İster karekökünü hesapla, ister zıkkımın kökünü!
Demokrasi matematiğinde Yusuf’un kaç otuz altı yılı bir generalin üç günü eder?
İlkokulda demokrasi tanımını öğretirken muallim bey, bir de doğal sayılarla saymayı öğretiyordu. Bildiğimiz, bir-iki-üç-dört… Diye devam eden rakamlar.
Demokrasiyi biraz daha öğrendiğimizde bu sefer geriden saymayı öğrettiler. İlkin yüzden geriye doğru saydırdılar, onu öğrendik. Zor geldi, yarıya düştü, elli oldu rakam. Onu daha rahat öğrendik, sonra geldiler otuz altı rakamına orada durdular, bir daha da inmediler.
Neydi ki otuz altı rakamının hikmeti diye düşünüp dururken, bir yandan da demokrasın sistemini öğretiyorlardı. Demokras’a göre;
Bir Yusuf otuz altı yıl zindanda kalır, geriye sayım başlar ve nihayetinde sıfır olursa. Yusuf dışarı çıkamaz. Çünkü bundan sonra eksilere düşmek gerekiyormuş, Demokras matematiğine göre!
Hayret!
Matematik bile demokraside ikiyüzlülük yapabiliyormuş. Sanık koltuğunda oturan gariban Yakub’un oğlu Yusuf ise suçu da camide Kur’an dersi vermek ise o zaman otuz altıdan sıfıra inince bir de eskiden otuz altıya kadar gidiliyormuş.
Çünkü cezası ağır!
Neymiş efendim!
Cami şadırvanında abdest alan çocuğun beynini yıkıyormuş Yusuf!
Kur’an öğretirken, Allah’tan başkasına boyun eğmemeyi öğretiyor o da yetmezmiş gibi demokrasiye de boyun eğmemeyi öğretiyor.
Gel de işin içinden çık!
Ne doğal sayılar paklayabiliyor Yusuf’u ne de rasyonel sayılar.
İster ikinin karekökünü hesapla, istersen zıkkımın kökünü…
Neymiş efendim!
Kutlu doğum etkinliği düzenlemiş
Cami’de namaz kılmış
Hz. İbrahim’i anmış
Yok, daha neler! Bir de fakire yardım etmiş.
Yani olacak iş mi? Demokras demiyor muydu “zengin daimi zengin, fakir ise daimi fakir kalacak!” diye.
Sen kimsin ki fakirin zenginle orantısını bulmaya çalışıyorsun? Olacak gibi değil…
Bak Yusuf’um gözaltına alındın, aylarca işkenceye maruz kaldın, olmadı mahkemeye çıktın, üzerinde yakalanan 6666 ayet, örgüt üyesi olduğunu, yok pardon! Örgüt kurucusu olduğunun kanıtı olmasına yetti ve aldın otuz altı yıl hapis cezası. Olan olmuş! Sen şimdi beni dinle de nerede hata yaptığını anla Yusuf!
Eğer, yukarıda saydığım tüm suçları işlemek yerine bir general olsaydın ve ülkeyi haraca bağlasaydın, insanları av kuşu gibi vursan, toprağı eşeleyip içine gömseydin olmadı üzerine beton dökseydin bunlar olmayacaktı.
Köy yaksan, şehir magandalığı yapsan, evinde cephane barındırsan, gözaltına alınan bir Yusuf’a işkenceden işkence beğendirsen, sonra muhbirlik yapması için baskı yapsan, baskına dayanamayan Yusuf can verse… Yani kısacası, insan kılığına bürünmüş aşağılık bir esfel olsaydın, tutuklansan bile aslan gibi bakarlardı. Geri sayım otuz altı yıldan değil, üç günden başlar, daha iki demeden dışarıda bulurdun kendini…
Çok mu ağır oldu söylediklerim? Yoksa demokrasi tanımı mı yanlış oldu?
Yok, azizim hiçbiri değil!
Hani, her şey birden olmaz da zamanla düzelir ya! O yüzden ömürden ömür gitse de, Yahya’nın duyulmayan sesine fon ekleyip, oyuncak araba ile süslenmesini, babasına verilecek beraat olarak algılama!
Her şeyin bir zamanı var! Otuz altı yıl dedik, gün demedik. Yusuf dedik, Ergenekon generali demedik.
Öyle de…
Sahi boş(bakanım) demokrasi matematiğinde Yusuf’un kaç otuz altı yılı bir generalin üç günü eder?
(M. Yusuf Şehitoğlu)