Siyaset Arenası Bu Olsa Gerek
Kendimi ne kadar siyaset dolaplarının, şiş göbekli yalanlarından uzak tutmaya çalışsam da siyasetin çamur olduğunu hatırlayıp, bir yerde istenmeden de olsa, bulaşmak zorunda kaldığımı hissediyorum…
Haberlere şöyle bir göz attım. Can sıkıcı olaylardan başka bir şey yok. Birincisi; Diyarbakır’da domuz gribi alarmı yüzünden okulların tatil edilmesi, ikincisi ise Habur sınır kapısına PKK’lıların teslim olması. İkinci haberin birinci detayında, serbest bırakılacaklarına dair sezgiler almıştım, ancak yine de bu ülke, bunca katliam yapan bir gurubu serbest bırakmaz diye avunmaya çalıştım. Ama maalesef ikinci defa konunun bağlanmasıyla yayınlanan haberi okuyunca, eyvah 90’lı yıllar geri mi gelecek demekten kendimi alamadım.
Malumunuzdur, Doğu halkının kaderi üstüne yıllardan beridir, siyasi entrikalarla dolaplar çevriliyor. Hükümet koltuğunu yeni dönemin patronlarına bıraktığında, Doğu’mun saf kalpli vatandaşı bir nebze iyilik görünce bunlar bizdendir, bizim haklarımızı savunuyorlar, kimliklerimizi geri verecekler hayalleri içerisine girmeye başladılar. Bilemezler ki siyaset yalandan başka bir şey değildir. Saf kalpli insanlardır, kötülük görmekle de geçse tarihleri, yapılan ufak bir iyiliği saf kalpleriyle yaklaşırlar…
Şimdi gelelim iki önemli konuya; İlk olarak domuz gribi alarmından başlayalım. Bundan yaklaşık 6 ay kadar önce, hava alanlarında alınan tedbirler, karantinaya alınan bölgeler ve yurt dışından Türkiye’ye gelmesine müsaade edilmeyen ülkeler, yani bayağı ciddiye alınan bir olaydı. Ama gelin görün ki bu kadar ciddi ve hassas bir konu iken, neden Diyarbakır’da bu alarm yeni yeni veriliyor. Eğer mazlum halk düşünülüp okullar tatil edilecekse, neden tatil yapma gerekliliğinin zeminine müsaade ediliyor? Buda ayrı bir çelişki. Neyse geçelim bu konuyu, hastalıktır veren Allah deyip kendimizi avutalım…
Habur sınır kapısına teslim olan PKK militanlarına çevirelim zihinleri, asıl tehlikeleri kapıya getiren konu budur. Henüz bir ayı dolmadı. Lice’de küçük bir kız, sözde nerden geldiği belli olmayan bir kurşunla hayatını kaybetti. Yazık ki o da sıradanmış bir sebeple, faili meçhul olarak defterlere kaydedildi.
Onu da sineye çektik, peki merak ediyorum, o küçük şehidenin hayatını kaybetmesine neden olan askeriye iken ve askeriyenin köy başında kurulmasına neden olan PKK iken, sözde dağın en küçük deliğine kadar operasyonlar yapılıyorken, bu uğurda askerlik görevini yapan bir çok asker hayatını kaybediyorken nasıl olurda, yıllar yılı bu ülkeyi ve masum halkı tehdit ve katliamlarla bölüp parçalayan, cezası ancak idamla temizlenebilecek ÖCALAN’ın tetiklemesiyle 34 PKK mensubu teslim oluyor ve bunlar serbest bırakılıyor?
Affedin, cahilliğime verin ama bunun anlamı “ Bu adamlar doğuya yerleşecek, dağda yarım bıraktıkları işleri, şehir içinde yapacaklar” manasını taşımıyor mu? Bu mesele Hoca’nın köye gidip sonunda; “Bu köyün itlerini salmışlar, taşlarını bağlamışlar” meselesine dönmez mi?
Bu mesele uzadıkça uzar, bize sabırla beklemek düşer. Bakalım önümüzdeki günlerde bizi nasıl bir gündem bekliyor…
Muhammed Yusuf Şehid / Nurulesved