Şiddetten ve Gerginlikten Yana Değiliz
Bismihi Teala
Müslümanlar olarak uzun bir süredir, coşkuyla Muhammedî Bahar’ın atmosferinde yaşıyoruz. Muhammedî sevdanın mayasıyla mayalanan coğrafyaların coşku ve heyecanı doruklarda.
Evet, Peygamberî aşkın bereketiyle ser zemin neşv-ü nema buldu.
Gönüller nurla sürurla doldu. Kadını erkeğiyle, çocuğu ihtiyarıyla Müslümanlar ayaktaydı. Bir koşuşturma, bir sevinç, bir yarıştaydı herkes.
Görenler, yaşayanlar, şahit olanlar da takdir eder ki; yaşanan kutlu doğum coşkusunun, güzelliğinin, heyecanının kelimelerle anlatılması mümkün değil.
Hem bunları zaten anlatmayacağım.
Âlemlere rahmet olarak gönderilen Muhammed Mustafa –aleyhissalatu vesselam-‘ın mevlüdüne Müslüman halkların teveccühü de zaten dillerde, gönüllerde destandır.
Fakat rahmet peygamberine ve onun sevdalılarına tahammül edemeyenlere değinmek istiyorum.
Tarih: 15 Nisan, yer: Nusaybin.
Peygamber Sevdalıları, Mardin’in Nusaybin ilçesinde organize ettikleri Kutlu Doğum Etkinliğine gelmeye devam etmekteyken yaşanan şu hadiseyi birebir yaşayan şöyle aktarıyor.
“Nusaybin’de tertip edilen Kutlu Doğum Etkinliğine katılmak üzere Mardin Merkezden özel arabamızla yola çıktık. Küçük çocuklarla beraber sekiz kişi arabadaydık. Nusaybin’deki etkinliğin yapılacağı meydana farklı yollardan gidilebiliyordu. Yolun biri etkinlik alanın civarındaki nehrin üzerindeki köprüydü. Etkinliğe gelenler genelde köprüyü değil de diğer yolları kullanmıştı. Nehrin diğer tarafından geliyor olmamızdan etkinlik alanına köprüden geçecektik. Evleri geçip köprüye açılan yola girdiğimizde, köprü girişinde kümelenmiş gençler görülüyordu. İçimden “bir şeyler olabilir mi?” diye geçirirken kalabalığa vardık. İşte o an olanlar oldu. Her taraftan üzerimize taşlar yağmaya başladı. Sayıları elli kadardı. Genelinin yaşı küçük olsa da 17–18 yaşlarındaki gençler de vardı. Özellikle onlardan birinin gerilla eğitimini aldığının iması oluştu bende. Çünkü büyükçe olan ilk taşını aracın ön camına, şoför hizasına attı. Taşı ön camı dağıttığından artık yolu rahatlıkla göremiyordum. Fakat bize yağan taş yağmuruna rağmen çocuklardan birini ezmeyeyim endişesinde olduğumdan zikzaklar çizerek ilerliyordum. Taşlar insafsızca, düşmanca atılıyordu. Gözlerini kin bürünmüşlerin hışmıyla taş atıyorlardı. Arabadaki kadınlara, çocuklara hatta bebeklere aldırmaksızın öldürücü taşlar atıyorlardı. Ne olursa olsun, düşünmeyi elden bırakmadan kısa zamanda buradan çıkmam gerektiğini düşünüyordum. Bu arada arabadakilere demem gereken şeyi “ne diyecektim, ne diyecektim…” Deyip hatırlamaya çalışıyordum. En son arabadakilere “başınızı önünüze eğin” demem gerektiğini hatırlayıp arabadakilere baktığımda; kafalarını eğmiş olduklarını gördüm.
Allah’ın yardımıyla köprüyü geçtik. Bizi taşlayanlar ardımızdan bir PKK bayrağını köprüde açıp; misafirleri, kadınları, çocukları, bebekleri taşlamanın altına imzalarını attılar.
Ve maalesef etkinlik alanı etrafındaki polisler taşlanmamızı da, etkinlik boyunca köprüdekilerin yaptıkları tahrikleri de sadece izlemekle yetinmişlerdi.”
Her ne kadar öyle bir niyetle o köprüden gitmemiş olsak da, ardımızda açılan PKK bayrağını görünce; biz de o köprüden “Lailahe illallah” bayrağıyla geçmiş olmanın sevincini yaşadık.
Arabadaki misafirimiz olan bayanın yüzüne taş isabet etmişti. Çocukların saçlarının arasına cam kırkları dolmuştu Netice, zorda kalıp kendisine sığınanları yalnız bırakmayan Allah, bizi selametle o taş yağmurundan kurtarmıştı.
Etkinlik alanına vardığımızda soğukkanlı davranmamıza ve büyüklerin sakinleştirmesine rağmen orada bulunan kanı kaynayan yüzlerce genci sakinleştirmek güç olmuştu.”
Peki, sadece Nusaybin’de mi Peygamber sevdalıları hedef haline getirilmişti?
Hayır, tabiî ki!
Diyarbakır’ın Silvan ilçesindeki Kutlu Doğum etkinliği sırasında -uyarılara rağmen- kendini bilmezin biri, aracını etkinliğe gelen misafir çocukların üstüne sürmeye çalışmış.
Bir kaç merkezdeki Kutlu Doğum etkinliği, resmi makamların izin vermemesinden dolayı yapılamamış.
Adana’daki Kutlu Doğum etkinliği için asılan dev afişler kimlikleri belirsiz, zihniyetleri tahammülsüz kişilerce çalınmıştır.
En son olarak da Adana’daki Peygamber Sevdalıları Platformuna üye derneklerden birinin başkanına komplo kurulmuş, iftira atılmıştır. Bu komploda medya ve Adana emniyeti “çamur at, tutmazsa da izi kalır” mantığıyla beraber hareket etmiştir.
Yani görünen o ki; Peygamber Sevdalıları, bu coğrafyaya Peygamberî sevdanın rengini çalmak için uğraştıkları, çabaladıkları gibi; birileri de Peygamber Sevdalılarının kuyusunu kazma derdinde.
Fakat, Peygamber Sevdalılarının Peygamberî gayelerinden, sağduyulu yaklaşımlarından, yapıcı, onarıcı, ihya edici politikalarından ve bu minvaldeki açıklamalarından anlaşılsa da yine belirtmekte fayda mülahaza ediyorum ki Peygamber Sevdalıları kandan, şiddetten, gerginlikten yana değildir.
Onlar, “âlemlere rahmet olarak gönderilen” Muhammed Mustafa (s.a.v)’in mesajını insanlara ulaştırma, dünya ve ahiret selametini bahşeden yolda ilerleme ve bu yola davet etme derdindeler.
Kan, şiddet ve gerginliğe karşı kan, şiddet ve gerginlikle karşılık vermemek acizlik, korkaklık ve çekingenlik değil; sağduyudur. Dertleri kan, şiddet, gerginlik olsa; bunlar en kolay olanlarıdır.
Peygamber Sevdalıları, resmi makamların tüm engellemelerine, derinlerin komplo ve hilelerine, birkaç kendini bilmezin şiddet ve tahrikine karşı “sabır üstüne sabrı” şiar edinmişlerdir. Ama bilinmelidir ki her sabrın da bir sonu vardır.
Elhasıl, artık herkesin tahammülsüzlük hastalığından kurtulma zamanıdır. Zira tahammülsüzlük acizliktir.
Hükümet, yasal zemindeki çalışmalara çıkarılan engellerin, mütedeyyin insanlara karşı kurulan komploların hesabını sormalıdır.
PKK de, PKK bayrağı açılarak Peygamber Sevdalılarına yapılan saldırıları ya sahiplenmelidir ya da eğer bu tür saldırıları tasvip etmiyorsa; bunu açıklayıp kendine göre bu saldırıların önüne geçmelidir. Peygamber Sevdalıları gençlerine sahip çıktığı gibi o da kendi gençlerine sahip çıkabilmelidir.
Rabbimizden temennimiz, merhamet ve kılıç Peygamberi Muhammed Mustafa (a.s.v.) layık bir ümmet olmaktır.
(Muhsin CANAN)