Tarihin utanç sayfasından bir dönem: Dersim Katliamı
Tarihin utanç sayfalarına Dersim Katliamı olarak geçen ve bu süreçte çoğunluğu kadın ve çocukların oluşturduğu on binlerce mazlum insanın, vahşice katledilişinin 83. Seneyi devriyesindeyiz.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yaşanmış başkaldırı-isyan-kıyam ve katliamların temel sebebi herkesin malumu olan hiç şüphesiz tektipçilik, dini ve dili inkar; asimilasyon politikalarıdır.
Zorla dayatılan asimilasyon ve yozlaşma politikaların bedelini iki türlü verdik; birincisi karşı çıkmanın bedeli olan çok acımasız katliamlara uğradık, ikincisi de bugün o politikalrın ağır sonuçlarıyla karşı karşıya kalmamızdır.
Yine Cumhuriyet tarihinde yaşanmış hiçbir zulmün hesabı, bugüne kadar hiçbir şekilde sorulmuş değildir. Mevcut süregelen hiçbir soruna kalıcı ve samimi bir çözüm bulmak istenmemiştir. Zira bu inkar ve asimilasyon politikaları her dönem Konjonktürel çerçevede farklı renkleriyle devam etmiştir. Mazlumların, sorulması elzem olan kanın, gözyaşının ve ahın hesabı türlü oyun ve sanaryolarla suistimallere uğrayarak bir sorun olarak bugüne kadar gelmiştir. Bunun adına birileri “kürt sorunu” diyor…
Dersim Katliamı ile ilgili devletin Genel Kurmay arşivleri açılmadığı ve katliam resmi belgeler ile aydınlığa kavuşturulmadığı için bugüne kadar her kesim, kendi bakış açısına göre yazdı çizdi. Fakat siyasi malzeme olarak çok kullanıldı ve iş öyle karışık bir hal almışki ortada zalim kimdir sorusu cevabını bulmakta zorlanır bir hale getirilmiş. Zira menfaatlerine göre pozisyon alanların gadrine uğrayan bu acı katliamın bugün sorumlusu bile inkar ediliyor.
4 Mayıs 1937 yılında Mustafa Kemal’in yegane başkanı olduğu meclis, aldığı bir kararla başlayan katliam 1938 yılında da devam etmiştir ve neticede büyük bir insani dramın yaşanmasına sebeb olmuştur.
1937 ile 1938 yılları arasında Dersim’de kandın, çocuk, genç ve ihtiyar demeden bölge halkı büyük bir kıyımdan geçirildi. Bu konuda 13 bin, 40 bin ve hatta 70 ile 100 bin insanın katledildiği de farklı kaynaklar iddia ediyor. Katliamın gerçekleştirildiği sırada dağlık alanda bulunan mağarala sığınan binlerce kadın ve çocuğun hala kemiklerine rastlanmaktadır.
Dönemin Tunceli Valisi Abdullah Alpdoğan'ın merkeze gönderdiği yazıda kullandıkları yanıcı ve boğucu gazları istediğini itiraf ediyor: "Tayyare Alay Kumandanından yangın ve Millî Müdafaa'dan yakıcı ve boğucu gaz bombaları istedim.”
Sağ bıraktıkları çoğunluğu kız çocukları olmak üzere onlarcasını ise asimile etmek, kültüründen ve aslından-özünden koparmak amacıyla sürgüne gönderdiler. Köyler ve diğer bütün yerleşim yerleri yakıldı malları yağmalandı. Dersim Katliamı üzerinden 83 yıl geçti, o günden bugüne nerdeyse bir asırlık zaman geçmiş... (Hüseyin Amedî - Hürseda)