Dava Adamlığı Meşakkatli Bir Yolculuktur
İnsan niyet, hedef ve ideallerinin yolcusudur. Yolun müdavimlerini hangi yöne taşıyacağı ise kişinin tercihine bağlıdır. Bu konuda insanlığı bilgilendirmek için yola çıkan dava adamı yaktığı meşale ile kitlelerin bilincini uyandırmaktadır. O, yaratıcısı ile yaptığı ahdini bütün hücrelerinde hisseden ve göğsünde taşıdığı değerleri toplumun tüm katmanlarına ulaştırabilmek için çalışan bir yolcudur. İnanan ve inandığı gibi yaşayabilmek için her şeyini feda eden bir yolcu…
Otoriteyi koşulsuz kabul eden ve tercihleri konusunda körleşen kitleler dava insanını makam, mevki peşinde sürüklenen politikacıdan ayıran farklılıkları ayırt edemezler. Bu durumu fırsat olarak gören politikacı, insanların umutlarını, hayallerini ve geleceğe dair hedeflerini lehine çevirecek yöntemler kullanarak ihtiyacı olan desteği alır ve bunu kanıtlanmış bir başarı olarak görür.
Seçim dönemlerinde hamasi ifadelerle kitlelerin zihnini uyuşturan politikacı, hedefine ulaşabilmek için kabuk değiştirir ve adeta mizaç dönüşümüne uğrar. Araçsallaştırdığı ve yan yana gelmekten dahi kaçındığı halkla seçim sürecinde sıcak iletişim kurar ve kalplere değecek ifadeler sarf ederek rolünü icra eder. Evine ekmek götürmenin dışında hiçbir şey düşünemez hale gelen insanları duygusal olarak etkilemek kolaydır, politikacı bunu bilir insanların duygu dünyalarını etki altına alarak onların saf niyetlerini kullanır.
Seçimler yaklaştığında politikacı bir merhamet kaynağına dönüşür, kendisini dava insanı olarak lanse eder ve halkın hassas olduğu noktalara dokunur. Halkla yakın mesafededir ve ahlaki değerlerden, paylaşımdan, ihtiyaçların karşılanmasından ve Ömer’in adaletinden bahsederek iyi adam rolüne bürünür. Sahaya iner ve birkaç sayfa Kuran okur, esnaf ziyaretleri yapıp samimi pozlar verir, halkın taleplerini dinler, asude bir hayat için vaatlerde bulunurlar fakat sular durulduğunda her şey unutulur ve halk yoksul ve çileli yolculuğuna kaldığı yerden devam eder.
Seçimler yaklaştığında şehrin duvarları bir kurtarıcı edasıyla tebessüm eden gizemli yüzlerle kaplanır. Halkın dikkatini çekecek şarkılarla ve şiirsel ifadelerle göz boyayan politikacının arka planda kurduğu hayallerden haberdar olmayan insanlar duygusal bir dalgalanma yaşar ve kurtarıcı olarak gördükleri kişiye umut bağlarlar.
Tarihin seyrini değiştiren ve adaletin tesisi için ağır bedeller ödeyen dava adamı ile politikacı şu hususlarda ayrılırlar:
Dava adamı halkın sorunlarını kendine dert edinir ve ilahi ilkeleri toplumun tüm kurum ve kuruluşlarına taşıyarak adalet merkezli bir düzen kurmaya çalışır. Politikacının önceliği ise bireyseldir, onun için bu alan kendisini hayallerine taşıyacak bir imkândır. Politikacı bu işi bir meslek olarak görür ve unvanını korumak için toplumun aleyhine dahi olsa kapitalist ideolojinin taleplerine boyun eğer ve kararlarında bağımsız olamaz.
Dava adamı halkın sorunlarını çözüme kavuşturmayı ibadet olarak görür ve karşısına çıkan engeller ne olursa olsun yola devam eder ve bedel ödemeyi göze alır. O omuzlarındaki yükü onurla taşımak ve iyiliği yayıp, kötülüğü önlemek için çalışır ve bunun için canını feda etmekten kaçınmaz. Politikacı ise kişisel hesaplar peşindedir, beklentilerine ulaşamadığı noktada tıkanır, yaslandığı koltuğu korumak için taviz üstüne taviz verir ve risk almaktan, bedel ödemekten kaçınır.
Dava adamı için insan Allah’ın üst bir noktada konumlandırdığı özel bir varlıktır ve ihtiyaçları maddi ve manevi boyutuyla ele alınmalıdır. Onun hedefi inançlı, şuurlu, başarılı ve güçlü nesillerin hayat bulduğu bir toplum inşa etmektir. Politikacı ise kapitalist ideolojinin esaretine boyun eğmiştir ve kendisine dayatılan buyruklara sadık kalarak koltuğunu korumaya çalışmaktadır. Bu kişi için halk hizmeti hak eden bir değer değil, bir araçtır ve ihtiyaç hasıl olduğunda gönlü hoş tutulmalı ve omuzları sıvazlanmalıdır.
Dava insanı halktan kopuk değildir, her an, her yerde halkla beraberdir ve insanların gönül dünyalarında özel bir yere sahiptir. O bilgi ve yeteneklerinin bahşedilmiş bir imkan olduğunun bilinciyle hareket eder ve tevazudan ödün vermez. Hitabeti güçlü ve kalbi yumuşaktır ve erdemli davranışları ile topluma model olur. Politikacı ise yaptığı işi kendisini yüksek mevkilere taşıyacak bir fırsat olarak görür ve halkla sadece seçim dönemlerinde yakınlık kurar. Dava insanı ezilenlerin yanında yer alır ve hak ihlallerine karşı mücadele eder. Politikacı ise dünyevi imkanları bir güç olarak görür ve bu gücü kaybetmemek için hak ihlalleri konusunda gerekli hassasiyeti göstermez, günü kurtarmaya çalışır.
Dava adamı her şeyde Allah’ın kudretini görür ve O’nun rızasına uygun bir dünya inşa edebilmek için gücü nispetinde çalışır. Hedefine ulaşabilmek için yeni stratejiler geliştirir ve insanların hayatlarında köklü bir dönüşüm sağlamak için çaba gösterir.
Politikacı kendisini kurtarıcı bir el, bir güç olarak görür ve yaptığı işleri abartarak insanları yanıltmaya çalışır. Dava insanı ise yaptıklarını değil yapmayı hedeflediği şeylerden bahseder ve halkla yakınlık kurarak hedeflerini gerçekleştirme konusunda işbirliği yapar.
Politikacı kendisini olduğundan farklı şekilde tanımlayarak halkın dikkatini üzerine çekmeyi başarır ancak vefatından sonra pek hatırlanmaz. Dava insanı ise hayattayken yeterince anlaşılmasa da vefatından sonra icraatları ile hep anılır ve bıraktığı onurlu mirasla yaşamaya devam eder. O erdemli davranışları, sade yaşantısı, tevazuu, duruşu ve yürüdüğü kutlu yolculuğu ile vefatından sonra da insanların kılavuzu olmaya devam eder. (islamianaliz)
NOT: Alıntı makaleler Hürseda Haber'in yayın politikasını yansıtmayabilir.