Tek Devlet, Tek Millet
Yaklaşık bir seneden beridir, “ne yapmalı” sorusuna cevap arıyoruz. Miladi 21. yy. başlarında yaşamakta olan bir Müslüman ne yapmalı? (Burada, anlamı daha belirgin hale getirmek için “İslamcı” da diyebiliriz.)
Son yazımızda da “Artık Siyaset” başlığını/temasını işledik. Artık İslam davası ve kulluk sorumluluğu, siyaseti merkeze alacak olan yeni bir anlayış ve eylem biçimi gerektiriyor. Ama meseleyi bu seviyede bırakırsak soyut kalacağını ve dolayısıyla birçok insan için de anlaşılamayacağını düşünüyorum.
Öyleyse herkes tarafından rahatlıkla anlaşılabilecek en net ve somut kavramlarla ifade edelim. Biz İslamcılar için ana hedef, “Tek İslam Devleti”dir. Bütün dünya Müslümanlarını kapsamına alacak, toplumsal, ekonomik, askeri, hukuki, kültürel alanlarda tek bir siyasi birim…
Bizi bu hedefe ulaştıracak sürecin ayrıntılarını bilemeyeceğimiz gibi, bu devletin yapısal detayları da, ister istemez şimdilik meçhuldür. Ve onların şimdilik meçhul kalması çok da önemli değildir. Çünkü sırada çok daha önemli ve öncelikli başka ara hedefler bulunmaktadır.
Yani sözünü ettiğimiz geleceğin İslam devleti, sıkı bağlarla birbirine bağlı bir “pakt” formunda olabileceği gibi konfederal bir sistem şeklinde de olabilir. Ya da daha da heyecan verici bir ihtimalle, belki de İslamcı düşünür ve siyaset insanlarınca geliştirilecek şimdilik ismi meçhul yepyeni bir yapı da olabilir.
Nasıl olacak olursa olsun, meselenin bu kısmı şimdilik önemsiz…
Önemli olan ise şu:
Arakan’daki kardeşlerimiz yeni bir Budist saldırısı ile karşılaştığında, Kayseri Hava İndirme Tugayı harekete geçecek ve saldırıların başlamasının üzerinden daha 24 saat bile geçmeden Budist sürüleri, bütün varlıklarıyla cehennemin yeryüzüne indiğine inanmaya başlamış olacak.
Eğer Sırplar Bosna’da yeni bir etnik temizlik çılgınlığına cüret edecek olurlarsa, Endonezya jetleri bir hafta içinde Belgrad’ı bir kül yığınına çevirmiş bulunacak.
İstanbul’daki Hasan el-Benna Lisesinin müdürü Doğu Türkistanlı bir Uygur Müslümanı, Çad’ın ücra bir çöl kasabasının kaymakamı Tekirdağlı bir Türk olacak.
Ve bizim, bu sembolik örneklerin ifade ettiği anlamı bir ütopya olarak değerlendirip, dudaklarında alaycı ve aşağılayan bir tebessümle okuyacak olan Müslümanlara! da baştan bir çift lafımız olacak:
Bir gün ALLAH’ın izni ve yardımı ile dünyanın en büyük gerçeğine dönüşecek olan bu hayaller, sizin gibilerin elleriyle inşa edilmeyecek. Siz rahat olun ve kendi tembellik köşelerinizde gerinmeye devam edin.
Ama bu hayal bir gün gerçek olacak. Bir gün bütün Ümmet-i Muhammed tek bayrak, tek devlet, tek ülke olarak bir tek millet haline gelecek ve bütün dünyaya yön verecek.
İnsanlığın necaseti demek olan yahudi kavmi bile azmedip, gayret gösterdikten sonra iki bin senelik bir ınkıtayı takiben Filistin topraklarında bir araya gelip, kendi devletini kurabilmişse, Muhammed’in Ümmeti, ALLAH’ın gerçek kulları olan bizler, neden yapamayalım?
Yapabiliriz ve ALLAH’ın yardımıyla yapacağız.
Nasıl ki bir zamanlar bu dava, bir peygamberin etrafında bir kadın, bir köle ve bir çocukla başlayıp, 40 sene içerisinde dünyanın en büyük maddi/siyasi gücü haline gelmişse, kıyamet kopmadan önce aynı destan bir kez daha yaşanacak ve Âlemlerin Rabbi, bütün bir küfür dünyası tarafından koro halinde ileri sürülen “İslam’ın modası geçmiş bir şey” olduğu iftirasını/iddiasını bilfiil yalanlayacaktır.
Bu mucizenin gerçekleşmesinde bize düşen ilk şart inanmaktır.
Şartların olumsuzluğuna, düşmanın gücüne, hedefin büyüklüğüne ve kendi acziyetimizin derecesine bakarak, böyle bir hayalin gerçeğe dönüşmesinin imkânsızlığına inanmak değil…
Hedefin yüceliğine, hâlâ tepeden tırnağa kadar ihlasla ve fedakârlık ruhuyla dopdolu İslam erlerinin varlığına ve en önemlisi ALLAH’ın gücünün sonsuzluğuna bakarak, bu hayalin de bir gün gelip gerçek olacağına inanmak…
Çünkü bu güne kadar yapan, eden hep O olmuştu.
Bundan sonra da hep O olacak.
Öyleyse bütün Müslümanlar için geleceğin, adı açıkça konmuş hedefi:
Tek bayrak, tek vatan, tek devlet, tek millet.
Türk, Kürt, Arap vs. vs. değil.
Artık “Muhammed Milleti!”
(Kanal A Haber)