Kavramları Silah Olarak Kullandılar
11 Eylül olayları ile birlikte tetiklenen ve tüm dünyaya yayılan İslam karşıtı eylemlerin tarihi kökleri Hz. Peygamber’e kadar uzanır. Batı geçmiş dönemlerde de sömürgeleştirdiği toplumların direncini kırabilmek için bu alandaki çalışmalarını siyasi, sosyal ve psikolojik alanda sürdürmüştür. 11 Eylül saldırısından sonra ise bu kirli propagandalarını İslamofobi olarak kavramlaştırmış ve bütün dünyaya servis etmiştir. Fransa gibi laikliğin baskın olduğu ülkelerde İslam karşıtı eylemler artmış ve uç gruplar Müslümanlara karşı kışkırtılmıştır.
Bilindiği üzere İslam karşıtlığını yayarak kitlelerin dikkatini ürettiği suni gündeme çeviren küresel sistem 11 Eylül’de yaşanan saldırıyı bahane ederek Afganistan’ın kaynaklarını hedef almış ve 20 yıl süren işgal faaliyetinin ardından geride yoksullaştırılmış ve viraneye dönüştürülmüş bir ülke bırakmıştır. Sistem sömürge faaliyetlerine meşruiyet kazandırabilmek için kimliğini İslam karşıtlığı üzerinden temellendirmeye çalışmış ve dünya kamuoyunun dikkatini göçmenlerin, mültecilerin ve sığınmacıların üzerine çevirmiştir. Küresel sistem hâkim bir kimlik karşısında ezilen ve ikincil kimlik mensupları olarak görülen Müslümanlara karşı negatif bir algı oluşturarak çatışmayı körüklemiştir. Küresel medya aygıtları üzerinden yayılan negatif imge zaman içinde kin ve nefrete dönüşmüş ve beyaz ırka mensup olmayanlar Batı değerlerini tehdit eden ikinci varlıklar olarak lanse edilmiştir.
Medeniyetini kan üzerine kuran sistem ekonomik ve kültürel sebepleri kamufle ederek İslam karşıtlığını ifade özgürlüğü adı altında bütün dünyaya yaymış ve çatışmaların dini amaçlarla gerçekleştirildiğine yönelik bir imge oluşturmuştur. Bütün bunların sonucunda ise Müslümanlar, halkların zihinlerinde tehlike olarak kazınmış ve baskılar giderek artmaya başlamıştır. Öyle ki Avrupalı halk, Müslüman komşuları ile ilişkilerini kesmeye, çocuklarını Müslüman çocuklarla bir arada tutmamaya, camilere, başörtülü kadınlara ve dini sembollere saldırmaya başlamıştır. Müslümanlarla ilgili oluşturulan önyargıyı, nefreti, ırkçılık ve düşmanlığı, ötekileştirmeyi, ayrıştırıcılığı, damgalamayı, dışlamayı, yabancılaştırmayı, saldırganlığı meşru gösterecek gerekçeler üretilerek çatışma bütün dünyaya yayılmıştır.
Batı ürettiği kavramları öne sürerek halkları birbirlerine ezdiriyor ve kaostan faydalanarak hedef seçtiği ülkeleri işgal ediyor ve kaynakları kontrol altına alıyor. İslamofobi bu zümrelerin işgal faaliyetlerine kamuflaj olarak kullandıkları kavramlardan sadece biri ve ne yazık ki kitleleri yönlendirmede tetikleyici bir unsur oluyor. Nitekim Avrupa’da yaşayan Müslümanlar İslam karşıtlığı söyleminden etkilenen halklar tarafından iş ortamında, sokakta, evlerinde, yolda saldırılara maruz kalıyor, dışlanıyor ve çoğu yurtlarına geri dönmek zorunda kalıyor.
Müslümanlar bu ayrıştırıcı ötekileştirici söylemlerin kurbanı olmaktan çıkmalı ve alternatif kavramlar üreterek çözüme ulaşmalıdırlar. Sorunu siyasi, ekonomik ve kültürel boyutu ile ele alıp geniş bir perspektiften değerlendirmeli ve ihtiyacımız olan şeyin medeniyetimizin çekirdeğinde mevcut olduğunu bilmelidirler. (Milli Gazete)