmış bireylerin daha iyi koşullarda çalışabilmek amacıyla ekonomik ve teknolojik imkânları iyi olan ülkelere göç etmeleridir. Ülkeyi yönetenler şartları iyileştirmekten ve gençlere daha iyi imkânlar sunmaktan bahsediyorlar ancak çocuklarımız nitelikli insanların nasıl ziyan edildiğine bizzat şahit oluyor ve daha yüksek standartlara ulaşabilmek amacıyla eğitim hayatlarını Avrupa’da sürdürmeye karar veriyorlar. Sömürgeleştirilen ülkelerden her yıl binlerce genç, Batı’ya akıyor ve burada bir hayat kurarak kendi değerlerinden uzaklaşıyor.
Beyin göçünün yoğun yaşandığı ülkelerden biriyiz ve emeklerine, yeteneklerine ve çabalarına değer vermediğimiz çocuklarımız kendilerine kapı açan ülkelere gidiyor ve potansiyellerini burada değerlendirme fırsatı buluyorlar. Ne yazık ki ülkemizin en köklü bilim kuruluşlarından TÜBİTAK tarafından reddedilen birçok proje Avrupa’da kabul görüyor ve bu çocuklar eğitimlerini burada sürdürmeye karar veriyorlar.
2018 yılında TÜBİTAK tarafından reddedilen Göktuğ Altıparmak ve Seda Erol’un, melisa, okaliptüs ve karanfil yağlarının havadaki bakterileri temizlemesine yönelik araştırmaları Harvard Üniversitesi tarafından kabul gördü ve desteklendi. Projenin amacı toplu taşıma araçları ve okul gibi alanlarda üst solunum yolu hastalığı bulaşma riskini azaltmaktı. Fakat ülkemizde hak ettiği desteği göremedi.
2016 yılında Antalya’dan Mehmet Can Dursun ve İrfan Efe Boztepe’nin şeker hastalarının iyileşmeyen yaraları için atık yengeç ve karides kabuklarından üretilen yara bandı TÜBİTAK tarafından kabul görmemiş fakat New York Eyalet Üniversitesi projeye sahip çıktı ve iki genci üniversite eğitimi için ABD’ye davet etti.
Emir Akdaşçi ve Ege Özlem soba külü, boraks kula volkaniti ve kül gibi atıklarla çimento üretimi elde ettiler. TÜBİTAK tarafından reddedilen proje Harvard Üniversitesi, Montreal Mc Gill Üniversitesi, Toronto Ryerson Üniversitesi tarafından kabul edildi.
Gençler yeteneklerinin, emeklerinin ve hayallerinin ülkelerinde destek bulacağına dair bir kanaat taşımıyor ve yeteneklerini değerlendirebilecekleri ülkeleri tercih ediyorlar. Ve kafası çalışan, azimli ve başarılı çocuklarımız avucumuzun içinden kayıp gidiyor.
Gençlerin kendilerine Batı’da bir hayat aramalarında ülkenin içinde bulunduğu yetersiz koşullar kadar coğrafyamızın kaderinin de etkisi var. Nitekim coğrafyamız yüzyıllardan beri savaşların, işgallerin, maddi ve manevi yıkımların göbeğinde yer alıyor ve bu durum siyasi ve ekonomik şartları doğal olarak etkiliyor. Peki, yaşadığımız hak ihlalleri, işgaller ve sömürge faaliyetleri çalışma azmimizi daha da artırması gerekmez mi? Ya da ne yapabiliriz? Bunun için ilk evvela aklı çalışan nitelikli gençlerin yeteneklerini ortaya koyabilecekleri alanlar oluşturup bu çocukları kendi toplumlarına kazandırmamız gerekir. Bugün ülkeyi yönetenlerin birinci meselesi bu olmalı… (Milli Gazete)