Üç boyutlu Gözlüklerin Kırılsın e mi?
Bir gün televizyon çanakları bozulursa ya da haber kanallarına yayın yasağı gelirse yerinize kim düşünecek, sahi bunu hiç düşündünüz mü?
Klavye kahramanlarından söz ediyorum tam da. Hani bir haberin aslı-astarı var mı, yok mu? Araştırmadan fanatizm ruhlu haber kanallarına iman edercesine, amellerini sosyal medyada sergileyenler var ya! işte onlardan bahsediyorum.
Klavyenin dili olsa da konuşa, elinde olsa da harflere basılırken kayarak hakikat tuşlarını tıklasa. Kahretsin… Klavyede akıl olmaz ki! Klavyeşör ise tamamen duygusal bakar tuşlara.
Mesela bir yerde sevmediği bir gruba ait insanların öldürüldüğü haberi yazılsa, iğrendiği kanı bile sever. Fanatizm var çünkü. Fanatizm aşkın eskilere düşmüş, kalbin kör olma noktasıdır. İster doğru olsun ister yalan. İster ölen gerçekten terörist olsun isterse vatandaş. Hiç önemli değil, ego tavan yapmış ya sen ona bak!
Yahu bir haberi gördüğün zaman azıcık araştır, farklı kaynaklardan incele!
“Yok abicim… Bizim kanalımız söylemişse doğru söylemiştir. Anten çarpsın ki doğrudur.”
Eh! Çarpsın kardeş, hatta kabloları kopsun da “gerçek” dediklerini göremez olasın. Üç boyutlu gözlüklerin kırılsın da çıplak gözlerle göresin hakikati.
Bundan birkaç sene öncesine kadar insanların şeyh ya da hoca efendilerin peşlerinden “körce” gitmelerine sitem ediyorduk.
“Şeyhim demişse doğru demiştir, isterse küfür etsin, o etmişse hak etmiştir” düşüncesi hâkimdi insanlarda.
Tabi bunlar Müslüman insanlar olduğu için üzülüyorduk hallerine. Çünkü Kur’an’ı belli insanların tapulu mülkü olarak algılamışlar, ancak o tapu sahipleri okuyup anlayabilir-anlatabilirlerdi.
Şimdilerde durum daha da vahim!
En azından o zamanlar hak-hakikat yolunda bu tür yanlışlar yapılıyordu da bir şekilde basiretleri açılınca gerçekleri görebiliyorlardı. Amaşimdilerde tamamen psikolojik harp adına kullanılıyor bu durum.İzleyici de HD kanaldan izlediği için piksel değeri yüksek bir haberin “yalan” olma ihtimalini bile aklından geçirmiyor.
“Benim kanalım demişse doğru demiştir.”
İstediğin kadar aksini ispat et, canlı yayın bağlantısıyla bahsedilen bölgeden insanların sesini dinlet yine de kör insan kördür, sağırlar ise sultandır. Gözüne soksan görmez, kulak zarına milimetrelik mesafeden duyursan duymak istemez.
Ne yapalım kardeş?
Çatılara çıkıp çanak antenleri mi sökelim, yoksa elektrikleri mi keselim?
Aslında bu hastalık eskiden beri vardı. Mesela Reha Muhtar gibi ahlaktan nasibini almamış, yalan çukuruna batan bir mahlûk vardı. Şimdilerde piyasada yok. Sanırım şöhretin parasıyla taht kurmuş, çekirdek çıtlatıyor. İşte o mahlûkun yıllar boyunca İslami camialar hakkında yapmadığı çirkef haber kalmamıştı ama bir Müslüman da kalkıp “Acaba?” diye sorgulama ihtiyacı duymadı.
“Televizyon kanalı söylemiş ya, hele bir de görüntü var!”
Yalan demek için yalancı olmak gerek!
“İnanmayan kâfirdir.”
Şimdilerde durum daha berbat!
Nesil, sorgulama yetisini tamamen televizyon kanallarına kiraladı. İnsan düşünmez televizyon kanalı düşünür, insan sorgulamaz spiker sorgular. Yani insanda duyu organı altıya çıktı altıncısı da çanak antenler oldu.
Dua mı olur, beddua mı? Bilmiyorum.Lakin umarım çanak antenleriniz bozulur da duyu organsız kalırsınız…
Belki o zaman hakikati araştırma eğiliminiz ağır basar da yapay duyu organınızdan kurtulursunuz!
(M.Yusuf Şehidoğlu)