Şubat: Çetin Kış, Zorlu İmtihan
Bismihi Teala
Çetin kışların kendisidir, Şubat. Kar, kış, dondurucu zemheri soğuk...
Çeşmeler, şelaleler ondan sonra akar oluk oluk. Zorluklar, karlar, soğuklar, donmalar bahara nüve olur da Şubat, zor şartlarıyla bağrında bir bahar büyütür. Oluk oluk akan sular kâinata kan olur, can olur. Yeşertir, ser zemini. Ser zemin hayat olur, Rabbi’nin emriyle hayat sunar, göz kırpar; kuşa, kurda, ineğe, kelebeğe, ağaca, ota ve belki de en başta insana.
Bir açıdan Şubat’ın ve nihayetinin manzarası böyledir. Fakat diğer açılardan da bakıldığında Şubat’ın çehresinde bir değişiklik olmadığını, çetinliğini koruduğunu görüyoruz. Allah dilemiş de Şubat’ı zor şartların ayı kılmış adeta.
Evet, Şubat’ın bir çehresi kar diğer çehresi kan…
Çetinliği bir yana kar; mikropları, hastalıkları alıp götürürken su olup kâinata hayat kaynağı oluyor. Ya kan...
Evet, kan insanın hoşuna gitmez; insanı ürkütür; kiminin midesini bulandırır. Fakat kan da Şubat’ın bir gerçeği ve çehresi olarak saadetli cihanların nüvesi, çekirdeğidir ve manevi kirleri, mikropları ortadan kaldırmak için akar.
Genel itibariyle Şubat da insanlığın baharına bedel en kıymetli olanların kanı akmıştır.
Gasp edilen haklarını zalimlerden almak için mücadele eden mazlumların kanı akmıştır. Toplumlarına güneş olan, yol gösterici ve bir ümit olan rehberlerin kanı, Allah aşkıyla kavrulan “Allah Allah” diye inleyen zakirlerin, şakirlerin, abidlerin, mücahidlerin kanı akmıştır. Akan kan mecrasını bulup akmıştır, tarihin bağrına insanlığın baharına kan olmak, can olmak için. Bu da Şubat’ın, zalimlerin köşeye sıkışıp da azgınca saldırdığı; ölçüsüz, insafsız, vicdansız ve hukuksuzca Müslümanların üzerine çullandığı; kan içici despotların vahşi yüzlerini sergiledikleri ay olduğunu da gösteriyor. Bunlar Şubat’a has özellikler katıyor.
Evet, Şubat…
Müslümanlara şan, şerefin bol kepçeden verildiği, zalim ve kâfirlerin işledikleri cürümlerle, yaptıkları zulümlerle ebedi hüsran için biletlerini kestikleri aydır.
Şahadet çağrısının en gür sedayla haykırıldığı, en yiğitlerin demleriyle dem dem bu çağrıyı yenilediği bir aydır.
Aşk ayıdır, âşık ile Maşuk’un vuslat ayıdır. Aşk ehlinin aşkına kurban olduğu, akıl ehlinin davası için tedbiren canını sunduğu aydır.
Bu ay gafletten silkinip, izzetlice şahlanmanın ayıdır. Allah uğrunda can veren yiğitlerin davasına daha bir sıkı sarılma ayıdır. Şehitleri hayırla yâd etme, şehitlerin gayelerini Sertaç etme ayıdır.
Bu pencereden bakıldığında Şubat, bir şahadet mevsimidir; Şubat’ta dökülen mazlumların kanı hakiki baharların müjdeleyicileridir.
İzzet ve onur bahçesidir, Şubat. Şahadetle Allah’a yürüyen yiğitler bu bahçenin en nadide gülleridir.
İşte Şubat’ta –şahadet mevsiminde- açan güllerden bir demet:
Şehit Hama; şehit İskilipli Atif Hoca, Şehit Seyh Said ve arkadaşları, Şehit Erbilli M. Esad Efendi, Şehit Hasan El-Benna, Şehit Malcolm X, El-Halil Camii şehitleri, Şehit Şeyh İzzeddin El-Kassam, Şehit Abbas Musavi, Şehit Şeyh Ragıb Harb, Şehit Şeyh Şamil, Şehit Süleyman Akyüz, Şehit Metin Yüksel, Şehit Molla Giyasettin Barlak, Şehit Molla Zeki Atak, şehit İmad Muğniye, şehit Salih Turan, şehit Ebu Abbas El Kuveyti ve Humus şehitleri…
Farklı yıllarda, farklı coğrafyalarda şehit edilmişlerse de hepsi Şahadet ayı, şahadet mevsimi olan Şubat’ta şahadet şerbetinden içip Allah’a yürümüşler.
Kimi diktatör, despot zalim Hafız Esad’ın eliyle kimi kafatasçı, milliyetçi, batı hayranı, Şeriat düşmanı TC’nin eliyle, kimi Siyonist Yahudi israil’in eliyle, kimi faşistlerin, komünistlerin eliyle, kimi milliyetçi, Leninist, laik PKK’nin, kimi zalim Moskofun, kimi de zalim babanın zalim oğlu Beşar Esed’in eliyle şahadete yürümüşler.
Zalimler onları şehit etmekle cehennemi ve çetin azabını kazanmakla(!) ilelebet kaybetmişlerdir. Şehitlerse ölümsüzlüğü ve cenneti kazanmışlardır.
Şehitlerin Allah’a yürüyüşü zaferin, galibiyetin, muvaffakiyetin göstergesidir. Şehitlerin kanlarının döküldüğü coğrafyalar bereketlidir. Şehitlerin kanı şahittir, o kanın döküldüğü topraklar şahittir şehitlerin davasına. Şehitler ki sözüyle özüyle canıyla kanıyla davetçiliklerini tescillediler. Allah’a vermiş oldukları sözde durdular. Kanlarını coğrafyalarına maya diye katarak, tohum diye saçarak vazifelerini yerine getirdiler. Bizim vazifemizse bedelinde can verdikleri davalarına sahip çıkmaktır. Lakin Allah davasının bize ihtiyacı yok, bizim Allah’ın davasına ihtiyacımız var. Onun için Allah’ın davasının nimet olduğunun şuuruyla şehitlerin mirasına sımsıkı yapışalım.
Rabbim! Şehitlerin kanlarının bereketiyle cihanı iman nuruyla aydınlatsın. Mazlumları zalimlerin başlarına musallat etsin. Despotlara karşı Allah aşkıyla meydanlara inip bu aşkla şehit olan Arap baharının yiğitlerine, tüm şehitlere, ailelerine ve halklarına selam olsun. Aziz şehitlerimizi Şahadet yıldönümlerinde rahmetle, minnetle anarken Rabbim bizleri yollarından ayırmasın.
Selam ve dua ile.
(Hürseda Haber)