İslam Medeniyeti
Miladi 13.yy. ortalarında Moğol işgalinin etkisiyle İslam medeniyeti yaklaşık yedi yüz sene devam eden bir durgunluk dönemine girdi. Bu arada Osmanlılar ve Babürşahlar gibi siyasi/askeri açılardan “dev” olarak nitelenebilecek boyutlara ulaşmayı başaran yeni İslam devletlerinin doğmuş olması, işaret ettiğimiz gerçeği etkilemedi. Çünkü bir medeniyet “komple” olmayı gerektirir. Bu iki devlet ise ne yazık ki, askeri/siyasi alanda ortaya koyduğu performansı, medeniyeti inşa eden başta özgün düşünce olmak üzere diğer alanlarda gösteremedi ve bugünlere gelmiş olduk. Daha doğrusu 20.yy.’a… Ve yaklaşık yüz seneden beridir, yeni bir İslam medeniyetinin oluşumuna şahitlik ediyoruz. Batı’nın sahip olduğu ezici güce rağmen ve aslında biraz da o güce bir tepki olarak, yani paradoksal bir biçimde hem o güce rağmen hem de o güç nedeniyle, yeni bir İslam Medeniyeti hamlesi doğdu.
Ne var ki, bu süreç içerisindeki İslamcılık faaliyetinin aslında yeni bir İslam medeniyetinin inşaı demek olduğu, yakın zamanlara kadar pek anlaşılamadı, algılanamadı. Dünyanın doğusu da batısı da olup bitene, Batı medeniyetine karşı, siyasi niteliği ön planda olan bir İslami tepki olarak baktı. Bu bakışla da olayı doğru fakat çok eksik görmüş oldu. Geçen yüz seneden sonra anlıyoruz ki, aslında yeni bir İslam medeniyeti inşa ediliyor. Birçoğumuz, işin bu boyutunun farkında olmasak bile bizler de bu yeni medeniyet inşaında görevliyiz. İslam’a hizmet etmek anlamında yaptığımız faaliyetler, son tahlilde o noktaya doğru akıyor.
Konuyu en ilginç kılan şey, insanlık tarihinde ilk kez bir medeniyetin bilinçli olarak inşa ediliyor olmasıdır. Eski Yunan’dan Modern Batı’ya kadar hiçbir medeniyet, sahipleri tarafından “biz şu an yeni bir medeniyet inşa ediyoruz” bilinç ve niyetiyle oluşturulmuş değildir. Bu, tarihte ilk kez yaşanıyor. Ve aslında büyük bir mazhariyet sayılması gereken bu durumun özneleri olduğumuz için de ALLAH’a ne kadar hamd etsek azdır. Çünkü bu bilinç sayesinde, öncekilerin içine düştüğü hataların büyük kısmından korunup, sonuçta İslam adına da insanlık adına da ortaya çok daha sağlıklı bir “ürün” koyabiliriz.
Şimdi bizlere düşen, dünyanın dört bir yanında İslam’a hizmet/cihad/İ’la-yı Kelimetullah/Emr-i bi’l-Maruf isimleri altında faaliyet gösteren bütün Mü’minlerin, “yeni bir İslam medeniyeti” inşa etmekte oldukları gerçeğinin farkında olmalarını sağlamaktır. Zira her ne kadar bu bilinç oluşmuşsa da henüz herkes tarafından farkına varılmış değildir. Ve daha uzun bir zaman, az sayıda insan tarafından fark edilmeye devam ettiği takdirde, sözünü ettiğimiz avantajı kaçırma riski de ortaya çıkabilir ki, ALLAH korusun, bu son derece acı olur. Çünkü eski medeniyet kurucular, her şey olup bitene kadar yaptıkları işin farkına varmamıştı… Fakat biz, yani İkinci İslam Medeniyeti’nin kurucuları da ne olduğunun farkına varmış olmamıza rağmen, yeterli düzeyde yayılıp duyulmasını sağlayamadığımız için eskilerle aynı durumda kalırsak… “Çok acı olur” dememin sebebi budur.
Bugüne kadar siyasi/kültürel kodları üzerinden adlandırılan/anlamlandırılan ve şu sıralar Türkiye’de olduğu gibi, Batılı/Modernist çevreler tarafından birbirinin zıddı ve alternatifi şeklinde gösterilmeye çalışılan bütün İslami hizmetler, aslında aynı bütünün parçalarıdır ve aynı gayeyi gerçekleştirme çabası içinde, kendi aralarında iş bölümü yapmış, deyim yerindeyse ayrı ayrı “uzmanlık birimleri”dir. Tabii, bu tespitten Türkiye’de “Paralel Devlet Yapılanması”, Irak’ta “Kesnizani Tarikatı” gibi işbirlikçi, kripto İslami yapılanmalar anlaşılmamalıdır. Evet, içiyle-dışıyla gerçekten İslami nitelikli olan bütün alt kimlikleri birden kastederek diyorum ki, kimi siyasi, kimi de kültürel nitelikli araçlar kullanarak… Hepsi birden aynı inşaatın işçileridir: İslam Medeniyeti…
Ve artık hepsinin, bu bilince sahip olmasının zamanıdır. Bu noktada en büyük sorumluluk, bütün İslami alt kimliklerin içindeki kalem erbabına ve kanaat önderlerine düşüyor. Herkes çevresini bilinçlendirsin, aydınlatsın.
Baştan beri sözünü ettiğimiz “İkinci İslam Medeniyeti”nin ne olduğu, temel ilkelerinin nelerden ibaret bulunduğu gibi meseleler de önümüzdeki haftanın yazısının konusunu oluştursun.
Hepiniz ALLAH’a emanet olun!
(Kanal A Haber)