Devletin de bir şahsiyeti vardır
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Abdülfettah es-Sisi ile Katar’da bir araya gelip poz vermesi, toplumun hemen her kesiminde ciddi rahatsızlık uyandırdı. Ortamı yumuşatmak için ülkenin menfaati için bu tür dönüşlerin olabileceğine dair açıklamalar yapılsa da, bunun da bir hikmeti vardır mealinde düşünenler gittikçe azalıyor ve insanlar zikzaklı dönüşlerin ülkenin itibarını sarsacağını açıklamaktan kaçınmıyorlar.
Devlet insandır, insanı temsil eder dolayısıyla bireylerin şahsiyeti olduğu gibi devletlerin de bir şahsiyeti, onurlu bir duruşu vardır, olmalıdır da. Nitekim yöneten kesimin içeride ve dışarıda sergilediği tavırları şahsi olmaktan çıkmış ve devletin tavrı olarak yer almıştır dolayısıyla bu kişilerin duruşu, tutumu istikrar taşımıyor, zikzaklar çiziyorsa bu durum devletin itibarını zedeleyecek ve kurum ve kuruluşlarının işleyişini etkileyecektir.
Devletin gücü ve iradesi dış politikadaki tavrı ve duruşu ile anlaşılır. Şahsiyetli bir dış politikanın önemine vurgu yapan Erbakan Hoca’mız bunu sıklıkla belirtir ve siyasi ilişkilerinde istikrarlı, ilkeli bir yol izleyerek içeride ve dışarıda itibar görürdü. Onu sevenler de sevmeyenler de güvenilirliğine, davasına olan sadakatine şahitlik ederlerdi. Hocam devletin bekasını her şeyin önünde tutardı.
Devleti temsil edenler, siyasi politik teamülleri şahsi menfaatlerine, ihtiraslarına kurban etmemeli, toplumları sömüren, yoksullaştıran, katleden güç odakları ve onların yandaşları ile ne olursa olsun el sıkışıp zulme ortak olmamalıdırlar. Yönetici sorumluluğunun farkına varmalı ve tutarlı, dürüst ve güven veren bir tavır içinde olmalıdır.
Seçime ramak kala Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın her fırsatta göndermelerde bulunduğu Sisi ile el sıkışıp poz vermesi ve bunu gerekçelendirmesi hem halkın güvenini sarsmıştır hem de İhvan ve İhvan’ı sevenleri incitmiştir. Nitekim İsrail sevici Sisi’yi kimlerin desteklediğine ve İhvan’ın seçilmiş Cumhurbaşkanı’nın hücrede ölüme nasıl terk edildiğine ve binlerce insanın umutlarıyla birlikte katledildiğine şahit olduk ve zulme ne yazık ki seyirci kaldık. Hatırlarsınız o günlerde Erdoğan her fırsatta Rabia işareti yapıp, darbeci Sisi’ye karşı sesini yükseltmiş ve zulmedenlerin yanında değiliz mesajı vermişti… Fakat rüzgâr hafifçe esince cila ortadan kalktı ve menfaatler üzerine kurulan sloganlar küllenip gitti.
Ülkemizde iktidar her şeyi belirleyici olarak görülüyor ve siyasi iradeye yakın olan medya kuruluşları tarafından yönlendirilen taraftarlar, biat ettikleri şahsiyetlerin iyi dediklerine iyi, kötü dediklerine kötü diyorlar. Yöneten kesim ise dün kahrolsun sloganları attıkları İsrail ile bugün el sıkışıp elçi atayabiliyor, dün katil dediklerine bugün kardeşim diyebiliyor ve dün savunduklarını bugün hata olarak görüp karşısında yer alabiliyorlar ve bütün bu çelişkiler başarı olarak addediliyor. Akıl ve iradesini kullanmaya hiç ihtiyaç duymayan taraftarlar sanırım yönetenleri bu konuda cesaretlendiriyor.
Bilinen bir gerçektir; dün ile bugün arasında keskin dönüşler yaparak adil, tutarlı ve şahsiyetli bir dış politika izleyemezsiniz. Bu durumda küresel aktörlerin yerel partnerleri gibi hareket edip rüzgâra göre yön değiştirirsiniz. Ve bir gün bu tavrınızın ekonomik ve politik yansımalarının bedelini ödemek zorunda kalabilirsiniz. (Milli Gazete)