Sizde Silah Olmasa da Sizden Korkuyoruz (!)
Bir ülke düşünün ki ; Hüviyet’e sahip olan insanların büyük çoğunluğunun hatta hemen hemen hepsinin Dini hanesinde “ İSLAM “ ibaresi olsun. Halkı Müslüman, dini inançlara saygılı, kandil gecelerinde yahut mübarek günlerde camileri akın akın dolduran bir millet ve bu milletin içinde nedense aynı fikir ve düşüncelere sahip olan, gayesi sadece Allah’ın rızasını kazanmak olan bir gurubun gördüğü ağır itham ve çektikleri, çetin çileler…
Mustazaflardan bahsediyorum. Peygamber(e olan) aşklarından dolayı meydanları hınca hınç dolduran, halkın gönlünde taht kurmuş, rıza-i lillah uğruna gecesini gündüzüne katan mazlum Mustazaflar…
Bir yasa çıkardılar, Müslüman halkın sözde Müslüman, eşleri başörtülü ama kalpleri örtülü liderleri ve deyim yerindeyse “Boş yere uzun zamandır cezaevlerinde tutuklu bulunanlar salıverilecek.” dediler ve bir çok Hizbullah sanığı ve uzun zamandan beridir tutuklu olupta dosyaları netleşmemiş insanlar serbest kaldı. Bir nebze de olsa liderlerin de zihniyeti değişti, halkıyla barışık, İslam’ın verdiği emirlere riayet edenler üzerinden baskıları kaldırma yolunda iyileştirmeler yapıyorlar sezgileri uyanmaya başlamışken, sopasını arkasında saklayıp, sadece zor gülüşlerle dişlerini gösteren başkanlar sopalarını ve dişlerinin gülümsemeden değil, kinlerinden gösterdiklerini net bir şekilde ifade ettiler.
CMK’nın 102. maddesinin yürürlüğe girmesinin üzerinden neredeyse 2 ay kadar bir zaman geçti. Testereyle sevgilisini doğrayanlar sonra derin dondurucuya atılanlarda serbest bırakıldı. Nihayetinde buna bir şey demiyoruz, yasalar bunu gerektirdi, Türkiye’de yasalar ağır işler, bundan kimisi belki cani olduğu bilindiği halde serbest bırakıldı, her ne kadar yasalar, laik düzene göre hareket etse de “Şeriat zahire bakar.” Bizde zahiren, demokrasi sisteminde yasadan faydalanma hakkının onlarda da olduğunu ifade etmek zorundayız. Yasadan faydalananlar bunlarla sınırlı da değildi. Suçları bariz olan, DHKP-C, PKK üyeleri ve daha bir çok sanık yasadan faydalanarak dışarı tahliye edildi. Ne var ki hiç biri için “Ya tekrar örgütsel eylem yapıp, masum halkın bindiği otobüslere Molotof atsalar…” yada “Ya yeni bir sevgili edinip, onu da testereyle doğrarsa, hatta geçen sefer derin dondurucuya bu sefer, derin kuyulara atsa…” düşüncesi kimse de peydah olmadı. Diğer yandan kimliklerinin dini ibaresinde "İSLAM" yazan bu ülkenin yetkilileri “Müslümanlar en büyük tehlike unsurudur.” deyip Müslüman halk üzerine, İsrail baskısından daha kaba bir baskı uygulamaya başladı. Evler silahlarla basıldı, bayanlara eziyet edildi, çocuklar korkutuldu. Hatta Batmanda basılan bir evde bir bacımızın “Ne gerek var bu kadar silahla evlerimize giriyorsunuz ? evimizde silah bile yok.” sorusuna yanıt olarak “Sizde silah olmasa da sizden korkuyoruz.” dendi. ( korkunuzdan ödünüz patlasın…)
Buraya kadar her şey normal mi ? Yada normal olanlar hangileriydi. Suçları bariz olan örgüt yahut fertlerin serbest bırakılması mı ? yoksa yıllardır mahkemelerde “Elinizde adam öldürdüğümüze, domuz bağı yaptığımıza dair en ufak bir kırıntı varsa bunu da medyayla paylaşın.” diyen Müslümanlara yapılan zulümler mi ? vicdani muhasebe yapılırsa eminim ki yapılan hiçbir şey normal değil. Ne suçları bariz olanların bu güne kadar ağır işleyen yasalardan dolayı serbest bırakılması, nede yıllardır ellerinde tek bir delil olmadığı halde zindan duvarlarına mahkum edilmiş Müslümanların bu kadar geç bırakılması, ardından da her şey 90’lı yılların son zamanlarına döndürülerek yeniden Müslüman şahsiyetlerin evlerine İsrail emperyalizmi gibi vahşice muamele yapmaları.
Aslına bakarsanız, bunların korkusu halkın asayişinin bozulması, yahut başka bir şey değil. Mustazaf-der’in vesilesiyle bir çok insan’ın asıl hüviyetlerine yani İslam’ı anlamaya başlamasındandır. Doğru ya onlarda haklıydı. Çünkü bu halk uyanırsa, bayanlar tekrar tesettürün ne kadar önemli bir unsur olduğunu anlayacaklar. Ne olacak peki ? İşte o zaman hani hatırlıyormusunuz, teknolojisi çok ilerlemiş bu ülke de uzay’a bir mekik gönderilmişti de, gökyüzünde bacılarımın tesettürüne takılmıştı da yere çakılmıştı… işte bundan dolayı bacılarımın bilinçlenmesini istemiyorlar. Sadece buda değil, hani birde bunlar halkın ekonomik istikrarını refaha kavuşmasını sağlamışlarken, sarıklarıyla camilerde namaz kılanlar ekonomik darbe yapıp refahı esarete döndürmüşlerdi ya… işte bir diğer nedende bu olsa gerek. Yoksa Müslüman Müslüman’a zulmetmez herhalde…
Sadece korku değil aslında. Büyük bir rolde baştakilerin CHP’nin gazına gelmelerinde saklı. Zaten bu süreç’in bu şekilde işlemesi planları yeni değildi. Aslında hiçbir şey tesadüf değildi. Deniz Baykal’ın istifası, Kılıçdaroğlu’nun başa gelmesi. Bunlar hepsi sürecin bir parçası olarak, çark döndükçe gerçekleşti. Kılıçdaroğlu’nunda hakkını yememek lazım görevini iyi yaptı. Erdoğan’ı çok güzel gaza getiriyor. Hizbullah sanıklarının tahliyesini Erdoğan için büyük bir yenilgi olarak kabullendirmeye çalışıyorlar, Erdoğan’da çok güzel bir şekilde gaza gelip baskı yapmaya başladı. Gaza getirme ve sinsi çalışmalar zaten CHP’nin mayasında var. Zamanında Adnan Menderes’te CHP’ye yaranmak adına Üstad ve talebelerine etmediğini bırakmadı ama yaranamadı ve sonunda idam edilmekten de kurtulamadı çünkü onların bir hile ve oyunları varsa muhakkak “ … Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır.” (Al-i İmran 10) Yani anlayacağınız oyun eski sadece aktörler yeni.
Hasılı kelam söylenecek o kadar çok şey, dalga geçilecek o kadar çok yanları var ki saymakla bitmez ama biz yine de gülmeyi kargalara bırakalım onlar daha güzel gülerler.
Mustazaf olmak suç,
Mustazaflarla dayanışma içerisine girmek suç,
Müslüman olmak suç,
İslam’ı seçmek suç.
İmamları var ama namaz kılmak suç.
Diyanetleri var ama Kur’an okumak suç.
Madem bunların hepsi suç o zaman bende kendimi ihbar ediyorum. Bunların hepsini bende yapıyorum. Haydi beni de alın…
(Hürseda Haber)