Cami, toplumun merkezindeydi
Sivas’ta bir camide, ilmi çalışmalar için bir araya gelen küçük bir grupla karşılaşmıştım. Caminin imamı bu kişilerin her gün aynı saatte gelip birer cüz Kur’an okuduklarını, dini sohbetler yaptıklarını ve bunu rutin hale getirdiklerini ifade etmişti. Dünya meşgalelerini arkalarına alıp günün belli vakitlerinde Allah için bir araya gelen bu insanlar ortamın atmosferini değiştirmişti ve bu atmosferden camiye giren herkes istifade ediyordu. Oradan ayrılırken ıssızlığa terk edilen camileri ve camilerden mahrum kalan insanları düşünmüştüm.
Nasıl olmuştu da bu kutsal mekânlar sadece namaz kılınan ibadetgâhlara dönüşmüştü?
Camiler tarih boyunca ağır saldırılara maruz kalmış ve Müslümanların kaderine ortak olmuştu. Toprakları buram buram şehit kanı kokan ülkemde kalplerimize inşa ettiğimiz camiler ahıra çevrilmiş, yıkılmış, yakılmış, ezansız, cemaatsiz bırakılmış ve modern kültüre göre düzenlenerek ıssızlığa terk edilmişti. Siyasi, sosyal ve kültürel sorunların konuşulduğu camilerimizi artık sadece namaz kılmak için kullanıyorduk.
Bilindiği üzere Asr-ı Saadet döneminde camiler sosyal hayatın kıyısında değil tam merkezindeydi ve Müslümanlar namazı eda ettikten sonra ferdi, ailevi ve sosyal sorunlarını burada istişare eder ve çözüme kavuştururlardı. Müslümanlar önemli kararlarını burada alır ve dayanışmaya önem verirlerdi.
Hz. Peygamber kendisini ziyarete gelen heyetleri camide karşılar, Müslümanlar camide toplanır ve ilmi çalışmaları burada yapar
ve evle cami arasında bir denge kurarlardı.
Camiler insanların namazdan namaza uğradıkları mekânlar değildi aksine bu kutsal yapılar hayatın tam ortasında yer alıyordu.
Bugün camiler sadece namaz kılmak için kullanılıyor ve burada sosyal ve kültürel bir meseleyi mütalaa etmek istediğinizde görevli kişi tarafından kapının dışına itiliyorsunuz. Allah’ın evinden sizi kim kovabilir ki?
İslam kültüründe camiler, siyasi, sosyal ve kültürel bütün sorunların istişare edildiği dinamik ve hareketli merkezlerdi, şehirler bu
mekânların etrafında örgütlenir ve sorunlar burada çözüme ulaşırdı.
Camiler bulundukları alanı etkin hale getiren yapılardı ve Edirne dediğinizde tasavvurlarınızda Selimiye Camii, İstanbul denildiğinde Sultanahmet, Süleymaniye Camii canlanırdı. İslam medeniyetinde camiler toplumu şekillendiren ve yön veren mekânlar olarak görülür ve aktif olarak kullanılırdı.
Modern kültür Müslümanların sadece bakış açılarını değil bunun yanında, yaşadıkları mekânı, camileri, okulları ve sosyal kurumları da büyük oranda dönüştürdü. Oysa bugün camilerde insanların sorunlarını mütalaa edebilecekleri, ihtiyaçlarını dile getirebilecekleri, bilgi hazinelerini geliştirebilecekleri alanlar inşa edilmiş olsaydı kadınlarımız, erkeklerimiz çocuklarımız sosyalleşmek için cafelere akın etmezlerdi.
Camilerin kıyısında küçük konferans salonları, insanların çaylarını yudumlayıp sorunlarını tartışabilecekleri kafeteryalar, sanat
atölyeleri, kütüphaneler ve kuşları muhafaza eden küçük alanlar inşa edilmiş olsaydı gençler vaktin çoğunu camide geçirir ve akranları ile burada bir araya gelirlerdi.
Fakat ilgili kişi ya da kurumlar camileri sadece namaz kılınan mekânlar olarak görüyor ve buna göre düzenliyorlar. (Milli Gazete)