Tasalanma, Elbet Sabah Yakındır
Bismihi Teala
Zifiri gecenin uzunluğuna bakıp da pes etme, elbet sabah yakındır. Zifiri karanlıklar, şafağın; en büyük sancılar, doğumun müjdecisi değil mi?
Bu gün yapılan zulümler, dökülen kanlar bile adalet güneşine kürek çekiyor. Hakka ve Hak âşıklarına yapılan hile ve kurulan desiseler fos çıkmaya mahkûmdur.
Hatta şafağa doğru zalimler daha da azgınlaşacak, doğacak şafağın korkusuyla şuraya buraya koşturacaklar. Yeni, daha yeni şeytani plan ve projeler için akıl danışacaklar. Çağdaş hile ve entrikalarla, tuzak ve planlarla günü, doğmadan batırmanın derdiyle yanıyorlar, zaten.
Zalimler tuzak ve plan kuradursunlar, onların tüm plan ve tuzaklarını en iyi bilen ve onları boşa çıkarabilen Allah seninle… Bu her şeye bedel değil mi?
Üzülme, tasalanma; elbet sabah yakındır.
İlahi ferman da “üzülmeyiniz, gevşemeyiniz eğer inanıyorsanız; üstün gelecek olanlar sizlersiniz” demiyor mu? Kaybetmeye mahkûm olanlar Allah’a, din ve Peygambere cephe alanlar; Allah’a, din ve Peygambere karşı durabileceğini düşünecek kadar zavallı olanlardır.
“feinne ma’el ‘usri yusren inne ma’el ‘usri yusren”
Her zorluğun hamlinde bir kolaylık taşıdığına delil olarak bu ilahi ferman yetmiyor mu?
Bu günleri Allah; dünün çileli günlerine, çekilen acılarına bedel ihsan diye lütfetmedi mi?
Şüphesiz bu günler, şahadete gözü kapalı koşan yiğitlerin kanının; yardan, serden, candan, aileden ve dünyadan geçip fenafillâh olan muvvahidlerin samimiyet ve fedakârlığının; sürgünü, hicreti seyahat bilen bahadırların; zindanı medrese bilen Yusufilerin, Nursilerin meyvesidir, Allah’ın izniyle.
Sen merak etme. Gönül bahçesine ümitsizlik tohumlarını sakın ha serpme!
Şanı yüce, sultanların sultanı Allah zor günlerde, çetin anlarda en büyük yardımcıdır. Hatadan, eksiklikten, acizlikten münezzeh O varsa; neyin olup olmadığının ehemmiyeti mi var. Dost, yardımcı ve necat sahiline ulaştıran olarak O varsa; her şey var. Her şey O’nunla var.
Balığın da denizin de gecenin de dostluğu var. Yeter ki eksikliğimizi, acizliğimizi, hata ve günahlarımızı bir de gözyaşlarıyla yoğurduğumuz pişmanlığımızı önümüze katıp “Lailahe illa ente subhaneke inni kuntu minezzalimin” diyerek Rab Rahim’in izzeti dergâhına başvuralım. Ve “Ey Rabbimiz! Âlemlerin yegâne Rabbi Sensin! Senden başka ilah yok! Sen cümle noksanlıklardan beri ve münezzehsin! Ben kendime/nefsime zulmedenlerden oldum, Sen bağışlayıcılıkta zirvesin! Bağışlamakta ve af etmekte üzerine yok! En zirve Sensin. Kullarının günahlarını ve hatalarını bağışlamakta; eksikliklerini, acizliklerini ve sıkıntılarını gidermede, dertlerini derman etmede, çözemedikleri kör düğümleri çözmede, düşmanlarını kahr-u perişan etmede, onlara kurulan hile ve desiseleri ifşa edip bertaraf etmede, Senin üzerine yok ey Rabbimiz!
Amenna, her an ve saniye amenna; iman ettik Sen Allah’sın ey Rabbimiz!
Yüceliğine, kudretine, azametine, rahmetine iman ettik ey Rabbimiz!
İman ediyoruz ki her şeyin sonsuz, sınırsız hazineleri Sen’de ey Rabbimiz! Her kim ne isterse boş dönmez Sen’in rahmet kapından.
İkinin üçüncüsü olan Sen’sin!
Sen’in varlığın, Sen’in rızan ve dostluğun her şeyin üzerinde, hiçbir şeyle mukayese de edilemez.
Sen razı olmayacaksan ey Rabbimiz! Yüz milyonların rızasını biz neyleyelim.
Sen’in rızanla bir başımızla kalsak da yeter ve artar bile, sonuçta Sen varsın, başta da Sen olduğun gibi.
Sen’in rızanla zindanlar gülistandır yarenlere ey Rabbimiz! Sen’in rızanla hicretler, sürgünler seyahattir. Sen’in rızanla acılar, çileler, sıkıntılar, cefalar birer dosttur ey Rabbimiz! Bizi biraz daha sana yaklaştıran, bizi biraz daha arındıran, Sen’i biraz daha bize hatırlatan, bu dünyanın geçiciliğine işaret eden koskoca birer dosttur her bir bela.
Rabbimiz, âlemlerin yegâne sultanı! Sana nasıl yaklaşmamız, sana nasıl nida etmemiz, sana nasıl yakarmamız, sana nasıl ibadet etmemiz, sana nasıl hamd-u şükr etmemiz rızana göre ise; onu içimize doğur, onunla kalbimizin semasını aydınlat; zifiri karanlıkları güneşle aydınlattığın gibi. Sen’in rızanla dost olan bela ve musibetlere karşı bize en güzel şekilde muamele etmeyi nasip et ey Rabbimiz!
Kalplerimizdeki tasa ve endişeyi gider, teslimiyet çiçekleriyle kalplerimizi bahara çevir.” Dediğimiz zaman gönüller, kalpler teskin olur.
Allah var, Allah varsa gam ve keder yok.
Hem batılın, zulmün, zulümatın pılı pırtını toplayıp da bu topraklardan ayrılacağı günler yakındır. Bu gün zulmün bağrında adalet, zulümatın bağrında bir değil bin aydınlık çiçeği büyüyor. Dün Firavun’un sarayında Musa büyüdüğü gibi.
Karanlık ömrünü doldurdu bu topraklarda, küfür devam edebilir; ama zülüm asla devam edemez.
Tüm tenkit, kınama, zorluk, sıkıntı, çile, iftira ve baskılara rağmen pes etmeden ilelebet Hakkın rızasını gözeterek sabaha kapı aralayan bahadırlara selam olsun.
(Muhsin Canan)