Suriye'deki Kürdlerin Durumu ve Muhtemel Gelişmeler
Geçen yazıda daha çok Türkiye’nin, Suriye ve Suriyedeki Kürdlere dair yanlış ve iki yüzlü politikası üzerinde durmaya çalıştık. Bu yazıda ise, aslında orada neler oldu ya da neler oluyor konusu üzerinde durmaya çalışacağız inş…
Evet, Suriye’de aslında ne oldu, neler oluyor? Kürdlerin, yaşadıkları bölgeleri silah kullanmadan ele geçirmelerinin nedenleri neler? Esed’in giderayak Türkiye’den intikamı mı, güç durumda kalan Esed’in PKK/PYD işbirliği mi, rejimin güçsüz düşmesinden dolayı Kürdlerin atik davranması mı, yoksa uluslararası hesapların bir neticesi miydi?
Muhaliflerin oluşturduğu ‘’Özgür Suriye Ordusu’’nun özellikle büyük merkezlerde Esed ordusuna karşı savaşı sürdürmesi Kürtlerin işini kolaylaştırmış ve bundan dolayı Kürdler erken bir hamle yapmış olabilirler. Gerçi her ne kadar gitti, gidiyor deniliyorsa da Esed rejimi önemli mevzileri hala da kaybetmiş değil. Rusya-Çin ve İran desteği sürdükçe de Esed direnmeye devam edecektir. Ancak yine de muhaliflere karşı zorlandığı ve gidici olduğu aşikar. Esed böyle bir durumda Kürdleri de karşısına almak istemiyor olabilir. En azından bu yolla cepheyi daha da daraltmayı, rahat bir nefes almayı hesap etmiş olabilir.
Ancak bu olasılıkların içinde en kuvvetli olanı Esed rejiminin PKK/PYD ile bir anlaşma yapma olasılığıdır. Esed bu şekilde Türkiye’ye bir mesaj vermeyi veya rejimden umudunu kesmişse Türkiye’ye giderayak bir ders vermeyi düşünmüş olabilir. Zira şu ana kadar yaşananlar ve PKK/PYD’nin sicili bu ihtimali güçlendiriyor.
PKK/PYD`nin Esed rejimi ile işbirliği içerisinde olduğu ve Esed rejiminin bir kaç aydır bazı Kürd şehirlerini anlaşmalı olarak PKK/PYD`e bıraktığı ama o şehirlerde varlığını güçlü bir biçimde sürdürdüğü biliniyor. Zaten gelişmelerin seyri de, yapılan açıklamalar da genel olarak bu yönde.
Zira Taraf Gazetesinde yayınlanan bir haberde şöyle deniliyordu; “…Resmi kurumların içinde, önünde eli silahlı Kürt milisler var ama bir tek yer hariç. Burası Kobani’deki Hava Kuvvetleri binası. Esed rejiminin en güçlü noktası olan ve rejimin sigortası denen Hava Kuvvetleri’nin Kobani’deki binasına ise Kürtler el koymamış. Hatta adı konmamış bir koruma da uygulanıyor. Çünkü binadaki 40 asker ve aileleri Esed’in akrabaları...”
Diyebiliriz ki, Taraf Gazetesinin yanlı haberlerinden biridir. Ancak benzer açıklamaları Rudaw Gazetesine bir röportaj veren Suriye Kürt Ulusal Konseyi dönem sözcüsü Abdülhekim Beşer’de yapıyor; "…Hiçbir Kürt kenti kurtarılmadı. Suriye güvenlik güçlerinin her Kürt kentinde varlığı bulunuyor…
…Kurtarmanın kendi sembolleri vardır. Kurtarmak demek Kürt kentlerini Suriye güçlerinden tamamen temizlemek ve bir daha gelmelerine izin vermemek demektir. Şu anda sözde kurtarıldığı söylenen kentler dahil Suriye'nin kuzeyindeki her yerde Suriye güçlerinin varlığı devam ediyor.
Belli bir siyasi partinin bayrağının hükümet binalarına çekildiği doğru ancak rejim isterse onları buraları terk etmeye zorlayabilir. Devlet daireleri hala Suriye hükümetinin kontrolünde. Hala kendi malzemelerini sorunsuz bir şekilde getirip götürüyorlar. Yani diyebilirim ki, hiçbir Kürt şehri kurtarılmış değildir.”
Ve yine, bizzat kendi ağızlarından dinlediğimiz kimi Suriyeli Kürdlerin beyanatları da bu demeçlere benzer şekilde…
Yani işin hakikatinde değişen pek fazla bir şey yok. Durum, Kürdler açısından öyle abartıldığı gibi parlak değil.
Zaten şu ana kadar Esed lehine slogan atan ve adeta tetikçiliğini yapan PKK/PYD’nin Kürd bölgesinde hakimiyet kurması Kürdler açısından olumlu bir gelişme olmayacaktır. Esed’e muhalefet edenler, “Kürdlerin özgürlüğünü istiyoruz” diyenler veya kendi halinde yaşayan Kürdler bir şekilde PKK/PYD’nin şiddet ve baskısına maruz kalıyorken; durumun iç açıcı olduğunu iddia etmek, safiyane bir davranış olur.
Bedro aşireti lideri Abdullah Bedro’nun evine düzenlenen ve Bedro’nun ağır yaralandığı, 3 oğlunun hayatını kaybettiği saldırı, Mişel Temo ve onun yerine geçen yeğeninin ve daha bir çok Esed karşıtı muhalif Kürd’ün PKK/PYD tarafından öldürülmesi ve PKK/PYD’nin halen aynı zihniyet ile olaylara yaklaşması da en azından kısa vadede Kürdler için rejimin uyguladığı zulmün devam edeceğinin kuvvetli delilleri...
Genel olarak şu anda Kürdlerin yaşadıkları yerlerde kontrol PYD ve ENKS’nin oluşturduğu Yüksek Kürt Kuruluna bağlı güçlerin elinde. Ancak bu durumun daha ne kadar böyle devam edeceği belirsiz. Zira Ahmed Davutoğlu’nun Barzani ve diğer Kürd yetkililerle görüşmesi sonrasi PYD tepkisini ortaya koydu ve birlikten çekileceğine dair mesajlar verdi. Her ne kadar sonrasında yumuşama yönünde sinyaller verildiyse de bu bileşimin ne kadar zayıf bir bağ ile kurulduğunu ve uzun soluklu olmayacağını gösteriyor.
Şayet bu birliktelik yürümezse ve PKK/PYD Hewler’de varılan anlaşmanın aksine Kürd bölgelerinde hakimiyet kurmaya çalışırsa sonuç ne olur? Misal, bu duruma Barzani nasıl tepki verir, oranın otoritesini PKK/PYD’ye bırakır mı? Orada yaşayan Kürdler bu duruma nasıl bakacak, PKK/PYD’nin otoritesini kabul ederler mi? Yoksa Kürdler arasında yeni çatışmalar mı baş gösterecek?
İşin doğrusu, sürekli Esed rejimiyle birlikte hareket ettiği için PKK/PYD, Suriye Kürdleri nezdinde kötü bir imaja sahip; dolayısıyla Kürdler tarafından otorite olarak kabul edilmez. Konuştuğumuz Suriye’li bir Kürdün; “O topraklar bizim; kanı dökülen, bedel ödeyen biz, PKK/PYD kardeşimiz, ancak otoritesini kabul etmeyiz” sözleri meseleyi daha açıklayıcı kılıyor. Ancak yine de PKK/PYD’nin örgütlü gücü de halk destek vermese dahi karşısında daha organize bir güç olmadığı için yabana atılamaz…
Bunun yanısıra Kürd grupların dağınık olması, güçlü ve toparlayıcı bir liderin olmayışı da kolay bir geçiş döneminin olmayacağı yönündeki kaygı ve endişeleri arttırmaktadır. Yani, rejim yıkıldıktan sonra da hem genel olarak Suriye’de hem de Kürd bölgesinde istikrara kolay ulaşılacağını gösteren bir tablo yok, maalesef.
Ayrıca ekmek, benzin, su ve elektrik gibi en temel ihtiyaç maddelerinin dahi yeterli olmayışı da daha şimdiden büyük bir sorun olarak duruyor.
Tabii Türkiye’nin PKK/PYD’nin varlığını bahane ederek atacağı adımlar da...
Herşeye rağmen, özerklik, federasyon ya da bağımsızlık; bunun kararını verecek olan Suriye’deki Kürdlerdir. Kendilerinin vereceği karara da saygı duymak lazım. Ancak gerçekçi olmak gerekirse, kısa vadede Suriye’de yarı bağımsız veya tam bağımsız bir Kürt devletinin kurulabilme ihtimali pek mümkün görünmüyor. Yine de sürekli kaygan bir zeminde olan Ortadoğu’da yarın ne olacağına da kimse şimdiden karar veremez. Bu zorluğu farketmiş olacaklar ki Kürdler de ilk etapta “Suriye’nin toprak bütünlüğü içerisinde Federasyon veya özerklik” taleplerini dile getiriyorlar.
Şu anki durum ne olursa olsun, tıpkı Libya, Tunus ve Mısır’da olduğu gibi Suriye Kürdistan’ındaki bu gelişmeler de nihayetinde iyiye doğru evrilecektir. Asırlarca her taşına dahi İslam’ın kokusunun sindiği bu topraklar, sürecin zorluğuna rağmen aslına dönecek ve yine “İslam” diyecektir. Ama kendi dili ve kendi rengiyle…
(Hürseda Haber)