Anne neden korkuyor?
Bir kurumda yönetici olarak çalışan hanımefendi, on yaşındaki çocuğunun yaşadığı bir olayı arkadaşlarıyla paylaşıyor. Hanımefendinin ifadesine göre çocuk okulda sıra arkadaşını iterek yaralanmasına sebep olmuş, okul idaresi her iki çocuğun ebeveynine ulaşıp uzlaşı sağlamışlar ve arkadaşını ittiren çocuktan özür dilemesi istenmiş. Anne çocuğa açıklama yapmış ve arkadaşından özür dilemesini sağlamış. Fakat bu durum annenin içine bir türlü sinmemiş ve çocuğun güven çemberini kırdığını düşünüp ona açıklama yapma ihtiyacı hissetmiş. Çocuk özür diledikten sonra rahatlamış fakat anne endişelerden ve anlamsız korkularından bir türlü kurtulamamış.
Anne soruyor: “Onu özür dilemesi için ikna etmem bir hasar oluşturur mu? Bu tavrıma çocuğun güven duygusunu zedeler mi? Ne yapmalıydım? Nasıl davranmalıydım?” Anne çocuğunun bu davranışının bir hak ihlali olduğunu ve telafi edilmesi gerektiğini elbette biliyor ancak öyle bir dönemde yaşıyoruz ki, güne nasıl başlayacağımızdan tutun da çocuklarımızla ilişkilerimizde neleri dikkate alacağımıza kadar her konuda yetkin bir akla, otoriteye ihtiyaçlı olduğumuza inanıyoruz.
Anne olayları seküler bakış açısı ile değerlendiriyor ve hata ile yüzleşmeyi, hatayı telafi etmeyi bir zayıflık olarak görüyor. Anne bu düşüncesinin yetkin bir güç tarafından onaylanmasına ihtiyaç duyuyor. Anne bilir bir kişiye danışmadan hiçbir sorununu çözemeyeceğini düşünüyor ve zihnini meşgul eden hususları internetten araştırmaya başlıyor, terapistten randevu alıyor, birkaç arkadaşı ile görüşüyor ve olayı içinden çıkılmaz bir hale getiriyor.
Anne geçmişinden utanıyor, geçmişini yok sayıyor ve insanlarla ilişkilerinde hakkaniyeti, fedakârlığı önceleyen ebeveynini çağın gerisinde kalmış ve zamana ayak uyduramamış bireyler olarak görüyor ve üzerine hiç uymayan bir gömlekle yaşamaya razı oluyor.
Bilirsiniz geleneksel kültürün atmosferini soluyan annelerimiz, “Adımlarınızı dikkatli atın, karıncaya zarar verebilirsiniz” der ve merhametin haktan doğduğunu dile getirirlerdi. Arkadaşınızı incittiğinizde, hatanızın telafisi için sizinle birlikte anneniz de özrünü ifade eder ve bundan kaçınmazdı. Bugün modern anneler büyük ebeveynlerimizin bu hassasiyetlerini bir zayıflık olarak görüyor ve çocukların vicdanları ile bağlarını koparıyorlar.
Modern anneler gücü önemsiyor, güce tapıyor ve kendilerini güç üzerinden ifade ediyorlar. Anneler gücü, kariyer planlarının önünde tutuyor ve küçük sarsıntıları dahi gözlerinde büyütüyor ve böyle durumlarda çocuğun ezileceğini, hakkını koruyamayacağını düşünüp savunmaya teşvik ediyorlar. Aslolan sensin, senin varlığın mesajı ileten anneler çocuklara karşınızda bütün teçhizatları ile koşullanmış bir tehlike var intibaı uyandırıyor ve tehlikeye karşı her an tetikte olmalısınız diyorlar. Bu telkinlerle büyüyen çocuklar ise evden çıkarken ceplerine bıçak koyuyorlar ve akran zorbalığı diye bir kavram ortaya çıkıyor. Medya araçları da tıpkı anneler gibi çocukların bilinçaltına yoğun bir korku pompalıyor ve çocuklar her canlıyı bir tehlike olarak görmeye başlıyorlar. Anneler, bencil, ihtiraslı, duyarsız ve suça eğilimli hale gelen çocuklarla başa çıkamaz hale gelince sorunun farkına varıyor ve kontrol altına almaya çalışıyorlar ancak güç yetiremiyorlar. (Milli Gazete)