Bugünün hicreti
Mekke’nin fethiyle beraber Hicret bitti. Efendimiz (O'na Binler Selam!) o günden itibaren Hicret’in yerini Hacc ve cihadın aldığını duyurdu. Çünkü artık İslam ve küfür ülkeleri yani Medine ve Mekke ayrımı kalkmış, Mekke de İslam ülkesine dâhil olmuştu. Oysa o andan önceki yaklaşık dokuz sene boyunca Hicret çok önemliydi. Hatta Efendimiz’in, kendisine “iman nedir?” diye soran bir yeni Müslümana “Hicret etmektir” diyeceği kadar önemli…
Küfrün zulmü altında olup da dinlerinin en basit gereklerini bile yerine getiremeyen ve cihad ile bu durumu değiştirebilme imkânından da mahrum bulunan zayıf Müslümanlar müstesna, artık bilinen, somut ve maddi şekliyle bir Hicret, yani bir toprak parçasından bir diğer toprak parçasına göç etmek söz konusu değil… Ama bu durum, Hicret dediğimiz olayın bütün şekilleri ve anlamlarıyla da tarih olduğu ve hiçbir biçimde tekrar düşünülemeyeceği manasına gelir mi? O kanaatte değilim.
Mecazi anlamıyla ve bir biçimde Hicret’in yeniden güncel bir kavram olarak tanımlanması gereklidir. Yeni bir Hicret anlayışı, günümüz Müslümanının hayatında tekrardan merkezi bir konuma sahip olmalıdır. Bu yeni Hicret’in temel anlamı, bir mekândan bir diğer mekâna gitmek değil, yaşadığımız mekânlar arasında, İslami bilinç ve kuralların rehberliğinde bir tercihte bulunmak olmalıdır. Ve Türkiye gibi “İslami olan”la, “modern/seküler olan” tarafından tam ortasından ve derin bir biçimde ikiye bölünmüş bir ülkede, bu tercih çok önemli bir gereklilik haline dönüşmektedir.
Ülkemizde hemen hemen bütün sosyal kurumların seküler ve İslami alternatifleri oluşmuş ve hızla oluşmaya devam etmektedir. Televizyon kanallarından tutun da özel okullara, hastanelere hatta tatil köylerine varana kadar… Ve günümüz Hicreti işte tam olarak bu noktadadır. İşaret ettiğimiz alternatif çiftleri içerisinde İslami olanların tercih edilmesi, bugünün Hicretini oluşturmaktadır. Helal et sattığını kesin olarak bildiğimiz kasabın özellikle tercih edilmesi; alkollü içki satmayan marketin tercih edilmesi; mola ve duraklarda namaz saatlerini göz önünde bulunduran otobüs firmasının tercih edilmesi; bu niteliklere sahip olan gazetenin, radyonun, televizyonun tercih edilmesi bugünün Hicretidir. Yani ülkeler arası değil, aynı ülke içinde kurumlar arası bir tercih… Genelleştirerek tanımlayalım dersek, modern/seküler kültür ve yaşama biçimi karşısında İslami kültürün, kurumların ve yaşama biçiminin tercih edilmesi…
Bu Hicret’in bir adım ötesi, o kurumların İslami alternatiflerinin seküler benzerleri karşısında sadece dar manada bir dindarlık şeklinde değil, o kurumdan beklenen temel fonksiyonlar başta olmak üzere, her alanda kesin bir kalite üstünlüğü oluşturmalarıdır. Öyle ki, İslami bilinç ve hassasiyetle hareket etmeyen insanlar bile o kurumları tercih etmelidir. Özel bir inceleme/düşünme başlığı oluşturan bu konuyu inşaALLAH (Şanı En Yüce!) bir başka yazımıza bırakıyoruz. Şimdilik bu kadarlık bir “mim koymuş” olalım!
Bir diğer “mim koyup”, tam olarak bir başka yazıda ele alınması gereken konu da modern/seküler olan her şeyin İslami alternatifini oluşturmaya kalkışmanın Hicret değil, onursuz bir taklitçilik olacağı gerçeğidir: İslami moda dergileri gibi…
Ve üçüncü “mim”, Hicret edelim yani İslami olanı tercih edelim derken sadece şekilden, isimden ve imajdan ibaret kalan bir İslamiliğin tuzağına düşme tehlikesidir. Yani aslında İslami olmayan fakat İslami imajı verilmiş ve ne olduğu belli olmayan bir şeye saf saf yakayı kaptırıp en azından ciddi bir zaman ve para kaybına uğrama riski. İki sene boyunca öğrencilerine Elifba’yı bile öğretemeyen sözüm ona bir takım İslami okullar gibi… Günümüz Hicret’i kapsamında mutlaka göz önünde bulundurulup, tedbir alınması gereken bu önemli boyutu da ileriye bırakıyoruz.
ALLAH’a emanet olun...
(Kanal A Haber)