Çocuklarımızı kim eğitiyor?
" Özellikle medya araçlarının yeniden düzenlenmesi ve yerlileştirilmesi gerekir. Zira kabul etmeliyiz ki bugün çocuklarımızı okul değil medya araçları eğitiyor ve hayatın her alanına hâkim olan bu araçları kontrol etme şansımız olmuyor. Ne acıdır ki adamlar bu araçları kullanarak bizi dünyanın öteki ucundan kontrol ediyor, yönetiyor ve istedikleri gibi şekillendiriyorlar..."
İnsanlarımız 23 Eylül’de düzenlenecek olan LGBT karşıtı yürüyüşe odaklanmış ve gittikçe yayılan sapkınlığın son bulması için seslerini yüksek mercilere ulaştırmak istiyorlar. Toprağın, suyun, havanın ve insanın tabiatının bozulduğu bir çağda yaşıyoruz. Öylesine girift, öylesine hengâmeli yollardan geçiyoruz ki, neye uzansak, neye dokunsak bir koku yükseliyor. Hegemonik güçler ellerindeki tüm imkânları kullanarak, dünyaya ve insan nesline istedikleri şekli verebileceklerini düşünüyor ve her türlü sapkınlığı destekliyorlar.
Toplumlar silahlarla ve kavramlarla yıkılıyor. Halkları öz değerlerinden koparmayı hedefleyen zümreler zehri, kadına şiddet, tacize hayır, eşitlik, özgürlük gibi kavramlara sarıyor ve halkların üzerine boca ediyorlar. Dikkat ederseniz küresel güçlerin icra ettiği tüm savaşlar, işgaller, sömürü ve ahlâki kokuşmuşluklar ilk evvela kulağa hoş gelen kavramlar üzerinden sunulmuş ve kale hem içeriden hem de dışarıdan kuşatılmıştır.
Yakın tarihlerde medyada yer alan habere göre Cerrahpaşa’da 4 bin kız erkek olmak için, 2 bin erkek kadın olmak için bekliyor ve bu çocukları ameliyattan sonra hangi tehlikelerin beklediğini bilemiyoruz. Tehlike sinsice geliyor ve öyle büyük boyutlara ulaşıyor ki başa çıkamaz hale geliyoruz. Tehlike çanlarının çaldığı bir süreçte çocukların her halinden haberdar olmalı ve cinsel kimlik sapması yaşayan gençlerin sorunu kronik hale gelmeden önlem alıp, psikolojik destek alabilmeliyiz. Zira çocuk psikiyatristleri bu belirtilerin büyük çoğunluğunun erken yaşlarda yaşanan sorunlarla ilişkili olduğunu ifade ediyor ve hiç vakit kaybetmeden destek alınması gerektiğini belirtiyorlar.
Biliyorsunuz AKP’ye umut bağlayan kardeşlerimiz artık ipler bizim elimizde, çocuklarımıza maneviyatın yeşerdiği nezih bir ortam hazırlayabiliriz diyorlardı ancak ipler küresel zümrelerin elindeydi ve ahlâki değerleri muhafazakârların eliyle çökerttiler. Öyle ki, namazlı rüşvetçi, sahtekâr, dolandırıcılar kum gibi artmaya başladı ve insanlar meydanlarda atılan hamasi ifadelerin sarhoşluğunu yaşarken, tasarlanan Ilımlı İslam projesi çoktan hayata geçirilmişti bile. Ve ne acıdır ki gözlerimiz iç içe geçmiş yolsuzluklara, çelişkilere o kadar aşina oldu ki artık hiçbir şeye şaşırmıyoruz, şaşıramıyoruz. Nitekim dini sadece şekilden ibaret gören muhafazakârlar ortama göre kabuk değiştirebiliyor ve bu kimselerin hangi mahalleye, hangi inanca, hangi kültüre ait olduklarını kestiremiyorsunuz.
Son yirmi yılda o kadar çok şey değişti ki, bizler dindar nesil hayalleri kurarken İstanbul’da 6 bin çocuk cinsiyet değiştirmek için sıraya girdi. Tehlike ayaklarımızın ucuna kadar ulaşınca paniğe kapıldık fakat sesimizi kime nasıl duyurabilecektik!
Önümüzdeki günlerde insanlarımız 150 STK’nın öncülüğünde LGBT’nin topluma verdiği zararlara dikkat çekecek ve seslerini duyurmaya çalışacaklar. Peki, her tür sapkınlıkların sosyal medya aygıtları üzerinden sergilendiği ve özendirildiği bir süreçte karşıt bir eylem, bir ses ne kadar işe yarar? Elbette insanlar güçleri ve imkânları ölçüsünde tepkilerini ortaya koyup taleplerini dile getireceklerdir ancak kalıcı bir çözüm için toplumun işleyişini etkileyen bütün kurum ve kuruluşlarda köklü bir değişime gidilmesi gerekir. Yani zihinsel bir dönüşüm gerçekleşmeden davranışsal değişim mümkün olamaz. Zihinsel dönüşüm için ise ahlâki değerlerin devletin zirvesinden, aşağı doğru bütün kurum ve kuruluşlara ulaşması ve hayat bulması gerekir. Özellikle medya araçlarının yeniden düzenlenmesi ve yerlileştirilmesi gerekir. Zira kabul etmeliyiz ki bugün çocuklarımızı okul değil medya araçları eğitiyor ve hayatın her alanına hâkim olan bu araçları kontrol etme şansımız olmuyor. Ne acıdır ki adamlar bu araçları kullanarak bizi dünyanın öteki ucundan kontrol ediyor, yönetiyor ve istedikleri gibi şekillendiriyorlar... (Milli Gazete)