Bak, Orada Ne Var!
Neymiş efendim? Kısacık ömürde dünyaya sahip olmak istiyormuş. Sahip ol paşam, sahip ol! Ama ölümden kaçabilecek güce sahip değilsin, olamazsın.
Ağlat bakalım, detonesiz ağlayan çocuklar yerine detone çığlıklarla avazın çıktığınca ağlayan anaları, ağlat!
Kan akıt musluklardan, arklardan. Bebeler annelerinden süt emmek yerine kan emsin. Sen mutlu ol paşam!
Hem ne gerek var semaya bakarken güvercinlerin korkmadan uçtuklarını görmeye? Büyüksün paşam! Güvercinleri de zehirle. Barut gazıyla ya da nükleer silahlarla… Hatta ölmediklerini görürsen sükût füzesiyle saldır. Kesin vurursun!
Bak! Filistin’de bir bebek ağlıyor. Onu da vur paşam!
Bak! Kürdistan’da vurduğun Hasan’ın “Hasan” adında bir bebesi dünyaya geldi. Bir Aytaç’ı katlettin binlerce çocuk Aytaç oldu, Yasin oldu, Hüseyin oldu. Vur, vur onları da vur. Büyümesinler, sonra içine sığamadığın dünyandan pay isterler belki.
Analar da senden korksun, bebeler de senden korksun paşam!
“Bak orada ne var” diye bebesinin dayanamadığı ağlamasını susturmak isterken, bebek baktığı yerde gaddar yüzünü görsün. Korksun da bir daha ağlamasın. “Bak” dediği yöne bakarken şefkat yürekli anne, kurşunlarına gelsin. Ölsün paşam, o anne de ölsün. Ne haddine ki arza sığmayan paşamın istila etmek için sefere çıktığı yöne bakmak?
Vur paşam vur!
Dünyayı bebesinin tırnağına değişmeyen anneyi vur. Koca dünyanda gözü olmasa da vur. O çocuğu da vur paşam. İstila ettiğin memlekette çocuk sesleri tahammülsüz olur.
Sen ki dünya içinde dünya projesi yaparken çocukların ağlamaları yerine pop, rock, cazz müziklerle detone olan çığlıkların üzerini kapatacaksın. Ne gerek var koca proje karşısında çocukların detonesiz ağlamalarına?
Tüm bunlar geride kalsın paşam ve şair söylediğiyle haklı kalsın.
“Gelek derbazbuye;
Jı ser dî zozanada xewndîna bîlbîla,
Dî derguşêda lorikîrîna zarokâ.”
(Çok zaman geçti, bülbüllerin yaylada ötüşlerinin üzerinden, bebelerin beşikte uyumasının üzerinden)
Belki bir nesil daha görürse dünyayı, beşiğin ne olduğunu masallardan okuyacaklar. Sen çok yaşa paşam! Bir nesil sonra hışmından kurtulsa da çocuklar, annelerini hatırlamayacaklar sayende, “Baba” tabirini ise boş tablolara çizilen anlamsız yüzlerden bilecekler.
Sen çok yaşa paşam, çok yaşa…
(M. Yusuf Şehidoğlu)